Birinin Karısı Olmak

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 12: Aile Mülkünü Paylaşma ve Ayrı Yaşama (4)

Qin Mian ve Le Tie'nin bir orakla dışarı çıkmalarıyla, avlularından doğudaki komşuların çıkması bir oldu, farkında olmadan bakışlarını birbirlerine çevirdiler.

Qin Mian çok utanmıştı ve bu ailenin iyi niyetine hayran kalmıştı. Du Shi, her gün köydekilerin yarısının duyabileceği şekilde onları azarlıyordu. Bunun cefasını en çok çekenler de komşulardı. Nasıl oluyordu da tek bir şikâyet bile gelmiyordu?

"Dışarı çıkıyorsunuz demek." Yaşlı adam konuşurken, ağzı kulaklarındaydı. Çok nazik görünüyordu ve gözlerinde küçümsemeden eser yoktu.

Qin Mian gülümseyerek başını salladı, "Günaydın, amca[1]. Otları biçeceğiz."

Yaşlı adam kıkırdadı, "Ne amcası? Bana en büyük amca[2] Jiang de."

"En büyük amca Jiang." Qin Mian anında nasihate uydu[3]. Bu adamın ailedeki veya klandaki kıdeminin yüksek olduğunu tahmin etti. Kırsal kesimde birbiriyle akraba olan pek çok insan vardı ve kıdemleri bu şekilde sıralanıyordu.

"Acele edin." En büyük amca Jiang, elleri sırtında başka bir yöne doğru yürüdü.

Qin Mian dağın eteğine kadar Lei Tie'yi takip ederek ilerledi.

"Dağa mı gidiyoruz?" Qin Mian sordu.

Lei Tie başını salladı.

İkili, durmadan yaklaşık on dakika önce dağa tırmanırken ormandaki dolambaçlardan geçti.

"Sen kal."

Lei Tie ayrık otunu kesmek için eğildi. Koca avucuyla bir avuç ayrık otu tuttu, ayrık otunu kendine doğru çekerken sağ elindeki orağı ayrık otunun köküne dayadı ve yere koymadan önce kolayca bir avuç keserek ikinci partiye geçti.

Qin Mian yardım etmek istiyordu ama yalnızca bir orağın olduğunu görerek, aletinin olmadığını fark etti. Ardından, kazabileceği yabani sebzeler ya da toplayabileceği yabani meyveler olup olmadığına bakmak için etrafta dolaşmaya niyetlendi.

"Etrafta gezinme. Yılan var."

Qin Mian uysalca olduğu yerde durmak zorunda kaldı. Yakınlarda bir kaya vardı ve oraya oturarak, Lei Tie'nin bir demeti kesip diğerini kesmeye başlayışını ve arından hepsini bulunması kolay olmayan küçük bir höyük boşluğuna taşıyışını izledi. Birkaç demet ayrık otu, bu küçük höyüğe saklanmıştı.

Qin Mian anlamamıştı, "Oraya mı koyuyorsun?"

Lei Tie cevap verdi: "Ev inşa etmek için."

Qin Mian bir anda farkına vardı. Anlaşılan o ki Lei Tie bu ayrık otlarını Lei ailesinin kullanması için değil, bir ev inşa etmek için kesiyordu. Lei ailesinden ayrılma planına başlamış gibiydi.

Qin Mian, "Öğleden sonra, ben de seninle keseceğim" dedi.

Lei Tie konuşmadı. Qin Mian bunu bir onay ifadesi olarak saydı.

Eve dönme vakti geldiğinde Lei Tie yanında götürmek için yalnız iki demet ayrık otu aldı ve bu, işi tamamlanmış saymak için yeterliydi. Kuru ot aynı zamanda yakacak olarak da kullanılıyordu.

Öğleden sonra Qin Mian bez havluları alarak Lei Tie ile dağa çıktı. Ot keserken bez havluları eline sardı. Bunu huysuzluk olsun diye yapmıyordu ama gençti ve otların onu kolayca kesebileceği kadar narindi. Antik çağdaki ilaç tedavileri yeterli değildi, o yüzden en güvenlisi olabildiğince az yaralanmaktı.

Akşam olunca eve döndüler. Bahçede temiz, şık, uzun ve beyaz elbisesiyle oturan, kafasını okuduğu kitaba gömmüş, zarif bir genç vardı.

Qin Mian onun anında kim olduğunu kestirdi: Lei ailesinin en küçük çocuğu, Lei Xiangzhi. Lei Xiangzhi, Lei Tie bir tarafa Lei ailesinde çiftçi çocuğuna benzemeyen tek kişiydi. Ayrıca beyaz kıyafetler giyen de tek keşiydi.

Adım sesleriyle, Lei Xiangzhi ayağa kalkmadan önce başını kaldırdı ve Qin Mian ve Lei Tie'ye gülümsedi, bunu yaparken başını bile eğmişti. Bir alimin gösterişli mizacı vardı. Zarif ve kibar bir şekilde, "Ağabey, büyük yenge" dedi.

Lei Tie hafifçe cevapladı, "Beşinci kardeş."

Qin Mian "beşinci kardeş" diye seslenmedi, sadece Lei Xiangzhi'ye gülümseyerek, başını sallamakla yetindi. Lei ailesinin en büyük gelini olduğunu kalben kabul etmemişti ve şu anda Lei Xiangzhi'den bir yaş küçüktü, ona "beşinci kardeş" demek garipti.

Du Shi bir leğenle salondan çıktığı sırada Qin Mian'ı gördü ve beklenmedik bir şekilde onu azarlamadı ama mutfağa dalmadan önce ona umursamaz bir bakış attı.

Bundan anlaşılıyordu ki Du Shi, Lei Xiangzhi'den dolayı hareketlerine dikkat ediyordu.

Gerçekten Du Shi akşam yemeğine kadar kimseyi azarlamadı. Yemek masasında Lei Xiangzhi'nin halini hatrını sorup durması bir yana, ertesi gün kahvaltı hazırlarken Zhao Shi'den köyün tepesindeki balık yetiştiricisinin evinden özellikle bir balık almasını bile istedi.

Bunların Qin Mian'la hiçbir ilgisi yoktu. Yemeğini bitirdikten sonra yatmaya gitti. Çünkü uyandığında, ayrı yaşama konusunu konuşabilirlerdi.

Ertesi gün, kahvaltıdan sonra Zhao Shi ve Qian Shi, Du Shi'nin ısrarı üzerine masaları temizlemekle uğraştı. Lei Daqiang da işe gitmeye hazırdı.

Lei Tie "Baba, otur. Söyleyeceklerim var" diye başladı.

Lei Daqiang geri oturdu ve sıradan bir şekilde sordu, "Nedir?"

Lei Tie dobra dobra, "Ayrılıp, başka yere taşınmak istiyorum."

Herkes buz kesildi. Ortada hiç işaret olmadığından, hiç kimse Lei Tie'nin aniden böyle bir şey söylemesini beklemiyordu. Çoktan ellerine chopsticklerini almış olan Zhao Shi ve Qian Shi'nin aynı anda beti benzi atmıştı. Tabakları masaya geri koydular ve eski yerlerine oturdular.

Zhao Shi içten içe bu durumdan hoşnutsuzdu. Lei Tie'nin gitmesine izin vermeyi istemiyordu. Eğer Lei Tie giderse, ailenin iş gücü azalacaktı ve kocası daha fazla çalışmak zorunda kalacaktı.

Qian Shi, Lei Tie'nin taşınmasını destekledi. İki erkeğin beraber olması gerçekten garipti. Üstelik ailenin parası Du Shi'nin ellerinde olduğundan dolayı, Lei Tie'nin taşınıp taşınmamasının onun çıkarları üzerinde önemli bir etkisi yoktu. Du Shi her gün Qin Mian'la tartışıyordu. Huzur uğruna olsa bile Lei Tie ve Qin Mian'ın taşınmasını umuyordu. Aslında, o da taşınmak istiyordu. Ayrım olmadığından, Lei ailesindeki erkeklerin dışarıda gittikleri geçici işlerden veya evdeki kadınların nakışlı mendil ve düğümlü luozi[4] satarak kazandıkları paranın hepsi Du Shi'ye verilince, elinde çok az para kalıyordu ve genellikle Xinxin için lezzetli atıştırmalıklar bile alamıyordu. Şu yaşlı kocakarı Du Shi'nin gözünde sadece en küçük oğlu, tek kızı ve iki erkek torunu vardı ve Xinxin umrunda bile değildi. Ama yaşlı babasının oğullarını ayırmaya istekli olmadığı sürece, Lei Xiangyi'nin kendi başına taşınmasının imkânsız olduğunun da farkındaydı.

Lei Xiangren, Lei Xiangyi, Lei Xiangli, Lei Xiangzhi ve Lei Chuntao'nun, hepsinin görüşleri farklıydı.

Lei Xiangren ve Lei Xiangyi de ayrılıp, ayrı yaşamayı istiyordu. Kim parasının kendi himayesinde olmasını istemezdi ki? Lei Xiangyi'nin oğlu yoktu. Annesinin, Dabao ve Xiaoboa'nın kâselerini lezzetli yiyeceklerle her dolduruşunda Xinxin'in gözlerindeki bakışı görünce, hüsrana uğruyordu. Parası olsaydı, kızının her istediğini alırdı!

Lei Xiangli ve Lei Xiangzhi, ikisi de ebeveynlerinin aileyi ayırmayı kabul etmeyeceklerini bilmelerine rağmen sessizce dinliyorlardı.

Lei Chuntao kalbinin derinliklerinden Lei Tie'nin kararını destekliyordu. Lei Tie evi terk ettiğinde henüz beş yaşındaydı ve asıl Lei Tie hakkında daha yeni yeni bir izlenim edinmişti. Lei Tie geri döndüğünde ona karşı gayet iyi davranmıştı ve ayrıca, değeri en az 4 Tael olan bir toka hediye etmişti. Ama annesi, abisini kendi çıkarı için kullanmak üzere çeşitli yollara başvurmuş ve hatta, domuz ahırının karşısındaki sazdan kulübeyi bile ayarlamıştı ve bu onu hem utandırmış hem de üzmüştü. Köyde yürürken bile diğerlerinden daha çok utanmış hissediyordu. Abisi gerçekten ayrılıp, ayrı yaşamaya başlasa çok iyi olurdu. Du Shi'nin onu sevmesine rağmen, o kız evlattı ve evde söz hakkı yoktu. Heyecanını dizginlemekten ve ailesinin bir açıklama yapmasını beklemekten başka bir şansı yoktu.

Du Shi, Lei Daqiang'ın konuşmasını beklemeden hemen olumsuz bir tutum takındı ve soğukça: "En büyük çocuk, neden bahsediyorsun sen? Babanla ben henüz ölmedik" dedi.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR