Birinin Karısı Olmak

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 2: Kahvaltıda Ufak Bir Tartışma

Bu adam yirmilerinin başında görünüyordu; uzun, güçlü ve heteroseksüel. Üzerinde gri, geniş yırtmaçlı bir duanda*, belinde basit bir düğümle bağlanmış siyah bir kuşak, baldırlarına kadar sıvanmış aynı renkte bir pantolon ve ayağında da bir çift hasır ayakkabı vardı. Adam oldukça yakışıklıydı. Küçük mavi bir kumaş parçası ve ahşap bir saç tokasıyla basitçe bağlanmış simsiyah saçları, beline kadar uzanıyordu. Kalın kaşları favorilerine doğru uzanıyordu, gözlerinde parlak ve derin bir bakış vardı. Sürekli güneşe maruz kaldığından dolayı teni, onu daha da etkileyici gösteren bir bronz rengini almıştı. Fakat sol yanağında, sol gözünün göz pınarından kulak memesine kadar uzanan bir yara izi vardı. Yaranın çok eskiden olduğu belliydi ama yara izi bariz bir şekilde görünüyordu; bu da ona göz korkutucu bir hava katıyordu.

Şimdi o, bu adamın… karısı mıydı yani? Qin Mian öksürdü ve ayağa kalktı. Dizleri hafif dışarı kıvrıldığı için istemsizce tekrar yerine oturdu.

Adam keskin gözlere ve çevik ellere sahipti; Qin Mian'ın kolunu tek eliyle sıkıca kavradı. Qin Mian kendini yerden kaldırılan bir civciv gibi hissetti. Adama bir bakış attı fakat hiçbir şey söylemedi ve içinden, adamın çok uzun olduğunu, şu anki bedeninden neredeyse iki kafa daha uzun olduğunu mırıldandı. Aynı zamanda, sahip olduğu bu bedenin hasta olduğundan ve bu tür bir zayıflığın hiç de normal olmadığından emindi.

Du Shi'nin yüzü, süpürgeyi bıraktığında yumuşadı. "En büyük çocuk**, annen ona kızgın. Domuzları besleyemeyeceğini söyledi! Sırf beni kızdırmak için inadına yapmıyor mu? Karını düzgün idare et!"

Qin Mian sesini çıkarmadı. Domuzları besleyebilirdi. 15 yaşına kadar, anne tarafından büyükanne ve büyükbabasıyla, çiftçilik yapıp, evde tavuk ve domuz yetiştirdikleri kırsal bir bölgede yaşamıştı; bunların hepsini becerebilirdi. Ama şu anda, değişik bir ortamdaydı ve bedeninin asıl sahibine ilişkin hiçbir anısı yoktu. Domuz yeminin ne ve nerede olduğu ne kadar beslenecekleri hakkında hiçbir fikri yoktu. Eğer yanlış bir şey yaparsa, yaşlı kadının ondan şüphelenmesine yol açacaktı ki bu, hiç iyi bir şey değildi. Bilindiği gibi antik çağlarda insanlar, batıl inançlara sahipti. Eğer birisi, vücudun özünü değiştirdiğini fark ederse, tekrar ölmek zorunda kalabilirdi. Dolayısıyla, gerçeğe aykırı olsa bile, direkt olarak yapamayacağını söylemişti, yaşlı kadın en fazla kasten kaşındığını düşünürdü.

Lei Tie, Qin Mian'a bir bakış attı; bilakis, hoşnutsuz görünmüyordu. Bir şey söylemeden uzaklaştı.

Du Shi, Qin Mian'a sert bir bakış attı.

Qin Mian ondan korkmamıştı. Hızla yürüyen o adamı düşünürken, sessizce bundan sonra ne yapacağını düşündü. Tarif edilemez biçimde kendini huzursuz hissediyordu. Neyin yanlış gittiğini bilmiyordu.

Bir süre sonra, adam elinde bir kovayla, domuz ahırına girdi ve kovadan, çürük sebze yapraklarını ve çeşitli otları boşalttı.

Du Shi'nin yüzü biraz mavileşmişti ama sesi olabildiğince sıcaktı: "En büyük çocuk, sen yetişkin bir adamsın; neden bunu yapmak isteyesin?"

Qin Mian kızmıştı. O bir erkek ama ben değil miyim?

Lei Tie tek kelime etmeden, kovayı yere bıraktı. Qin Mian'ı sazdan kulübeye götürdü ve yatağın kenarına oturttu.

Qin Mian'ı afallatmıştı. Adamın dışarı çıkıp, bir leğen su ile döndüğünü gördüğünde konuşmak daha aklına gelmemişti. Yepyeni bez bir havluyu kapının arkasına bağlanmış bir ipten alarak, leğenin içine koydu. Sonra o da yatağın köşesine, Qin Mian'dan üç yumruk mesafede oturarak, karşısındaki duvara ifadesiz bir şekilde, sessizce baktı.

"Teşekkür ederim." Qin Mian kendi kendine düşündü: çok ketum biriydi. Ama anormal ilişkilerine karşın, bu adamda şimdiye dek hoşuna gitmeyen bir şey yoktu. Pek bir şey söylemedi ve bez havluyu kullanarak elini ve yüzünü yıkadı. Suyu dökecekken, adam leğene baktı ve sessizce yüzünü ve ellerini de yıkadı. Qin Mian biraz rahatsız olmuştu. İki adam aynı bez havluyu paylaşıyor…

"Yemek ye." Lei Tie yüzünü yıkadıktan sonra leğeni tek eline alarak, ayağa kalktı ve Qin Mian'a baktı.

Qin Mian kafasını salladı ve peşinden gitti.

Adam duvarın köşesine su serpti ve ana eve girmeden, leğeni kuyunun yanına bıraktı.

Qin Mian onu takip etti.

Bu sırada, birkaç kişi giriş kapısından içeri girmişti; hepsi antik kostümler giyinmiş, tarım aletleri taşıyan erkekler ve kadınlar, yürüyerek konuşuyorlardı. Bu birkaç kişiyi üç küçük çocuk takip ediyordu.

Yeri gelmişken, Lei Ailesi'nden bahsedelim. Lei Hanesi Reisi Daqiang, 40 yaşındaydı ve 38 yaşındaki Du Shi ile evliydi. Lei Ailesi'nin en büyük çocuğu Lei Tie, 22 yaşındaydı ve karısı, elbette sadece 14 yaşındaki Qin Mian'dı. İkinci çocuk Lei Xiangren, 21 yaşındaydı ve karısı Zhao Shi idi; en büyük oğulları Lei Dabao 5 yaşında ve en genç oğulları Lei Xiaobao ise 3 yaşındaydı. Üçüncü çocuk Lei Xinxin, 19 yaşındaydı ve Qian Shi'yle evliydi ve Lei Xinxin adında, 2 yaşında bir kız çocukları vardı. Dördüncü çocuk Lei Xiangli, 17 yaşındaydı ve daha yeni evlenmişti. Beşinci çocukları ikizd; 15 yaşındaki Lei Xiangzhi ve ailedeki tek kız çocuğu olan Lei Chuntao.

O sırada, gelenler eksiksiz olarak Lei Daqiang ve diğerleriydi. Lei Xiangzhi hariç, hepsi oradaydı.

Lei Xiangren, tarım aletlerini bıraktı ve Qin Mian'ın yüzünün biraz tuhaf göründüğünü görünce "en büyük baldız" diye seslendi.

Daha yeni beden değiştiren Qin Mian, huzursuzdu. Anormal görünmekten korkarak, ona dikkatlice bakmadı ve belli belirsiz kafasını salladı. Artık beden değiştirdiğine göre, tekrar beden değiştirmesi imkânsızdı. Aklında bazı düşünceler vardı. Kimse onun büyülü bir mekânı olduğunu bilmiyordu. Zekâsı ve bu büyülü mekân var olduğu sürece, iyi bir hayat sürmek sorun değildi. Ama o anda, yapabildiği tek şey sükûnetini korumaktı.

Zhao Shi ve Qian Shi, erkeklerin yıkanması için kuyudan su çekmeye gittiler. Su çekerken, yüzlerinde garip bir gülümseme ile alçak sesle konuşuyorlardı. Bilinçli veya bilinçsiz, gözleri Qin Mian'a kayıyordu.

Qin Mian umursamadı. Ana salonda iki tane sekiz kişilik, demode, kare masa vardı. Lei Tie'nin masalardan birine oturduğunu görünce, yanındaki boş yere oturdu ve gizlice, Lei Tie'nin tepkisine baktı.

Lei Tie, sıra dışı karısına baktı. Yüzü ifadesizdi ama gözlerinde beklenmedik bir ifade olmasına karşın bir şey söylemedi. "Ailenin ikincisinin [hanımı] ve ailenin üçüncüsünün [hanımı], hâlâ yardıma gelmediler mi?" Du Shi mutfaktan çıkıp, Zhao Shi ve Qian Shi'yi çene çalarken görünce, o kadar sinirlendi ki elleri belinde, soğuk bir şekilde bağırdı.

"Geliyoruz!" Zhao Shi ve Qian Shi hemen yüzlerindeki gülümsemeyi sildiler ve çabucak ellerini yıkadılar.

Bir süre sonra dışarıdaki herkes, yıkandıktan sonra içeri girdi. Qin Mian'ın erkeklerin tarafında oturduğunu gördüklerinde, adımları sendeledi. Dehşet içinde birbirlerine baktılar.

Baba Lei, onur koltuğuna oturmak için giderken tek kelime etmedi. Doğruyu söylemek gerekirse, daha 40larının başındaydı ama dört mevsim durmaksızın sıkı çalıştığından dolayı çok yaşlı görünüyordu; 60 yaşında gibiydi.

Birkaç adam, babalarının bir şey demediğini görünce, onlar da Qin Mian'ın oturduğu masada yerlerini aldılar.

Bir süre sonra, Du Shi, Zhao Shi ve Qian Shi ellerinde tabaklarla geldiler. Du Shi'nin, Qin Mian'ı görür görmez ifadesi değişti. Hoşnutsuzluğunu dizginleyerek, diğer masayı işaret etti: "En büyüğün [karısı], kafan mı karıştı? Senin yerin burada."

Hem Zhao Shi hem de Qian Shi, bir anlaşmazlık çıksa da izlesek gibisinden bir yüz ifadesi takındılar. En büyük oğulları 'karım' diye bir erkekle evlenmişti ve şimdiden karısı kaynanası ile çatışma haline düşmüştü ve bu da onların mutlu olması için gayet yeterliydi ve kendilerine bir kaç gün konuşabilecekleri bir konu vermişti.

Lei Chuntao'nun kaşları çatıldı. Du Shi'nin elindeki tabaklardan birini alıp, masaya koydu. Diğer tabağı almaya gittiğinde, Du Shi bırakmadı. Baktığında; annesinin yüzünün asık olduğunu ve sanki gözlerinin iki iğneye dönüşüp, en büyük [erkek] yengesine birkaç kere batmasını istiyormuş gibi öfkeyle dolu olduğunu gördü.

Qin Mian, diğer masanın kadın ve çocuklarla dolu olduğunu gördü. İçinden güldü. İfadesini değiştirmeyip, konuşmadan yanındaki adamın nasıl tepki vereceğine baktı. Bu adamın tutumu, gelecek planlarının yönünü belirleyecekti. Lei Tie, yanındaki kişiye bakmadı ama bacağına bastırarak, ayağa kalkmasını engelledi. Boğuk, kısa ve öz bir şekilde, "Karım bundan böyle burada oturacak." dedi.

Du Shi, suratına ciddi bir ifade oturttu ve tüm gücüyle tabağı, masaya çarptı.

Qin Mian kendine kendine, tabağın böylesi bir darbe aldıktan sonra hâlâ sapasağlam olduğuna göre oldukça sağlam olmalı diye düşündü.

Du Shi şüpheye yer bırakmadan, "Böyle nasıl olacak? Tüm gelinler bu masada oturuyor; aile ayırmaksızın, kurallar herkes için geçerli. Buraya gel, en büyüğün [karısı]."

Lei Tie elini gevşetmedi, boğuk ama kararlı bir şekilde: "Burada otur."

"Anne, cinsiyetler arasında ihtiyatlı bir ayrım olmalı. Ben orada otursaydım, onlar için utanç verici olmaz mıydı? Orada bir kız*** bile var."

Qin Mian, Lei Tie'nin elini iterek, yaşlı kadına gülümsedi. Bunun hangi hanedan dönemi olduğunu bilmediği için "aralarında yedi yaş fark olan erkek ve kadınlar, bir arada oturup yemek yiyemez" demeye cesaret edemiyordu. O küçük kızın saçları bağlı değildi, o yüzden onun evli olmadığını biliyordu.

Du Shi'nin yüzü sinirden kırmızıya döndü. En büyüğün [karısının] ve diğer iki gelinin birlikte oturmasını istemesinin nedeni, ona haddini bildirmekti ama kızının evlilik çağına geldiğini unutmuştu. En büyüğün [karısı] "yenge" olsa bile, sonuçta bir erkekti. Bunu düşününce, kızmış olsa da buna itiraz edemedi. Sadece, diğerlerinin bakmadığı bir anda, Qin Mian'a sert bir bakış attı.

Elindeki, büyük masaya (erkeklerin oturduğu masa) gidecek, buharda pişmiş çörek tabağına baktı. İki tane eksik koymak istemişti ama ailedeki iş gücünün yeterli yiyeceği olmayacağını düşünerek, vazgeçmek zorunda kaldı. Qin Mian'dan daha da fazla nefret etti.

Zhao Shi ve Qian Shi, iyi bir drama ortaya çıkmadığı için içten içe hayal kırıklığına uğramıştı. Biraz şaşırmışlardı. Geçen gün, "en büyük elti" ürkek ve korkak görünüyordu. Bugün sakindi ve Du Shi'ye ters cevap vermeye cesaret etmişti. Kayda değerdi. En büyük oğulun desteğine mi güveniyordu?

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR