Birinin Karısı Olmak

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 4: Şeytan Kaynana

Yüzük küçük bir bene dönüşerek, Qin Mian'ın sol bileğinde belirdi. Şimdiki Qin Mian'ın da sol bileğinde aynı benden vardı. Belki tesadüftü belki de gizemli bir sebebi vardı ama Qin Mian'ın umrunda değildi. Önemli olan şey, hâlâ bu mekâna sahip olmasıydı.

Büyülü mekân, dağları, suyu, doğan ve batan güneşi ve bunların yanı sıra klasik avlusuyla, kendi başına bir dünyaydı. Bilhassa, mekânda ruhani bir pınar vardı. Qin Mian pınarın nereden geldiğini bilmemesine rağmen, sonu olmadığından emindi. Ruhani pınarın olağanüstü bir tesiri vardı. Ruhani pınar suyundan içince, vücudu her zaman sağlıklı ve iyi durumda olurdu. Ruhani pınar suyuyla sulanan sebze ve meyveler, görünüş ve tat açısından o kadar iyilerdi ki dışarıda satılanlar, bunların yanında hiçbir şeydi.

2012, Kıyamet Günü olarak teorize edildiği için Qin Man, yiyecek, kıyafet, kullanışlı öğeler vs. dahil olmak üzere, mekânda depolamak için birçok malzeme toplamıştı. Bununla kalmayıp birkaç tavuk ve ördek yetiştirmiş, çeşitli sebze ve meyveler ve birkaç tarla çeltik ve buğday bile ekmişti. Kendi yiyeceğini yetiştirmek daha güven vericiydi. Ayrıca, Qin ailesinin ona tazmin etmesi için 5 milyon Yuan vermesi nedeniyle, bu şeyler için çarçur edecek sermayesi vardı.

Şu anda, her ne kadar beden değiştirmiş olsa da bu malzemelerle iyi bir hayat yaşayacağından emindi. Ayrıca bu mekânda, bir "kalp teli düğümü" oluşturabilen ilginç bir şey de vardı. Gelecekte karşılıklı olarak seveceği birini bulduğunda, bu mekânı onunla paylaşabilir, birlikte yaşayabilir ve birlikte toprağa girebilirlerdi. Bu geri kalmış antik çağda bile güzel bir hayat sürebilirlerdi.

Bir bardak pınar suyu içip, evin arkasındaki çiçek tarhında, her zamanki gibi adını bilmediği bir çiçek tomurcuğunu suladıktan sonra Qin Mian mekândan çıktı.

Artık yabancı bir yerde olduğuna göre, mekânda olabildiğince az kalmaya çalışıyordu. Giremezse, giremezdi.

Du Shi'nin, Lei Chuntao'ya yemeği hazırlamasını söylediğini duyuncaya dek, odada kaldı. Kalktı ve ateşi yakmaya yardım etmek için mutfağa doğru gitti.

Du Shi'nin bakışları ona karşı hâlâ iyi değildi ve bu, onun da umrunda değildi. Kendisine dik dik baksa bile, onu incitemezdi. Hatta bu zaman ve yerle ilgili bir şeyler öğrenebilmek için Du Shi'nin konuşmasını bekledi. "En büyüğün karısı." Du Shi onun "parçalı bulutlu" görünümünü görür görmez sinirlendi. "Lei ailesinden biriyle evli olduğun için akşama kadar yan gelip yatma! En büyük çocuğun seni içtenlikle sevmesi, senin için bir nimet ama yüz verdik diye astarını isteyip, diğerlerinin iyi niyetini görmezlikten gelemezsin! Anladın mı?" Spatulayı tavadaki yemeği sertçe çevirmek için kullandı. Spatula tavaya, sanki tava Qin Mian'mış gibi vurdu da vurdu. Yemeği yeterince hızlı çevirse bile, tavadaki yemekten hemen yanık kokusu yayılıyordu.

"Bana garezin falan mı var? Ateşi büyütmeye mi çalışıyorsun?" Du Shi aniden spatulayla mutfak sobasına vurdu ve soğukça Qin Mian'a baktı: "Amacın tavayı mı yakmak yoksa aileyi aç mı bırakmak? Ha?"

Qin Mian bir süre söyleyecek söz bulamadı. Birincisi, patlıcan kızartması için daha fazla yağ gerekir ama sen sadece birkaç damla kullanmışsın, yanmasa garip kaçardı. Yapmak da yanlıştı yapmamak da. Du Shi'nin ondan memnun olmadığını anlamıştı. Kafası giderek daha fazla karıştı. Bu durumda, Lei Tie'nin Qin Mian'la evlenmesini nasıl kabul edebilmişti?

"Eğer bu yemeği kurtarmazsanız, yenilemez hâle gelecek. Dönmüşler mi diye bakacağım." Bundan sonra, Qin Mian kalkıp gitti.

Du Shi'nin cevabını beklemeden, doğruca avludan çıktı. Bir an için buradan gitme dürtüsüne kapıldı lâkin gerekçesi ona engel oldu. Sağlığı iyi değildi ve yalnızca bir ergendi; yola çıksa bile, ne kadar uzağa gidebilirdi ki? Sağlığı düzelene kadar büyülü mekânda kalabilirdi ama bu dünya hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Herhangi bir yasak varsa ya da birisi mekânının varlığını fark ederse, ölmekten başka seçeneği kalmazdı. Ayrıca hane kaydı* sorunu vardı. Bu şekilde ayrılırsa, yasadışı bir hane halkı olurdu. Gelecekte ne kadar sorunla karşılaşacağı belirsizdi. En çok merak ettiği konu, bedenin asıl sahibinin, bu adamla evlenmesinin özel bir sebebinin olup olmamasıydı. Eğer kaçarsa bu, Lei ailesinin onun peşine düşmesine neden olur muydu? Biraz ileride, bir grup insan konuşarak ve gülüşerek karşısına çıktı. Gelenler Lei Daqiang ve diğerleriydi.

Qin Mian bir an tereddüt ettikten sonra yolun kenarında durup, onları bekledi.

Lei Tie uzaktan çocuğu gördü ve sorgulayan gözlerle ona bakmadan önce çabucak iki adım atarak yanına geldi.

Qin Mian bu "sorgulayıcı bakışının" ne anlama geldiğini bilmiyordu. Hafifçe kafasını sallayarak, yaklaşan Peder Lei'ye gülümsedi.

"Baba, dönmüşsünüz. Ben de sizi yemek için çağıracaktım."

"Hm." Peder Lei tek kelimeyle cevapladı.

Lei Xiangren ve diğerleri "en büyük yenge" diye seslendiler.

Qin Mian önceden yaptığı gibi kafasını salladı.

Arkalarında, çiftlik işlerini bitirmiş, eve dönmekten olan birkaç köylü vardı. Öteki yola sapmadan önce Qin Mian'a garip bir şekilde bakıp, belli belirsiz gülümsediler.

Qin Mian çaktırmadan Lei Tie'nin kolunu çekti. Lei Daqiang ve diğerleri içeri girince, bıraktı. "Seninle konuşmam gereken bir şey var."

Lei Tie konuşmak için içeriyi işaret etti.

İkisi sazdan kulübeye girdikten hemen sonra Du Shi haykırmaya başladı, "En büyük çocuğun karısı! Yine nereye kaçıyorsun?"

Qin Mian iç geçirdi. "Boş ver gitsin. Gece konuşuruz." Yaşlı kadının, hava karardıktan sonra da oraya geleceğini düşünmüyordu!

Lei Tie onun kapıdan çıkışını izledi. Çıkmadan önce bir süreliğine kafasındaki meçhul düşüncelerle orada dikildi.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR