Birinin Karısı Olmak

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 48: Eski Evdekiler Sorun Çıkarmaya Geliyor

"İki, dört, altı…"

Zheng Liu buğulanmış içli çörek almaktan döndüğünde, Qin Mian teşekkür ederek onu 5 Wen'le ödüllendirdi ve önden yolladı. Bir elinde tuttuğu buğulanmış içli çöreği ısırırken, diğer eliyle ustaca bakır sikkeleri kurcalıyordu. "86, 88, 90…"

Yalnızca uzun bir sürenin ardından kafasını kaldırarak rahat bir nefes verdi. "Hesabım bitti; toplamda 2 Tael, 319."

Lei Tie hızlıca kalan bakır sikkeleri saymayı bitirdi. "2 Tael, 453."

Qin Mian'ın gözleri ışıldadı. "Hahaha! Ne kadar fazla ayrıca aylık kirayı çıkarmak sadece bir günümüzü aldı."

Lei Tie, Qin Mian'ın eline göz ucuyla baktı. "Yarın bir garson daha alalım. Sen sadece para alma işini halledersin."

Qin Mian kabul etmeden önce bir süreliğine duraksadı. "Tabii, 500 Wen'lik bir şey zaten."

Paraları para kesesine koydular, kapıyı kilitlediler ve arabayı alacakaranlıkta eve sürdüler. Gece rüzgârı gün içinkinden daha soğuktu, özellikle de dağdan geçerlerken esen rüzgâr, doğrudan boyunlarına işleyen soğuktan daha güçlüydü. Qin Mian, Lei Tie'nin yanında oturuyordu ama yine de adamın vücuduna değmek durumunda kalıyordu. Ayrıca neden arabanın arkasına geçmediğini kendisi de anlamamıştı.

Lei Tie sağ kolunu Qin Mian'a sararken, kırbacı sol eline aldı.

"Yarın daha sıkı giyin."

"Yarın giysi dükkânına gidip iki atkı yapmak için kaliteli kumaş alalım." Qin Mian midesini ovdu. "Doymadım. Eve gidince güveç yapacağım."

Lei Tie, "Toplamda 400 bambu çubuk, eksiksiz," dedi.

Qin Mian ne demek istediğini anlamıştı, gülümseyerek "Endişelenme. Bambu çubuklar başka şeye lazım," dedi.

On beş günün ardından Lezzetli Yemek Restoranı kapanmamış, hatta işler giderek iyileşmişti. Qin Mian dükkândaki işlere bir de barbeküyü eklemişti. Dükkânın çok küçük olmasından dolayı bitişikteki bakkalın sahibiyle dükkânların önündeki boş alanı işgal ediyor oluşu hakkında tartıştı ve bakkal sahibine aylık olarak 100 Wen ödemeye başladı. Qin Mian insanlarla iyi anlaşırdı ve bakkal sahibine ara sıra yemesi için bir kâse baharatlı acı çorbayla, barbekü ikram etti. Haliyle, bakkal sahibinin kalbindeki son hoşnutsuzluk kırıntısı da yok oldu.

Lezzetli Yemek Restoranı gitgide tanınmaya başlamıştı. Hatta ilçedeki bazı insanlar, bu baharat ve uyuşukluk bağımlılıklarını gidermek amacıyla güveç ve baharatlı acı çorba yemek için Akar Su Kasabası'na bile geliyordu. Güveç ve baharatlı acı çorba yemekleri yapmaya çalışan iki dükkân daha vardı. Ne yazık ki her ne kadar lafını etseler de çorbalarının tadı, Lezzetli Yemek Restoranı'ndaki kadar iyi değildi. Başka bir restoran, Qin Mian'ın gizli tarifini satın almak istedi ama Qin Mian onları anında reddetti.

Qin Mian'ın ailesinin manda arabası her gün kasabaya gidiyordu ve sonunda, Yeşil Dağ Köyü'ndeki avanak bir serserinin dikkatini çektiler. Bir günden az bir sürede Qin Mian ve Lei Tie'nin bir dükkân açtığı köyde kasırga gibi yayıldı.

"Ne?" Haberleri alan Du Shi, yanlışlıkla bir kâse kırdı.

"İkinci kardeş, gerçekten en büyük kardeş kasabada dükkân mı işletiyor?" Lei Xiangyi nedense buna inanamamıştı.

Lei Xiangren endişeli görünüyordu. "Gerçekten! Bana Zhao Mazi söyledi. Başta ben de inanmadım. Gizlice gözetleyip, teyit etmek için kasabaya gittim. Sadece dükkânı açmakla kalmamışlar, işleri de gayet iyi!"

Lei Xiangli kendi kendine kaşlarını çatarak boğukça söze girdi. "En büyük kardeş dükkân açmışsa, ne var ki bunda? Bizi ilgilendirmiyor."

"Mesele o değil." Lei Xiangren ona ters ters baktı. "Dükkânda iki garson çalıştırdığını da gördüm. İşe almak için bizi değil de başkalarını tercih etmiş. Bu mazur görülemez, değil mi?"

"Bu…" Lei Xiangyi biraz huzursuzlanmıştı. Son zamanlarda ev giderlerine katkıda bulunmak amacıyla iş arıyorlardı ama bulamamışlardı.

Lei Xiangli hafifçe homurdandı. "Bu, onların dükkânı. Kime işe alacaklarına da onlar karar verir. Neden bize iş versinler ki?"

Lei Daqiang'ın yüzü kırmızıdan beyaza döndü. O anda, en büyük oğluyla papaz olduğuna derinden pişman oldu. Eğer ortada böyle bir şey olmasaydı, en büyük oğlunun dükkânda yardım etmeleri için tüm kardeşlerini işe almasını sağlardı.

"Anne, bir şey söyle." Bu dükkânın ekmeğini yiyemeyecekleri düşüncesi, Zhao Shi'nin içini hoşnutsuzlukla kavuruyordu.

Qian Shi de hevesle Du Shi'ye bakmaktaydı.

Du Shi uygunca ve kendine güvenen bir tavırla "Başka diyecek ne var ki? Elbette, kendi kardeşiniz dükkânda bizden birilerini çalıştırmalı."

Lei Chuntao kaşlarını çatarak yavaşça "Anne, unuttun mu? Çoktan en büyük kardeşten ayrıldık; o ve biz, artık bir aile sayılmayız."

"Seni küçük kız!" Du Shi o kadar sinirlenmişti ki kızın kafasına şiddetle vurdu. "Hep yabancıları kayırıyorsun!"

Qian Shi hızlıca Lei Chuntao'ya bir bakış atarak sevgiyle Du Shi'nin kollarına sarıldı. "Anne, şimdi ne yapacağız?"

Lei Xiangli ve Lei Chuntao'nun yüzleri aynı anda düştü.

Lei Xiangren, Du Shi'nin yanına sokuldu.

"Sen ne diyorsun, bey?" Du Shi hemen yorum yapmayarak Lei Daqiang'a baktı.

Lei Daqiang masaya vurarak "Her neyse, kardeşlerini görmezden gelmesi uygunsuz," dedi.

"Baba, ne yapacağız? Hepimiz senin sözünü dinleriz," diye sordu Lei Xiangren hemen.

Lei Daqiang gözlerini kıstı. "Akşam döndüklerinde evlerine git ve kardeşlerini dükkânda yardım etmeleri için işe almalarını iste. Kabul etmezlerse zorla kabul ettirirsin."

Lei Xiangyi şaşırmıştı. "Bu kötü olmaz mı?"

Du Shi'nin ağzının kenarı yukarı kıvrıldı ve sesi, gerçekten sevgi dolu bir anneninki kadar nazikti. "Eski nesil şunu sürdürmeli 'kardeşler aynı fikirde olursa keskinlikleri metali bile deler.'* Yalnızca beraber çalışırsanız, siz beş kardeşin parlak bir geleceği olur."

"Kesinlikle olmaz, baba." Lei Xiangli aniden ayağa kalktı. "En büyük kardeşle aramızdaki ilişki son zamanlarda çok kötü. Gerçekten bunu yapmak niyetindeysen, iki aile arasında düşmanlık başlar."

"Bahsettiğin kadar ciddi olan ilişki neredeymiş?" Lei Xiangren onu kenara iteledi ve kibirlice "Dördüncü kardeş, fazla ürkeksin. Bu sende işe yaramaz," dedi.

Lei Xiangli ve Lei Chuntao içlerinde bir tedirginlikle birbirlerine baktılar. Sadece Lei Tie olsa iyiydi ama Qin Mian'la karşılaştıkları onca zamana bakılırsa Qin Mian kesinlikle basit tipte bir delikanlı değildi; hafife alınamazdı.

Lei Chuntao kaygılı bir şekilde konuşmaya başladı. "Anne, baba, beşinci kardeşin son seferde ne dediğini unuttunuz mu?"

Du Shi, Lei Xiangzhi'nin eve son gelişinde ne dediğini hatırlayarak anında tereddüte düştü. Bu ufak sorun, ciddi bir hâl alırsa işler beşinci çocuk için güçleşecekti.

Durumun gidişatının kötüleştiğini görmesinden ötürü Lei Xiangren, Lei Chuntao'nun görüşünü kapadı. "Anne, bence beşinci kardeş çok fazla düşünüyor. Para kazanmamız beşinci kardeş için de iyi olur. Sence de öyle değil mi?"

"İkinci kardeş!" Lei Chuntao ayağını yere vurdu.

Du Shi elini savurarak "İkinci kardeşinin dediği şey akla yatkın. Bence dükkânlarına gitmesi için birkaç kişi ayarlamalıyız. Ayrıca bu fırsatı büyük ailemizdeki bağları onarmak için değerlendirebilecek olmamız da cabası. Ne dersin, bey?"

Lei Daqiang başını yukarı aşağı sallayarak onayladı. "Haklısın, bu en büyük çocuğun iyiliği için. Dördüncü çocuk, gözün orada olsun. Geri döndükleri anda beni bilgilendir."

Lei Xiangli'ni cevabını beklemeden Lei Xiangren söze girdi. "Baba, ben giderim. Bir işim yok zaten."

"Tamam."

Du Shi bilerek akşam yemeğini yaklaşık bir saat erken hazırladı. Lei Xiangren hızlıca yemeğini bitirerek köye gitti. Uzaktan, tanıdık manda arabasını görerek geri eve koştu.

Qin Mian ve Lei Tie geçirdikleri yoğun günün ardından bitkin düşmüşlerdi. Eve vardıklarında avlu kapısını sürgülediler ve banyo yapıp dinlenmek için hazırlandılar.

Su iyice kaynadığı sırada avlu kapısı çaldı.

"Kim o?" Qin Mian sesini yükselterek sordu.

"En büyük yenge, seni görmeye geldik." Lei Xiangren neşeyle seslendi.

Qin Mian'ın keyfi kaçmıştı. Ters ters Lei Tie'ye baktı, arkasını dönerek eve girdi.

Lei Tie avlunun dışına doğru "Geri dönün. Size görmemize hacet yok," dedi.

Avlunun dışında bir anlık bir sessizlik oldu. Lei Daqiang inatçı bir şekilde, hafifçe bağırarak "En büyük çocuk, ben ve annen de geldik, hemen kapıyı aç," dedi.

Lei Tie umursamazca "Bayramlar ve Yeni Yıl dışında iki aile, birbirini sık sık ziyaret etmese iyi olur," dedi.

"Ne diyorsun sen? Önce kapıyı aç da konuşalım." Lei Daqiang'ın sabrı tükenmek üzereydi.

"Ne hakkında konuşmak istediğinizi biliyorum. Dükkânda yeterli eleman var. Kaldı ki sözleşme yaptık, artık onları kovmamızın mümkünatı yok. İkinci kardeşi ve diğerlerini dükkânda işe sokmanız mümkün değil," diyerek açıkladı Lei Tie.

"Sen!" Lei Daqiang'ın ciğeri acıyla sızladı.

Lei Xiangren'in de içi öfke doluydu. "En büyük kardeş, sözlerin fazla anlamsız değil mi?"

Qin Mian, müsamahasının sınırına gelmişti. Bahçeye koştu.

"İkinci kardeş, insanlara çok fazla zorbalık ediyorsun. En başta iki tarafın da birbirinin aile meselelerine karışmayacağını konuşmuştuk. Ya da hepiniz Li Zheng'in evine gidip, bu maddenin anlaşmada yazıp yazmadığına iyice bakmak mı istersiniz?"

"İyi, iyi, iyi!" dedi Du Shi tiz bir sesle. "Küçük kardeşleriniz umurunuzda olmadığından, beni yarın dükkânınıza sorun çıkaracak birkaç kişiyi getirmekle suçlamayın."

Yandaki bahçede gizlice onları dinlemekte olan Zhou Erhao ve karısı, tek kelime etmeden birbirlerine bakarak anlaştılar ve Lei Tie ve Qin Mian'ın halinden anladıklarını ifade ederek, önceden anlaşarak başlarını salladılar.

Qin Mian soğukça "Ah? Denemekten çekinmeyin," dedi.

Lei Daqiang öfkeden kudurmuştu. "Gidelim."

Lei Xiangren alınmış ve küskün bir şekilde bağırdı. "Lei Tie, Qin Mian; çok zalimsiniz!"

Qin Mian avluda uzaklaşan ayak seslerini duyduğunda sevinçle eve geri döndü.

Lei Tie onunla yürüdü. "Dediklerini gerçekten yapacaklar. Korkma. Benim de kendi önlemlerim var."

"Korkacak mıymışım?" Qin Mian'ın gözleri alayla parladı. Ellerini arkasında kavuşturarak eve girdi ve sakince "Hamlelerini bekliyorum. Aslında, sorun çıkarmalarını dört gözle bekliyorum. He, he, he," dedi. Lei Tie'nin sırtı ürperdi. Küçük karısı cidden de…

"Banyo için su almaya gelmiyor musun?" Qin Mian mutfaktan hızlıca seslendi.

Ertesi gün, restoran her zamanki gibi açılmıştı.

At saatinin ortası** en yoğun zamandı. Çoğu kişi yol kenarına çömelmiş, yemek yiyordu. Bu daha önce hiçbir restoranda görülmemiş bir durumdu.

Du Shi, Zhao Shi ve Qian Shi kızgın bir şekilde geldiler.

Du Shi kalçasına vurarak yere oturdu ve inledi, "Tanrım, gözlerini açsana. En büyük oğlum çok nankör…" Dükkândaki tüm müşteriler şaşkınlık içindeydi. Qin Mian ve Lei Tie'ye bakmak için kafalarını çevirerek kulak kabarttılar.***

"Sorun ne? Bu yaşlı kadın, hangi patronun annesi?"

İki garson; Zheng Liu ve Qang Shun çaresizce birbirlerine baktılar.

"Üvey anne." Qin Mian dükkânın dışına doğru yürürken küstahça açıkladı. "Millet, yemeğinizi kulaklarınızla yemediğinizden belki siz de dinlersiniz."

Bunları duyan Du Shi kalakaldı. Kendinden emin ama sıradan ifadesini görünce, açıklanamayacak şekilde tedirgin hissetti ve nedense yaptığı plana devam edemedi.

"Anne, sana güveniyoruz," diye fısıldadı Zhao Shi.

Qian Shi hemen Du Shi'yi sırtından itti.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR