Birinin Karısı Olmak

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 64: Akrabaların Evindeki Yemek Lezzetli Değil (2)

Evde oturan pek çok kişi vardı. Lei Dagang, karısı, iki oğulları, en büyük gelin, iki erkek ve iki kız torun. Neredeyse hepsi evdeydi. Ayrıca Lei Xiaofeng'in ailesi de vardı. Lei Xiaofeng'in kocasının ismi Wang Yangshu'ydu, en büyük kızları Wan Xiaoxiang evliydi, tek oğulları Wan Yaozu, Chen Shin ile evliydi ve en küçük kızları Wan Xiaorou nişanlıydı ve gelecek kameri yılın dördüncü ayında evlenecekti. Lei Xiaoyun ve Dong Daniu'nun en küçük oğulları Dong Ying, ikinci oğulları Dong Xiong, en büyük gelinleri Wang Shi ve ikinci gelinleri Xiao Wang misafirleri karşıladılar. Birkaç yaramaz çocuk evin etrafında koşuşturuyor, rahatsızlık çıkarıyorlardı.

Lei Xiaoyun, Lei Dagang, Lei Daqiang ve Lei Xiaofeng kardeşlerdi. Qin Mian, Lei Daqiang'ın tüm akrabalarını ancak bugün tanımıştı.

Ana oda, içinde oturan bir sürü kişiyle kalabalık görünüyordu. Ama neyse ki oda yeterince büyüktü, yoksa herkesi almazdı.

Lei Daqiang ve Lei Dagang'ın hâlâ aralarında konuşacak bir şeyleri yoktu. Kayıtsızca iki kibar laf ettiler ve sırayla diğerlerini selamladılar. Selamlama faslının bitmesinin ardından odadaki herkes yerini aldı.

Qin Mian ve Lei Tie arasında birkaç bakış geçti.

Qin Mian farkında değil gibiydi, sessizce duvar kenarında oturarak zarif bir şekilde bacaklarını kavuşturdu ve ara sıra sıcak çayını yudumladı.

Başta ifadesiz olan Lei Tie hâlâ sanki bir şey olmamış gibi davranıyordu.

Az sonra dışarıdan birinin seslenişi duyuldu. "Domuzu yakalayın!"

Birkaç erkek misafir ya yardım etmek için ya da izlemek için kalktı ve çocuklar da bu heyecanlı sahneyi izlemek için dışarı koştu.

Ne Qin Mian yerinden kıpırdamıştı ne de Lei Tie.

Wei Shi, Du Shi'ye, "Kız kardeş, neden mutfağa gidip yardım etmiyoruz," dedi.

Du Shi küçümseyerek, "Bana demene gerek yok, beye söyle. Ona söylemezsen senin hamarat olduğunu ne bilsin?" dedi.

Wei Shi ne incinmiş ne de sinirlenmişti. "Kız kardeş, bana kızgın mısın? Aslına bakarsan, senle benim aramda daha çok abla gibi olan sensin fakat görünüyor ki yanılmışım. Kız kardeş talimat vermediği için kımıldamaya cesaret edemem."

Du Shi birden ayağa kalktı. "Tembel olduğumu mu ima ediyorsun?"

Wei Shi özür diledi. "Kız kardeş, beni yanlış anladın. Pekâlâ, dışarı çıkıp bir bakacağım," diyerek ayrıldı.

Lei Tie birden alçak sesle konuştu. "Du Shi fazla güçsüz."

Qin Mian ne demek istediğini anlamıştı - Wei Shi, Du Shi'yi tamamen bastırdığında, Wei Shi'nin gözü ikisinin de üzerinde olabilirdi.

Ama bundan endişe etmiyordu. Çenesiyle Wei Shi'nin arkasından sessizce kaşlarını çatan Lei Xiangzhi'yi işaret etti. "Beşinci kardeş, Du Shi'nin acı çekmesine izin vermez.

Lei kardeşler arasında, Du Shi en çok Lei Xiangzhi'yi seviyordu ve Lei Xiangzhi de Du Shi'ye karşı en vefakâr olandı. Lei Xiangzhi'nin, Wei Shi'nin Du Shi'yi bastırmasını oturup izlemesinin imkânı yoktu. Du Shi, Lei Xiangzhi tarafından yönlendirildiğinde, "savaştaki tesiri" Wei Shi'ninkiyle boy ölçüşebilecekti. Bu sebeple Du Shi'nin güçsüzlüğü geçiciydi ve Wei Shi ile "mücadelesi" devam edecekti.

Dong Wei gelerek, "Kuzen Tie ve Kardeş Mian ne konuşuyorlar? Evde beklemek sıkıcı. İkinizi yürüyüşe götüreyim mi?" dedi.

Qin Mian avluya baktı. Bir sürü kişi vardı. Köşede domuz ahırı vardı. Birkaç büyük adam, bir domuzu yakalamak için toplanmıştı. Yaklaşık 200 jin ağırlığındaki domuz, aralıksız olarak bağırarak domuz ahırının etrafında koşuyordu. Sesi kulakları delip geçiyordu. Gelişigüzel bir şekilde Dong Wei'ye doğru başını yukarı aşağı salladı.

Avludan çıkarak köy yolu boyunca yürüdüler.

Kışın köyün her yeri kurumuş bir toprak parçasına dönüşüyordu, dolayısıyla güzel bir manzara yoktu. Üçlünün yolu bir gölete çıktı. Birkaç kısalı uzunlu, solmuş ve sararmış nilüfer sapı suda dik bir şekilde durmuş, yalnızlığı simgeliyordu. Ara sıra bir rüzgâr estiğinde su yüzeyi hafifçe dalgalanıyordu.

Dong Wei durdu ve gülümseyerek, "Kuzen Tie, annemden kasabada bir dükkân açtığını duydum. İşler iyi olsa gerek," dedi.

Lei Tie, "Tatmin edici," diyerek cevapladı.

Dong Wei, "Tebrikler Kuzen Tie. Umarım bir servet kazanırsın. Dükkânında beş eleman olduğunu duydum?" dedi.

Lei Tie başıyla onayladı.

Qin Mian, Dong Wei'nin kendisini dükkânda işe almalarını isteyeceğini düşündü. Ama Dong Wei yalnızca gülümsedi ve konuyu değiştirdi. "Köyümüzün arkasında birkaç yıl önce dağdan yuvarlanmış bir taş var. Çok garip bir şekli var ve civarda baya ünlü. İkinize onu göstereceğim."

Qin Mian ve Lei Tie birbirlerine baktılar. Aklından ne geçtiğini bilmiyorlardı, peşinden gittiler.

Üçlü, taşı gördükten sonra yavaşça dönüş yolunu tuttu. Dong Wei daha fazla dükkânın bahsini açmayarak sadece havadan sudan konuştu.

Lei Xiaoyun en küçük oğlunu görür görmez, ona göz kırparak imada bulundu.

Dong Wei, Qin Mian ve Lei Tie'yi ana odaya götürdü ve tekrar dışarı çıktı.

Lei Xiaoyun onu kenara çekerek sessizce, "Lei Tie seni dükkânda işe almayı kabul etti mi?" diye sordu.

Dong Wei kollarını kavuşturarak tembelce eğildi, "Sormadım."

Lei Xiaoyun şaşırmıştı, onu parmağıyla dürtükleyerek, "Seni velet, sana söylemedim mi-"

Dong Wei lafını kesti. "Anne, endişelenme. Bir planım var."

"Planın nedir? Kuzen Tie'nin dükkânında çalışırsan, ayda en az 600-700 Wen kazanırsın," dedi Lei Xiaoyun mutsuz ve biraz hüsrana uğramış bir şekilde. İşin doğrusu, oğlunun ne kadar erdemli olduğunu gönlünde biliyordu. Hapishanede tüm kişiliğini değiştirecek pek çok kötü alışkanlık edinmişti. İlk geri döndüğü zaman neredeyse onu tanıyamamıştı. Ama ne de olsa o, kendi canından bir parçaydı. Nasıl olur da endişelenmezdi? Diğer ailelerin oğulları genelde 16-17 yaşlarında evleniyordu. Onun oğlu 19 yaşındaydı ve dört beş kere eş adayı bulmuş fakat hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bir yol düşünmezse, oğlu ne yapabilirdi ki?

Dong Wei hızla kolunu kavradı ve alçak sesle onu rahatlattı. "Anne, beni dinle. Şimdi Yeni Yıl geliyor. Kuzenin dükkânında çalışırsam ne kadar kazanabilirim? Bugünün ana amacı, Kuzen Tie ve Kardeş Mian'la yakınlaşmak. Yemek masasında onlarla birkaç bardak şarap içersem, kendiliğinden yakınlaşırız. Yeni Yıl geldiğinde, birbirimizin evlerini ziyaret ederek Yeni Yıl tebriği yaparız. O zaman bundan bahsetmek daha iyi olmaz mı? Yeni Yıl'ı kutlamak istemeseler bile, hala olarak sana saygı göstermemek iyi olmaz, değil mi? Ne düşünüyorsun?"

Lei Xiaoyun'un gözleri parladı. Omzuna bir tane yapıştırarak neşeyle, "Hâlâ aklın çalışıyor. Fakat en küçük teyzen de Lei Tie ve karısıyla baya ilgili. Belki de planımız aynıdır. Önce o kaparsa ne olacak?"

Dong Wei duraksadı. "Olamaz. Yaozu'nun bir terzi dükkânında tezgâhtar olduğunu ve önemli bir pozisyonunun olduğunu duydum. Cidden iş değiştirmesine gerek var mı?"

"Emin olamazsın." Lei Xiaoyun tasvip etmedi. "Bir terzi dükkânının işleri, bir restorandan iyi olabilir mi?"

Dong Wei bir anlığına düşündü. "Anne, şimdilik bir şey yapma. Önce gözlerimizi üzerlerinde tutalım."

Ana odada Lei Xiaoyun'un tahmin ettiği gibi Lei Xiaofeng, Lei Tie ve Qin Mian'la konuşuyordu. Sözleri fazla örtmeceliydi, amacı Lei Tie ve Qin Mian'dan Wan Xiaorou'nun nişanlısına restoranda bir iş ayarlamalarını istemekti.

Wan Xiaorou'nun nişanlısı Zhang Cheng, basit bir aileye sahip dürüst bir adamdı. Bu yüzden Lei Xiaofeng en küçük kızını onunla evlendirmek istiyordu. Zhang Cheng hakkındaki kötü şeylerden biri de ailesinin durumunun pek iyi olmamasıydı. Bu sebepten ötürü Lei Xiaofeng ona başka bir iş bulmak niyetindeydi, böylece Wan Xiaorou evlendikten sonra daha rahat bir hayat sürebilirdi.

Qin Mian ona dürüstçe dükkândaki tüm çalışanların iş sözleşmesi imzaladığını söyledi. Sözleşmeyi bozarlarsa, tazminat olarak büyük miktarda para ödemek zorunda kalacaklardı. Dahası, küçük dükkânın kira süresi yalnızca bir yıldı ve sonrasında kiralanamayacaktı.

Lei Xiaofeng epey hayal kırıklığına uğramıştı fakat ısrar etmedi. Onlara gülümseyerek dışarı çıktı.

Domuz kesilmişti. Lei Xiaoyun bahçede kaburgaları yıkıyordu, onu yüzünde kötü bir ifadeyle görünce endişeyle, "En küçük kız kardeş, sorun ne?" diye sordu.

Öz kardeşlerdi. Lei Xiaofeng, Lei Xiaoyun'un ciğerini bilirdi, aklından geçenleri tahmin ediyordu. Olanları saklamadı. "Abla, Lei Tie'den Zhang Cheng'e iş bulmasını istedim fakat geri çevirdi…" Ardından Lei Xiaoyun'a Qin Mian'ın dediklerini anlatmaya devam etti.

Lei Xiaoyun'un kalbi tekledi. Birden ayağa kalktı ve bir anlığına Dong Wei'nin talimatlarını unuttu.

"En küçük kardeş, bir şey hatırladım. Önce şu kaburgaları yıkamama yardım et."

Lei Xiaoyun, Lei Tie ve Qin Mian'ı bulmak üzere eve koşturdu.

"Tiezi, Tiezi'nin karısı, içeri gelin. Sizinle bir şey konuşmak istiyorum."

Qin Mian ve Lei Tie, onu Dong Daniu'nun yan odasına doğru takip ettiler.

"Teyzenin bizden isteği nedir?" diye sordu Qin Mian.

Lei Xiaoyun onlara bir avuç kurutulmuş meyve ve kurutulmuş fıstık verdi. "İkiniz de zeki insanlarsınız, o yüzden hala lafı dolaştırmayacak. İkinizden Kuzen Wei'ye iş bulmanızı istiyorum. Dong Wei'nin hapse girme meselesini duymuşsunuzdur ama aslında, mesele insanların anlattığı gibi değil. Dong Wei iftiraya uğradı…"

Qin Mian tarafsızdı.

"Çocukluktan erişkinlik dönemine kadar dürüst bir oğlan olmuştur. Hapisten çıktıktan sonra eskisinden de mantıklı biri oldu. Ama herkes onun kötü bir çocuk olduğunu düşünüyor. Bu nedenle dönüşünden bu yana herhangi bir iş bulamadı ve bir eş bulmaktan da uzak. Ona insafsızca davranıldığını düşünmüyor musunuz? Sizin kuşağınızdaki çocuklar arasında en geleceği parlak olanlar sizsiniz, bu yüzden hala sizden ona yardım etmenizi istiyor." Lei Xiaoyun alçak sesle rica etti. Şefkatli bir annenin kalbi, kişiyi duygusal açıdan etkilerdi.

Qin Mian alaycı bir gülümsemeyle, "Hala işleri bizim için zorlaştırıyor. Hala bize önceden söylemiş olsaydı, Kuzen Wei'yi yanımızda işe alabilirdik ve onu memnuniyetle karşılardık. Ancak bu elemanları işe aldığımızda hepsi bir yıllık sözleşme imzaladı. Süre dolmadan biri kovulursa, kişi başı 20 gümüş Tael tazmin etmemiz gerekiyor. Küçük bir işletmeyiz, bu miktarı nasıl karşılayabiliriz ki?" dedi.

"Restoranda işler iyi. Daha fazla kişi alıp, kendi adamlarınızı dükkâna sokarsanız daha rahat edersiniz," dedi Lei Xiaoyun tekrar.

Qin Mian açıkladı. "Dükkânda zaten beş çalışan var, bu kadarı yeterli."

Lei Xiaoyun'un ifadesi yavaş yavaş soğuk bir hâl aldı. "Bunca konuşmadan sonra oğlumun hapisten çıktığını düşünüyorsunuz, onu küçük görüyorsunuz ve bize akraba muamelesi yapmıyorsunuz."

Lei Tie, "Bize sorun çıkaran kişi hala," dedi.

Lei Xiaoyun ayağa kalkarak ifadesini düzeltti ve tek kelime etmeden çıkıp gitti.

Qin Mian omuz silkti ve Lei Tie'yi dışarı çıkardı.

Bir süre ana odada oturduktan sonra ziyafet başladı.

Lei Xiaoyun'un ve Dong Daniu'nun akrabaların ek olarak yakın oldukları köylüler de gelmişlerdi. Hep birlikte dört masa misafir vardı; ana odada iki masa ve avluda iki masa.

"Xiaoyun, şu ikisi senin yeğenin ve erkek gelinin mi?" Lei Xiaoyun'un yanında oturan orta yaşlı bir kadın, Qin Mian ve Lei Tie'yi işaret etti. Ağzını kapatıp, gözlerini devirerek güldü.* Bu yaşta bu tür bir şey yapmaktan rahatsızlık duymuyordu.

Lei Xiaoyun diğer tarafa bir bakış atarak boğukça, "Evet. Kız kardeş Zaohua, yemeklerden buyur," dedi.

Dong Wei kaşlarını çatarak diğer masadaki Lei Xiaoyun'a baktı. Neler oluyor? Annemin tutumu neden böyle?

"Karı ve koca olarak iki adam, Xiaoyun, onlara bakınca rahatsızlık duymuyor musun?" Kadın başını iki yana sallayarak, "Sen cidden… Neden onları davet ettin ki?" dedi.

"Gelen herkes misafirdir." Lei Xiaoyun gülümseyerek, "Beraber gelmekte ısrar ettiler. Ne kadar halaları olsam da yine de bir yabancıyım. Ne diyebilirim ki?" dedi.

Lei Tie'nin yüzü asıldı. Qin Mian'ı ayağa kaldırdı, Lei Xiaoyun'a gitti ve kayıtsızca, "Hala, bizi evlenmeye zorlayan senin küçük erkek kardeşindi. Bir abla, anne yerine geçer. Bir fikrin vardı madem, neden ona nasihatte bulunmadın?" dedi.

Lei Xiaoyun'un ifadesi sertleşti.

Avluya garip bir sessizlik hâkimdi.

Diğer insanların gözleri iğneler gibi Lei Daqiang'ın suratına yöneldi ve adamın yüzü maviye döndü.

"Yapacak başka bir işimiz var, önden gidiyoruz." Lei Tie, Qin Mian'ı çekti ve doğrudan ayrıldı.

Lei Dagang gülerek, yavaşça şarabından bir yudum aldı. "Bazı insanların kafası, yaşlandıkça daha da karışıyor."

"Lei Dagang, ne demek istiyorsun?" Lei Daqiang bir "çat" sesiyle chopsticklerini masaya koydu ve yüksek sesle sordu.

"Heh heh." Lei Dagang, erkek torununa bir parça çıtır ve yumuşak kaburga verdi ve bakışlarını kaldırmadan, "Ortaya konuştum. Yaşlı ve kafası karışık olanlar, kendini biliyor. Bir köy büyücüsünün sözlerini dinleyerek oğlunu bir adamla evlendirmiş. Ah, İnsanların 'üvey annenin olduğu yerde, üvey baba da olur' dediği doğrudur."

"Seni-" Lei Daqiang daha fazla dayanamayarak yumruğunu salladı.

"Bana vurmak mı istiyorsun? Yiyorsa vur bakalım." Lei Dagang da ayağa kalktı ve kibirle konuştu.

Lei Daqiang ileri atıldı. "Canına mı susadın!"

Yanındaki kişi hızla ona engel oldu. "Hey, hepiniz konuşmayı kesin!"

Avlu tam bir kaos sahnesine dönüşmüştü.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR