Kuzey Caddesi'nin yanındaki Güney Caddesi büyülü otlarıyla ünlü bir yerdi. Kuzey Caddesi ile tek farkı büyülü otlar konusunda uzman olmalarıydı. Altıncı seviye ve altı bütün büyülü otlar burada bulunabilirdi. Daha önemlisi Güney Caddesi'nde büyülü ot tohumu satan dükkânlar vardı.
Büyülü otlar gibi, büyülü ot tohumları sadece altıncı seviye ve altı bulunabiliyordu. Ancak büyülü ot tohumların sayısı büyülü otlara nazaran daha azdı. Özellikle yüksek seviyeli olanlar daha da nadirdi. Çünkü seviye ne kadar yüksek olursa yetiştirmek de o kadar zor oluyordu. Üstelik yetişme süresi de daha uzundu. Bu yüzden büyülü tohum satın alan büyücü sayısı da azdı. Alanların çoğu da üçüncü seviye ve altında alıyordu. Yine de alanların sayısı hâlâ azdı.
You Xiao Mo epey büyülü tohum almak istiyordu. En donanımlı dükkân muhtemelen en büyük dükkandı. Ama You Xiao Mo balıklama atlamadı. En büyük dükkân olan Orkide Köşkü'ne gitmeden önce bütün dükkânlardan fiyat aldı.
Orkide Köşkü, marangozdan daha büyüktü. Çünkü büyülü otlar ve tohumlar tek tek sergileniyordu. Büyülü ot tohumu alan sayılı müşteri vardı. Büyülü ot tohumları fazla yer kaplamadığından sadece bir vitrin ayrılmıştı. Birkaç müşteri içeride seçim yapıyordu.
You Xiao Mo içeri girdiği anda bir görevli onu selamladı. Görevli, You Xiao Mo ile konuştuktan sonra onu birinci, ikinci ve üçüncü seviyeli büyülü tohumların olduğu yere götürdü.
"Doğru yere geldiniz beyefendi. Burada, Orkide Köşkü'nde her tür büyülü ot tohumu bulunur ve He Ping'in en donanımlı dükkânıdır. Ne kadar almak istediğinizi sorabilir miyim?" Görevli döndü ve nazikçe sordu.
You Xiao Mo raflardaki tohumlara şöyle bir baktı. "İkinci seviye bütün tohumları istiyorum. Kaç tür tohumunuz var? Ne kadarlar?"
"Seksen çeşit ikinci seviye büyülü tohumumuz var. Her çeşit ufak paketlerde satılıyor. Dört çeşit paketimiz var. Yüz tohum paketi, iki yüz tohum paketi, beş yüz tohum paketi ve bin tohum paketi. Beş yüz tohum başına bir altın."
You Xiao Mo dikkatlice hesap yaptı. Her çeşitten beş yüz tohum alsa seksen altın yapardı. Bu da üç yüz otuz dört kalması anlamına gelirdi. Üçüncü seviye tohum da alabilirdi.
"Üçüncü seviye tohumlara da bakabilir miyiz?" You Xiao Mo sordu.
Görevli hiç tepki vermeden açıklamaya devam etti. "Altmış dört çeşit üçüncü seviye tohumumuz var." Paketler ikinci seviye ile aynı. Beş yüz tohum başına dört altın."
You Xiao Mo şaşırmadan edemedi. Aşırı pahalıydı. Sadece bir seviye fark vardı ve üç altın zamlanmıştı. Bu kadar pahalı olmalarını beklemiyordu. Hepsinden alsa iki yüz elli altı altın harcaması gerekecekti.
Yüzündeki ifadeyi görünce görevli You Xiao Mo'nun kafasındakileri tahmin edebiliyordu. Görevli You Xiao Mo'yu ikna etmek için ikinci ve üçüncü seviye tohum alırsa birinci seviye tohumlardan bir paketi ücretsiz alabileceğini söyledi.
You Xiao Mo yine şaşırmadan edemedi. Bir anda sanki modern zamana dönmüş gibi hissetti. Bir alana bir bedava gibi olmasa da aşina olduğu pazarlama taktikleriydi bunlar. Ancak birinci seviye otların fiyatı aşağı yukarı on altın ediyordu.
Sonuç olarak You Xiao Mo zorla da olsa hepsini aldı ve üç yüz otuz altı altın harcadı. Orkide Köşkü ise yüz tohumluk birinci seviye paketini ücretsiz verdi. Pek bir şey olmasa da hiç yoktan iyiydi. Ayrıca boyutunda birinci seviye büyülü ot yetiştirmeyi de denemek istiyordu. Düşük seviyeli hapların risk oranını yüzde ona kadar düşürebilse de hâlâ düşük seviyelilerdi. Etkileri orta seviyeli ya da kaliteli haplar kadar iyi değildi.
Orkide Köşkü'den çıktıktan sonra göğe baktı You Xiao Mo. Göz açıp kapayıncaya kadar zamanın uçup gittiğini hissetti. Çünkü Güneş çoktan batmıştı. Yarın sabah buluşacaklarından akşamı kendine ayırabilirdi. Neyse ki yetmişten fazla altını vardı da sokakta uyumak zorunda kalmayacaktı. Büyülü tohum alırken hanların yerini de sormuştu.
Batı Caddesi hanlar üzerine kuruluydu. Tian Xin Ailesi'nin öğrencileri gibi, He Ping kasabasına gelip alışverişini tamamlayan kişiler geceyi orada geçireceklerse soluğu Batı Caddesi'nde alırdı. Ancak han seçimi kişiye bağlıydı. Şansından mıdır bilinmez, orta seviyeli birkaç han gezdikten sonra hiçbirisinde boş oda bulamamıştı. Başta şaşırdı. Orta seviyeli hanlarda genelde boş oda olurdu. Sonradan öğrendi ki bugün ayın ilk günüydü ve Kuzey ve Güney Caddeleri aylık stoklarını yenilemişlerdi. Bu yüzden ayın bu dönemi He Ping kasabası epey kalabalık olurdu.
Başka seçeneği kalmayan You Xiao Mo, en büyük han olan Naija hanına doğru yola koyuldu. Orkide Köşkü ile aynı kişi tarafından işletildiğinden, özellikle Naija'yı tavsiye etmişlerdi. Biraz pahalı olduğundan You Xiao Mo'nun ilk tercihi olmamıştı burası.
Akşam yemeği vakti olduğundan sandalyelerin yüzde sekseni doluydu. Garsonlar aceleyle müşterilerle ilgileniyordu. Buharı tüten yemeklerin kokusu bütün hanı hoş kokularla dolduruyordu. Tezgahın arkasındaki Müdür, önündeki abaküsü bütün odağını vermiş şekilde bir o yana bir bu yana sallıyordu.
Girdiğini görünce yaşlı suratı ışıldadı. "Oda mı istersiniz yemek mi beyefendi?"
"Oda, lütfen." You Xiao Mo cevap verdi.
Müdür defterine baktı. "Sadece iki adet lüks odamız boşta efendim. Bir oda beş altın tutuyor, uygun mudur?"
You Xiao Mo şaşırdı. "Biraz indirim yapsanız?"
Öyle dedikten sonra arkasından kahkaha duydu. Yakınında oturanlar dediğini duymuş olmalıydı. Birisinin Müdür ile pazarlık yaptığını ilk kez duyduklarından gülmüş olmalılardı.
Müdür garipseyerek cevap verdi, "Odaların fiyatında oynama yapamıyoruz efendim."
You Xiao Mo biraz utanmıştı. Çünkü bilinçsizce öyle demişti. Ancak büyülü tohumları alırken pazarlık yapmamasının sebebi görevlinin hâlihazırda ücretsiz paket teklif etmiş olmasıydı. Buradaki Müdür'den bir şeyler koparamaz mıydı? You Xiao Mo yüzünü buruşturdu ve beş altın uzattı.
Bir görevli onu odasına götürdü. Görevli ayrılmadan önce You Xiao Mo, odasına yemek istedi. Görevli onu bekletmedi. Kısa sürede hemen yemekleri getirdi. Hoş kokuyorlardı, güzel gözüküyorlardı ve lezzetlilerdi. Açıkçası Ana Zirve'de yediklerinden çok daha güzeldi. Sonradan yemeğin odaya dahil olduğunu öğrendi. Ödediği fiyat da yüksek olduğundan servis de alt katlara göre daha iyiydi. Görevliler de sanki modern beş yıldızlı otellerden fırlamış gibilerdi. Çağırdığı anda geliyorlar ve ilgileniyorlardı. Modern çağda deneyimleyemediği beş yıldızlı deneyimi Long Xiang kıtasında yaşıyordu.
Doyduktan sonra bugün aldıklarını düzenlemeye başladı. Ahşap eşyaları boyuta gönderdi ve kendisi de girmeden önce kapıyı kilitledi.
Mavi göğün altında aşağı yukarı otuz metre karelik bir alan temizlemişti. Üstelik toprağı yenilemek için gereken hazırlıkları da yapmıştı. Sadece tohumları ekmesi ve sulaması gerekiyordu. Güzeldi.
Ancak tohumları hemen ekmedi. Tohumları çeşitli bölgelere dikmeden önce eşyaları uygun bir yere koydu. İşleri ileriye dönük kolaylaştırmak için hangi bölgede hangi çeşit tohum olduğunu gösteren etiket yapıştırdı üstlerine.
İşi bittiğinde saat dokuzu geçmişti. Boyuttan ayrıldığında You Xiao Mo karnını okşadı. Yediği yemeği sindirmişti bile. Bu yüzden kalktı ve yemek aramaya başladı.
Odasından dışarı adım attığı anda yandaki odanın kapısı açıldı. Beyaz cübbeli birisi çıktı. Basit gözüküyordu fakat dikkatlice bakıldığında ne kadar özel ve lüks olduğu anlaşılıyordu. Üstündeki sıradan yeşil cübbeyle arasında dünyalar kadar fark vardı. Cübbeyi giyen kişiyi görünce You Xiao Mo'nun yüzü
Neden? Neden Lin Xiao ile karşılaşmıştı? İşleri daha da kötüleştiren şey, Lin Xiao'nun ona doğru gelmesiydi. You Xiao Mo'nun kafası epey bir karıştı. Selam vermeli miydi? Resmen tanışmasalar da birkaç kez karşılaşmışlardı. Yani Lin Xiao onu tanıyor olabilirdi.
Neredeyse önüne gelince You Xiao Mo'nun bedeni işlevini yitiren beyninden erken tepki verdi. Sanki müdürüne rastlamış gibi göğsünü gerdi ve sesini yükseltti. "Selam olsun Da Shixiong!" Tabii ki müdürüm demedi.
Dediği anda yüzü yine
Olayın şokundan sonra kendine gelen "Lin Xiao" hafifçe gülümsedi. "Demek Shidi'msin. Neden Mo Gu Shishu'larla beraber değilsin?"
Dediklerini duyduktan sonra You Xiao Mo'nun başından aşağı kaynar sular döküldü. Karşısındaki kişi Lin Xiao değildi, değil mi?
"囧" Çin, Tayvan ve Hong Kong'da kullanılan bir yazıemojisi. Şaşkınlık, utanç gibi durumlarda kullanılıyor. Karakterin kendi anlamı "pencere" fakat kimsenin kullandığı yok zaten.