Birinin Karısı Olmak

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 56: Mantı Teslimatı

"Sabah bir şeyler yeriz, öğlen de mantı yaparız." Qin Mian heyecanlı ve enerjikti. Bugün ruhu başka bir bedene geçtiğinden beri ilk defa mantı yemeye gidecekti.

"Mantı mı?" Lei Tie sorgular biçimde ona baktı.

Qin Mian afallamıştı. Bu zaman ve mekânda, mantı gibi lezzetli bir şeyin olmaması mümkün müydü?

"Sonra öğrenirsin."

"Tamam." Lei Tie başını yukarı aşağı salladı ve dağa gitmekten vazgeçti. Kış gündönümü, o ve karısının beraberliğinden sonraki ilk bayramdı, o yüzden düzgünce kutlanmalıydı.

Qin Mian, Lei Tie'nin hazırladığı malzemelerle bir tencere noodle haşladı. Kahvaltıdan sonra kendisi mantı harcını hazırlarken Lei Tie'den hamur yoğurmasını istedi. Büyükannesinin mantıları, bol yağda kızartılmış domuz etli hamur çubuğu ve gündüz sefasından hazırladığı harçla doldurduğunu hatırladı. Gündüz sefaları taze ve yumuşaktı, domuz etleri iştah açıcıydı. İkisi birleşince, tadı mükemmel olacaktı.

Bol yağda kızartılmış hamur çubuğu yapmak çok zahmetliydi. Qin Mian unu, su ile seyreltilmiş sıvıyla karıştırdı, sekiz yumurta ekledi, eşit şekilde karıştırdı, yağlı tavaya yayarak döktü, ince yumurtalı pankekler hâlinde kızarttı ve ardından küçük parçalar hâlinde kesti. Ardından domuz etini küçük parçalar hâlinde doğradı. Gündüz sefası yoktu, o yüzden onun yerine doğradığı yeşil sebzeleri kullandı. Bunları doğranmış taze soğan ve zencefille tavada yarı pişene kadar kızarttıktan sonra bir miktar tuz ekledi. Eşit şekilde karıştığından emin olduktan sonra lezzetli mantı harcı hazırdı.

Hamur yapıldıktan sonra Qin Mian bir hamur yumrusu alarak boru şeklinde açtı ve bıçakla küçük hamur parçaları halinde kesti. Sonra merdaneyle ince dilimler halinde açarak, mantı hamurlarını hazırladı.

Lei Tie öğrendikten sonra mantı hamurlarını açma görevini üstlendi.

Bu sırada Qin Mian kömür sobasının yanında mantı hamurlarını kapadı. Sol avcuna bir mantı hamuru yerleştirdi, küçük bir kaşıkla mantı harcı alarak mantı hamurunun içine koydu. Ardından, mantı hamurunu kapattı ve sıkıca çimdikledi. Bir adet mantı birkaç saniyede kapanmış ve büyük, temiz bir eleğe yerleştirilmişti.

Lei Tie çabucak bir düzine mantı hamuru açtı ve Qin Mian hepsini tamamen kapadı. Mantı hamurları bittikten sonra açmaya devam etti. Bu şekilde, bir saat sonra yaklaşık 200 tombul mantı, tüm eleği kaplamıştı.

"Ateş yak ve mantıları pişirmeye hazırlan." Qin Mian emir verdi.

Lei Tie sobayı tutuşturdu, tavaya birkaç kepçe su doldurdu ve üzerini kapattı.

"Kaç tane yersin?" diye sordu Qin Mian. İki kişi, tek öğünde 100'den fazla mantı yiyemezdi.

Lei Tie mantılara baktı ve çekinmeden, "50," dedi.

Qin Mian biraz şüphelendi. "Bitirebilecek misin?"

Lei Tie'nin ağzı açık kaldı. "Küçük yapmışsın."

Qin Mian'ın keskin gözleri, Lei Tie'nin kulaklarının biraz kızardığını fark etti ve ister istemez kahkahasını bastırarak, "Bu kadar utanç verici olan ne? Bu kadar fazla yemenden hoşlanmıyor değilim. Sana gücüm yeter, merak etme," dedi.

Lei Tie başıyla onayladı.

Qin Mian, Lei Tie çok ciddileştiğinde rahatsızlık duyuyordu. Su kaynadıktan sonra yine dayanamadı ve tavaya koymak için mantıları aldığında yine gülmek istedi. "Öhö. Önce bizim için bir tava pişir. Ardından eski ev ve Büyükbaba Jiang'ın evi için birer tava pişir. Aileden ayrıldığımız sırada Büyükbaba Jiang bize yumurta vermişti, daha karşılığını vermedik. Bugün fırsat elimize geçti."

Lei Tie başıyla onayladı.

Mantılar tavadan alınınca, Qin Mian 35 tane yedi. Oldukça lezzetliydi. Midesinde yer kalmış olsaydı daha çok yemek isterdi. Lei Tie 50 mantıyı zorlanmadan yalayıp yuttu ve üstüne 5 tane daha yedi.

Qin Mian ikinci parti mantıyı teker teker alarak, iki geniş kâseye koydu ve ardından kâseleri de yemek kutusuna koydu.

"Sen de gelecek misin?" diye sordu Qin Mian.

"Beraber."

Lei Tie sandalyenin arkasındaki gümüş grisi atkıyı alarak, Qin Mian'a sardı. Qin Mian'ın ardından çıktı ve kapıyı kilitledi.

İkili, yol boyunca etraftaki evlerden gelen et, balık ve yağ kokusu eşliğinde yürüdüler. Yolda neredeyse kimse yoktu ve genelde etrafta koşuşturmayı seven yaramaz çocuklar da görünmüyordu. Evde lezzetli yemekler vardı, bu yüzden çocuklar dışarı çıkmaya isteksizdi.

"Önce hangi eve gidelim?"

Varmak üzereyken sordu Lei Tie.

Qin Mian anlam dolu bir gülümsemeyle, "Birilerinin çocuğu olarak, elbette önce ebeveynlerimizin evine gitmeliyiz," dedi.

Eski evin avlusunun kapısından girdiklerinde, ana odadaki masanın etrafında oturan insanları gördüler. Hepsi yemek yemek üzereydi. Lei Xiangren bugün çorba satmamıştı. Lei Xiangzhi kendine tatil vermişti ve evdeydi. Geniş bir aile konuşuyor ve gülüşüyordu; çok neşeli bir tabloydu.

Qin Mian yüksek sesle selam verdi. "Baba, anne, biz geldik. Çoktan yediniz mi?"

Lei Xiangyi, Lei Xiangli, Lei Xiangzhi ve Lei Chuntao, hepsi onları selamlamak için ayağa kalktı.

"En büyük kardeş, en büyük yenge."

Bugün Lei Daqiang'ın tutumu şaşırtıcı şekilde iyiydi. Başını yukarı aşağı sallayarak gülümsedi.

"En büyük çocuk ve en büyük gelin gelmişler."

Lei Tie selamlama olarak boş gözlerle başını yukarı aşağı salladı.

Du Shi hafiften ona ve Qin Mian'a göz ucuyla baktı ve ayağa kalkmadan, "Geleceğinizi bilmiyordum. Yeteri kadar yemeğimiz olduğundan emin değilim," dedi.

Qin Mian inadına masadaki yemeklere baktı. "Bir sürü yemek var, iki tane chopstick eklerseniz sorun kalmaz."

Du Shi'nin ifadesi değişti.

Zhao Shi sözünü kesti. "En büyük kardeş, ne taşıyorsun?"

Qin Mian gülümseyerek Du Shi'ye baktı. "Gelmeden önce yemek yemiştik. Annemle dalga geçiyordum. Size biraz yemek getirdik. Boş, büyük bir kâse ya da büyük bir tabak getirin lütfen."

"Ah." Yemek olduğunu duyan Zhao Shi, direkt gidip bir tabak getirdi.

Qin Mian yemek kutusundan mantıları çıkardı ve hepsini tabağa koydu.

"Bu nedir? En büyük elti?" Qian Shi merakla sordu.

Qin Mian boş kâseyi yemek kutusuna geri koydu. "Bir tür unla yapılan bir yemek. Etli çörek gibi, etli harçla yapılıyor."

Zhao Shi yemek kutusuna baktı ve yalaka bir gülümsemeyle, "Başka bir kâse daha görür gibiyim?" dedi.

Du Shi bunu duyunca Qin Mian'a baktı ve bakışlarıyla diğer kâseyi de çıkarması gerektiğini işaret etti.

Qin Mian daha söze girmemişti ki Lei Xiangren sabırsızlanarak, "Etli harç mı? Önce babama ver de tadına baksın." Ardından, mantıları erkeklerin masasına götürerek bir tane aldı ve ağzına attı. İlk ısırığı aldıktan sonra hevesle çiğnemeye başladı. "Mm, leziz."

Qin Mian sakince, "Diğer kâse bitişikteki Büyükbaba Jiang için. Aileden ayrıldığımızda, Büyükbaba Jiang tam da ihtiyacımız varken bize bir sepet yumurta vermişti. İkinci kardeşin karısı, sence ben ve en büyük kardeş, bu iyiliğin karşılığını vermeyelim mi?" dedi.

"Ah, tamam o zaman." Zhao Shi hayal kırıklığına uğramıştı.

Du Shi kaşlarını çatarak, "Onları yeni ev partisine davet etmemiş miydiniz? Bu mantıları götürmenize gerek yok, değil mi?"

Lei Daqiang sözünü kesti. "En büyük çocuk ve en büyük gelin doğru olanı yapıyor."

Qin Mian kıkırdadı. "Baba, bir süredir meşguldük, seni 'tebrik' edemedik." Bilerek Du Shi'nin huzursuz hissetmesine neden oluyordu.

Du Shi'nin yüzü, kömür gibi karardı ve göğsü keskince kalktı.

Lei Daqiang güldü, birazcık utanmıştı ama aklına Bayan Wei gelince gözbebekleri şen bir ifadeyle doldu. "Siz de bizimle yemek ister misiniz?"

Lei Xiangren ve Lei Xiangyi ardı ardına birkaç mantı yemişti. Zhao Shi aceleyle, "Bu yemek çok fazla. Anne, bölsene."

Lei Xiangli de Lei Xiangzhi de ona garip bir ifadeyle baktılar.

Qin Mian kıs kıs gülerek ayağa kalktı. "Baba, anne, lütfen yavaşça yiyin. Gidip Büyükbaba Jiang'ı ziyaret edeceğiz."

Yan eve geldiklerinde avlu kapısını çaldılar. Kapıyı, Qin Mian ve Lei Tie'ye bakarak başını yana eğen, 17 yaşında bir oğlan açtı.

"Kimi aramıştınız?"

"Büyükbaba Jiang evde mi?" diye sordu Qin Mian sesini yükselterek.

"Kim o?" Evden çıkan Büyükbaba Jiang, Qin Mian'ı görür görmez gülerek, "Ah, siz misiniz? İçeri buyurun," dedi.

Büyükbaba Jiang'ın oğlu ve gelini, evin içinden başlarını uzattılar ama dışarı çıkmadılar. Onları pek hoş karşılamadıkları belliydi.

Qin Mian içeri girmedi. Sadece mantıları çıkardı. "Büyükbaba Jiang, daha yapacak işlerimiz var, o yüzden hiç içeri girmeyelim. Geçen sefer bize verdiğiniz yumurtalar için size teşekkür etme fırsatı bulamamıştık. Bunu kendimiz yaptık. Size olan hürmetimizin yalnızca ufak bir göstergesi."

"Biz hemşeriyiz, bu kadar kibarlığa gerek var mı?" Büyükbaba Jiang biraz şaşırmıştı ve ardından gözlerini daha da cana yakın gösterecek şekilde gülümsedi. "İki genç adamın beraber yaşaması kolay olmasa gerek. Yemeğinizi kendinize saklayın."

Qin Mian, "Kibarlık etmenize gerek yok, Büyükbaba Jiang. Bir sürü yaptık. Bu özellikle sizin için. Almazsanız, soğuyacaklar," dedi.

"Pekâlâ." Israrını gören Büyükbaba Jiang, kâseyi alarak mutfağa gitti. Kısa süre sonra içinde iki tombul Çin lahanası bulunan boş kâseyi getirdi.

"Dün, sebze bahçenizin yanından geçtim ve bahçenizdeki sebzelerin henüz büyümediğini fark ettim. Bu iki lahanayı yemek için götürebilirsiniz. Pek bir değeri yok, o yüzden reddetme."

"Teşekkürler, Büyükbaba Jiang." Kibarlığını gören Qin Mian, lahanaları cömertçe kabul etti.

Lei Tie de "çok teşekkürler" dedi.

Giden iki adamı arkalarından izleyen Büyükbaba Jiang, eve girmeden önce bir süre bekledi.

"Baba, neden onlarla yakınlık kuruyorsun?" Büyükbaba Jiang'ın oğlu Jiang Dayou, alçak sesle yakındı.

Gelini kenarda durmaktaydı. Hiçbir şey dememiş olmasına rağmen onun yüzünde de onaylamayan bir ifade vardı.

Büyükbaba Jiang masaya oturarak karısına bir göz gezdirdi, ağzına bir fıstık attı ve yavaşça çiğnedi. "Nedenini annene sor."

Büyükanne Jiang bir kahkaha attı ve bebek torununu kucağına aldı. "Dayou, bir şey soracağım. Lei Tie ve karısı, cinayet mi işlediler yoksa kundakçılık falan mı yaptılar?"

Jiang Dayou başını sağa sola salladı.

"İnsanları mı dolandırdılar?"

Jiang Dayou, "Öyle bir şey yok," dedi.

"Bu kadarı yeterli," dedi Büyükanne Jiang tatlılıkla. "Aileden ayrıldıklarında, baban onlara birkaç yumurta vermişti. Şimdiye kadar hâlâ unutmamışlar. Minnettar oldukları belli. O sıralarda ayrıldıklarında hemen hemen hiçbir şeyleri yoktu ama şimdi kasabada bir dükkân işletiyorlar. Her gün bir sürü para kazandıklarını duydum. Kapı komşumuz olan kardeşlerin Altı Viraj Nehri'nde çorba satması fikri bile Lei Tie'nin karısından çıktı. Becerikli insanlar oldukları belli oluyor."

Jiang Dayou düşüncelere dalmıştı.

"Tamam. Hadi yiyelim." Büyükbaba Jiang güldü. "Siz onlarla görüşmekten hoşlanmıyorsunuz ama onlar da ille de sizinle görüşmekten hoşlanıyor diye bir şey yok."

Jiang Dayou çaresiz hissetti. Oğlunu böyle küçümsemek zorunda mıydın?

Qin Mian ve Lei Tie yaşadıkları yerin yoluna girdiklerinde, evlerinin kapısında elinde bir tabakla dikilen Zhang Dashuan'ı gördüler. Tabağın üstünde ters çevrilmiş bir kâse vardı.

Adımlarını hızlandırdılar.

"Kardeş Zhang."

"Nereye gittiniz?" Zhang Dashuan gülümseyerek, "Bir süredir bekliyorum. Öğle yemeği yediniz mi? Bugün tatil değil mi? Kız kardeşiniz* lahana güveci yaptı ve ikinize bir kâse götürmemi istedi. Güveç hâlâ sıcak," dedi.

Qin Mian kapıyı açarak onu içeri davet etti. "Biz yedik. Eski evden geliyoruz. Sen ve kız kardeş çok düşüncelisiniz."

Zhang Dashuan, "Bu daha ne ki? Bana verdiğiniz bambu çubuk yapma işinden ötürü size teşekkür etme fırsatı bulamadık. Son zamanlarda çok para kazandım. İyi bir yıl geçirmek için yeterli," dedi.

"Kardeş Zhang bizimle pek çok kez ilgilendi," dedi Lei Tie.

Zhang Dashuan neşeyle tabağı Qin Mian'a verdi. "İyi, bir şey demiyorum. İki aile de birbiriyle ilgilenecek. İşte, akşam tekrar ısıtırsanız tadı daha güzel olur."

Qin Mian tabağı mutfağa götürdü ve Lei Tie'ye, "Sen Kardeş Zhang'la otur," dedi.

"O konuya gelirsek." Zhang Dashuan belli belirsiz gülümseyerek Lei Tie'ye, "Birkaç gün içinde Amca Lei'nin ikinci karısı aileye katılacak," dedi.

"Bu onun meselesi." Lei Tie ilgisiz bir ifade takındı.

Zhang Dashuan yorum yapmadı. Lei Daqiang, bırakın Yeşil Dağ Köyü'nü, Akar Su Kasabası'nda bile eşit bir hanımla evlenen ilk kişiydi. O ve karısı, hâlâ ne hediye götürecekleri hakkında endişeliydiler.

Daha öğle yemeği yemediğinden sadece biraz daha oturdu ve ardından bir kâse çiğ mantıyla eve döndü.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR