Efsanevi Ustanın Hanımı

Çevirmen: Galen
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 45: Sakallı Adam

Büyülü hap alışverişi sorunsuz tamamlanmıştı. Hem de beş şişeden, son sattıklarından çok daha fazla para kazanarak. Sıradan birinci seviye hapların etkisine oranla çok daha etkili olan hapın tadını bir kere alan, yüksek fiyatlar ödemeye istekli birkaç müşteri birbiri ardına çıkagelmişti. Long Xiang kıtası birinci seviye büyülü haplar konusunda kıtlıkta değildi, hatta tehlikeli sayılabilecek kadar bir büyülü hap seli vardı. Ayrıca büyülü haplara ihtiyacı olan sayısız kullanıcı mevcuttu. Daha iyisi olduğu sürece, biraz daha fazla ödemeyi yeğlerlerdi.

Dükkân sahibi son sefer You Xiao Mo'dan aldığı hapları, namını yürütmek için kullanmıştı. Bu yüzden dükkân şu anda bambaşka görünüyordu. Ama You Xiao Mo'nun tekrar ne zaman uğrayacağını bilmediğinden ötürü, ön sipariş almaya cesaret edememişti. Sadece, eğer hapların devamı gelirse ilk onları haberdar edebileceğini söylemişti. Şu anda elinde sadece yüz adet büyülü hap olsa bile, bu miktar dükkân sahibi için yeterliydi.

Büyülü hapların satış fiyatı iki katına çıktığı için dükkân sahibi You Xiao Mo'ya daha yüksek bir miktar ödemişti. Böylece genç adam, büyük ihtimalle büyülü hapları sadece ona satacaktı, değil mi? İşte dükkân sahibi de bu varsayıma göre hareket ediyordu.

Ne de olsa, kazanılacak bir para vardı ve üstelik, dükkânın şöhreti artabilirdi, bunu yapmayı kim istemezdi ki? Tek sorun, çevredeki dükkânların büyülü hapların menşeini soruşturmaya başlamış olmasıydı.

You Xiao Mo, beraberinde dükkân sahibinin verdiği iki bin altın sikkeyle dükkândan çok memnun bir şekilde ayrıldı. Bu sefer, büyülü hap başına on beş altın sikke düşecek şekilde, hapların fiyatı yüzde elli artmıştı. Yüz adet büyülü hap için bin beş yüz altın sikke. Bir de son seferden kalan birkaç düzine altın sikkesi vardı, Tian Xin Ailesi öğrencilerinin birçoğundan daha fazla bir servete sahipti. Az çok varlıklı bir geçmişi olan öğrencilerin bile bu kadar serveti yoktu.

Ling Xiao, büyülü hapları satmasına engel olmadı. Alışverişin bittiğini gördüğünde, You Xiao Mo ile beraber dükkândan ayrıldı.

"Şimdi nereye gidiyoruz?" Ling Xiao zerre kadar sabırsız değildi. Anlaşılmaz bir kişiliği vardı, ne düşündüğünü azıcık bile belli etmezdi.

"Ah, Ling-Shixiong, senin yapman gereken bir şey yok muydu? Benimle gelmen seni işini halletmekten alıkoymaz mı?" You Xiao Mo sorusuna hemen cevap alamadı. Onun yerine, Ling Xiao hariç dört bir yana kaçamak bakışlar attı.

Ling Xiao hafifçe tebessüm etti, "Alıkoymaz. Dahası, hâlâ vaktimiz var."

You Xiao Mo hayal kırıklığına uğramıştı. Bundan sonra gidip büyülü ot tohumu almak istiyordu fakat kesinlikle Ling Xiao'nun onunla beraber gelmesini istemiyordu. Çünkü sadece ilaç bahçesi olan büyücüler büyülü ot tohumu satın alırdı. Oysa o, daha yeni birinci seviye bir büyücü olmuştu, bu kadar çok büyülü ot tohumu alması için bir gerekçesi yoktu – bir işler karıştırdığı belliydi. Ling Xiao kadar zeki biri bunu anında anlardı, yani zamanı geldiğinde şüphesiz ona bunu soracaktı.

Ling Xiao'nun, isteklerine tahammül edemeyip ayrılacağını zaten tahmin ediyordu ama yine de içinde bir umut ışığı vardı. Sonuç olarak, Ling Xiao onu büyülü otların satıldığı Güney Sokağı'na kadar takip etti.

Güney Sokağı, Kuzay Sokağı'na oranla daha az canlıydı ama yine de oldukça çok insan vardı. İçlerinden bazıları kullanıcı olsa da çoğunluğu büyücüydü.

You Xiao Mo son sefer Orkide Köşkü'ne gitmişti. You Xiao Mo köşke doğru giderken, ona son sefer hizmet eden görevli onu hatırlamış gibi gözüküyordu. Onun geldiğini görünce, yanına gitti ve samimi bir şekilde içeri davet etti, tabii yanındaki Ling Xiao'yu da unutmadı. Aslında görevlinin tanıdığı kişi You Xiao Mo değil, Ling Xiao'ydu.

Onun gibi hizmet sektöründe komisyonlu çalışan biri için insanlara değer biçmek önemliydi. Herhangi biri tek bir bakışla şık giyimli Ling Xiao'nun para kemerinde on bin dizi madeni parası olan ayrıcalıklı soylulardan biri olduğunu anlayabilirdi.

You Xiao Mo eski müşteri olduğundan, görevlinin ilgisi You Xiao Mo'ya yoğunlaşmıştı. Görevli, daha fazla büyülü ot tohumu almaya geldiğini duyduğunda, çabucak daha birkaç gün önce gelen taze stokları çıkardı. Birinci seviyeden üçüncü seviyeye kadar tüm tohumlar taze ve dolgundu.

You Xiao Mo, kendi alanında büyüyen büyülü otların büyüme hızlarını düşündü. Ayrıca büyülü kesesindeki hatırı sayılır parayı da göz önüne aldı. Bu sefer, tek seferde bir sürü büyülü ot tohumu aldı; bir dizi bin adet üçüncü seviye tohum paketi ve iki dizi bin adet ikinci seviye tohum paketi. Tamamı sekiz yüz altın sikkenin üzerinde tutmuştu ve para kesesinin yarıdan fazlası boşalmıştı. İyi tarafı da şuydu ki, yüzü sevinçle parlayan görevli ona bir dizi beş yüz adet birinci seviye tohum paketi hediye etmişti.

Orkide Köşk'ünden ayrıldıktan sonra, You Xiao Mo acı acı büyülü kesesinde geriye kalan parasına baktı. Geriye yaklaşık yedi yüz sikkesi kalmıştı.

You Xiao Mo göz ucuyla Ling Xiao'ya baktı. Beklenmedik bir şekilde, neden büyülü ot tohumu aldığını sormamıştı.

"Ling-Shixiong, almam gereken şeylerin hepsini aldım. Şimdi senin işlerini halletmeye mi gideceğiz yoksa Tang-Shimeilerle misafirhanede buluşmaya mı?"

Ling Xiao gözlerini kısarak ona baktı ve kafa derisi uyuşana kadar da bakmaya devam etti. Sakin bir şekilde konuşmaya başladı, "Önce misafirhaneye gidelim. Sonuçta o ikisini buraya ben getirdim. Eğer başlarına bir şey gelirse, bunu Büyük Usta'ya açıklayamam."

Öyle demiş olsa bile, You Xiao Mo yüzünde bahsettiği gibi bir zorluğun emaresini göremedi. Tam Batı Sokağı'na doğru yola çıkacaklarken, arkalarından karmakarışık ayak sesleri eşliğinde patır kütür bir kalabalık akın etti.

You Xiao Mo bakmak için arkasını döndüğünde onlara doğru koşan bir grup insan gördü fakat yüzlerinde tehlikeden çok, alınan ilginç haberler sonrası oluşan merak ifadesi vardı. You Xiao Mo bu tip yüz ifadeleri görmeye alışıktı. Heyecan verici bir şeye tanık olmak ister gibi bir ifade.

Kalabalık onları geçip Doğu Sokağı'na doğru koştu. You Xiao Mo bununla ilgilenmiyordu ve iki sokak satıcısının sohbeti kulağına çalındığında gitmek üzereydi.

"Doğu Sokağı'nda bir şeyler olduğunu duydum."

"Onu ben de duydum. Sanırım yine bir anlaşmazlık çıktı. Son sefer Batı Sokağı'nda çıkmıştı. Bu sefer de Doğu Sokağı'nda."

"Sakın yine aynı grup olmasın? Tian Xin Ailesi ba'yapek de iyi gözle baktıkları söylenemez. He Ping, Tian Xin Ailesi'nin sınırları içinde olmasada, yine de etkisi altında. Bunların arkasında kim var da burada olay çıkarmaya cesaret edebiliyorlar?"

"Kim bilir. Ancak kodaman birileri olmalı. Kimsenin onlara çatacak cesareti yok. Artık He Ping'teki kızlar perişan durumdalar."

"Kesinlikle. Benim evdeki kızlarında dışarı çıkması yasak, o grupla karşılaşma ihtimallerine karşı."

"Haha, senin evdeki kızlar mı? Onlara ilgi duyup duymayacakları meçhul."

"Ne demek istiyorsun?"

You Xiao Mo son kısmı duyduğunda gözleri fal taşı gibi açıldı. Eğer yanılmıyorsa, Tang Yun Qi ve şu Li-Xiong Doğu Sokağı'na gitmiş olmalıydılar. Bunu düşünerek hemen Ling Xiao'ya döndü, "Ling-Shixiong, önce bir Doğu Sokağı'na bakmaya ne dersin?"

Eğer gerçekten de düşündüğü gibiyse, işlerin boka sarması kaçınılmazdı. Çünkü Tang Yun Qi'nin karakteri işin içine girdiğinde, işler sadece daha da kötüye giderdi.

Ele başının Tang Yun Qi olup olmadığını öğrenmek Ling Xiao'nun umrunda değildi. Onun sadece başına bela açacağını düşünüyordu ama Tang Yun Qi Büyük Usta'nın kızı olduğundan, köşeye çekilip bir şey yapmadan öylece bekleyemezdi. Sırf bu yüzden You Xiao Mo'yla beraber Doğu Sokağı'na gitmeyi kabul etti. Güney Sokağı'yla Doğu Sokağı arasında fazla bir mesafe yoktu ama şimdi yola çıksalar bile, oraya varmaları iki fincan çay demleyecek kadar zaman alırdı. Kim bilir, belki de bu kısa sürede başlarına geri dönüşü olmayan bir şey gelecekti, Ling Xiao, You Xiao Mo'yu yakasından tutarak bir köşeye çekti.

Tekrar göründüklerinde, ikisi de çoktan Doğu Sokağı'ndaydılar. You Xiao Mo şaşkına dönmüş ve sersemlemişti, neler olduğuna dair en ufak fikri yoktu. Çok geçmeden tiz bir çığlıkla kendine geldi.

İstese de unutamayacağı bu ses, Tang Yun Qi'nin ağzından çıkmıştı. Sesin kaynağına döndüğünde, neredeyse You Xiao Mo'nun gözleri yuvalarından fırlayacaktı. Suratı kıpkırmızı kesilmişti, sağa sola göz attı ama tekrar Tang-Shimei'ye bakacak cesareti kendinde bulamadı.

Tang Yun Qi'nin haline bakıldığında, daha sadece bir saat önce beraber olduklarını inanmak çok zordu.

Büyük bir parçası eksik olan uzun pembe elbise, bir çift alımlı, ince ve beyaz bacağı gözler önüne seriyordu. Kıyafetin geriye kalanı, geniş kalçasını zar zor örtüyordu. Göğüs kısmındaki kumaş yırtılıp, yumuşak beyaz göğüslerini belli belirsiz meydana çıkardığından, üst tarafının durumu daha da feciydi. Cildinin açıkta kalan kısımları, büyük ihtimalle utanç ve öfkeden olsa gerek, pembe bir renge bürünmüştü. Tang Yun Qi'nin şu anda öncekinden çok daha güzel ve çekici olduğu inkâr edilemezdi.

Kalabalığın içindeki kadınlar, hayranlık, kıskançlık ve nefretle bakarken, tüm erkeklerin dili tutulmuştu.

Orada onun güzelliğinden etkilenmeyen tek bir kişi varsa eğer, bu kişi büyük ihtimalle Ling Xiao'ydu, bundan daha durgun bir yüz ifadesi takınamazdı. Yarı çıplak Tang Yun Qi'ye bakışlarında, diğerlerininki gibi bir şehvet kesinlikle yoktu. Bakışları onun yerine Tang Yun Qi'nin karşısındaki sakallı adama yönelmişti; sakince gözlerini kıstı. Bu, Tang Yun Qi'ye saldırıp kıyafetlerini lime lime eden zampara herifti ama sıradan bir zampara olmadığı kesindi.

"Kahrolası zampara. Beni böyle rezil edersin ha. Babam öğrenene kadar bekle. Sana bin tane bıçak saplayacak ve bin parçaya ayıracak." Tang Yun Qi'nin sinirden güzel yüzü yamulmuştu. Gözlerinde cayır cayır bir intikam ateşi yanıyordu. Bakışları öldürebilseydi eğer, karşısındaki adam şimdiye çoktan milyon kere ölmüştü.

Adam tehditlerden zerre kadar korkmamıştı, onun yerine yüksek sesle bir kahkaha attı. İğrenç bir şekilde şehvetle dudaklarını yalayarak, "Korkarım baban öğrenene kadar iş işten geçmiş olacak. O zamana kadar çoktan benim olmuş olacaksın. Uysalca bana itaat etmeni öneririm. O zaman belki insafa gelirim de sana birazcık kibar davranırım."

"Seni lanet zampara. Da Shixiongum yakınlarda. Eğer Shimeimin saçının tek bir teline bile dokunursan Da Shixiongumun elinden kurtulamazsın." Dedi nefret dolu bir sesle, yerde boylu boyunca uzanan Chen Dao Yang. Bu adamın Shimei'yle dalga geçtiğini duyduğunda onunla dövüşmüştü ama yenememişti. Aksi takdirde, Shimei bu kadar vahim bir durumda olmazdı. Üstelik, bu boğuşmada ayağa kalkmasına bile izin vermeyecek şekilde iki bacağı da kopmuştu.

"Da Shixiong? Hah!" adam soğuk bir kahkaha attı. "Merak etme, karşıma çıkacak cesareti varsa eğer, onu…"

Kalabalığın arasından yükselen küstah bir ses sözünü kesti, "Ne yaparsın?"

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR