Efsanevi Ustanın Hanımı

Çevirmen: Galen
Editör: YcD44
UYARI
Bölüm yetişkinlere yönelik içerik barındırmaktadır.
Okumaya başlamadan önce lütfen bunu göz önünde bulundurunuz.
Cilt 1Bölüm 67: Bana Yardım Ettiğin Sürece

You Xiao Mo bir erkekle böyle yakın bir temasta bulunmaya alışık değildi. Ama nedense, hafif bir hareketle bu sert şey daha da büyüyerek uyluklarını ittiriyor gibiydi. Sadece ısınmakla kalmıyordu, aynı zamanda daha da sertleştiğini hissedebiliyordu.

O sırada Ling Xiao'nun kolları beline dolanmış, daha da sıkı tutuyordu. Sanki onu ikiye ayırmak istermiş gibi belini sıkıyorlardı. You Xiao Mo tüm yüzü kıpkırmızı olana kadar dayandı. Sonunda daha fazla dayanamaz hâle geldi. Daha fazla sessiz kalmaya devam ederse gerçekten de ikiye bölünecekti.

"Ling-Shixiong, beni bırakır mısın? Ben… biraz daha böyle durursam nefesim kesilecek."

Ling Xiao tekrar ona baktı. Bir şey söylemese de kollarını gevşetti.

You Xiao Mo bunu hissetti ve hemen rahat bir nefes aldı. Neredeyse ezilerek ölecekti. Sonra göz ucuyla Ling Xiao'ya baktı ve kekelemeye başladı, "Ling-Shixiong, bir süredir burada durduğumuza göre, yataktan… çıksak mı artık? Hem de bugün müsabakan var!"

Ling xiao cevap vermedi, gözlerinde son derece alımlı bir ifade vardı. Siyah göz bebeklerine You Xiao Mo'nun kıpkırmızı olmuş suratı yansıyordu.

Narin, beyaz ve parlak yüzlü, on yedi ila on sekiz yaşlarında bir gençti. Uzun değildi ama vücudu küçük ve çok zayıftı. İlk bakışta insanların dikkatini çekecek tipte bir dış görünümü yoktu ama onunla biraz vakit geçirdikten sonra, ilgisini çekerek onu daha çok tanımak istemesine sebep olmuştu.

You Xiao Mo birçok ifadeye sahip bir adamdı ve sık sık tüm düşüncelerini yüzünde açığa vuruyordu. Ling Xiao'nun ona takılmayı bırakmakta bu kadar zorlanmasının sebebi tam olarak anlaşılması çok kolay biri olmasıydı.

Ama You Xiao Mo tanıştığı o kadar kişi arasında tahammülü en yüksek olandı. Açıkça haksızlığa uğradığını hissediyordu, neredeyse gözlerinden alevler fışkırıyordu ve yine de tek kelime etmeyip onu bastırmıyordu. Ama o böyle yapmaya devam ettikçe, Ling Xiao'nun kırılma noktasını buluncaya kadar onunla daha çok dalga geçeceğini bilmiyordu.

Aniden You Xiao Mo'nun oldukça yakışıklı olduğunu fark etti. İki tarafında da iki pembe kabarık bulut varmış gibi gözüken beyaz ve temiz bir yüz. Onlara baktığında, gözüne sanki tombul, sulu, hoş kokulu, bal gibi tatlı ve insana beni ısır der gibi bakan birer şeftali gibi gözüktüler. Aslında sadece Ling Xiao'ya öyle geliyordu. Başını aşağı eğdi ve yanağının birinden bir ısırık aldı. You Xiao Mo aşırı şokun etkisiyle ruhunu kaybetti ve hiçbir tepki veremedi.

Neyse ki Ling Xiao yanağını hafifçe ısırmıştı ama yine de You Xiao Mo'nun yüzünde soluk bir iz bırakmıştı.

"Gerçekten leziz!" Ling Xiao alt dudağını yalayarak tatminsiz bir ifade takındı. Çitanınkine benzeyen bir çift keskin göz, sanki bir ısırık daha almayı planlıyormuş gibi You Xiao Mo'nun kızarmış pembe yanaklarına sabitlendi.

You Xiao Mo'nun uçup giden aklı, Ling Xiao'nun 'Gerçekten leziz' dediğini duyduğunda geri döndü. İlk tepkisi ısırılan yeri kapatmak ve şok içinde gözlerini fal taşı gibi açmak oldu. Hayret içinde kekeledi, "Sen, sen…"

"Ben ne?" Ling Xiao gözleri kısılıp ufacık kalacak kadar gülümsedi. Tüm gece uyumamış olmasının asabiyeti, You Xiao Mo'nun yüzündeki ifadeyi gördüğünde hemen yok olmuştu.

"Sen, beni nasıl ısırabilirsin?" You Xiao Mo hemen kızgın bir ifade takındı ve sinirle konuştu.

Ling Xiao bir anlığına sorguladıktan sonra, ışıldayarak konuştu, "Çünkü canım öyle istedi."

You Xiao Mo o kadar sinirlenmişti ki dudakları titremeye başlamıştı. Ona bakarak konuşmaya başladı, "Canın istedi diye beni ısırdın yani? Ben doğrama tahtasındaki bir et parçası değilim."

Ling Xiao dudağının kenarını kıvırarak alaycı ve anlamsız bir ifade takındı, "Doğrama tahtasındaki bir et parçası olmadığın ne malum, ha?"

Son hece aşırı seksi bir şekilde söylenmişti, dinleyene o zengin, derin ve kısık sesteki çekiciliği hissettiriyordu.

Eğer Ana Soy'daki kadın öğrenciler orada olsaydı, kesinlikle heyecanla ciyaklamaya başlarlardı.

Orada sadece You Xiao Mo'nun olması çok kötüydü. Tüm dikkati Ling Xiao'nun sözlerinin ilk yarısında toplanmıştı. Son kelimenin farklı olduğuna dikkat etmesinin imkânı yoktu, çünkü o kadar sinirliydi ki tüm vücudu sinirden titremeye başlamıştı.

"Bu ne demek oluyor?" You Xiao Mo dişlerini gıcırdattı, sırf dövüş yeteneği yok diye bu kadar kolay zorbalığa uğrayabileceğini düşünmüyordu. Ayrıca hafife alınacak türden biri değildi.

"Tam da düşündüğün şey demek oluyor." Ling Xiao'nun gülümsemesi oldukça etkiliydi. Yakışıklı erkeksi yüzü etkileyici bir zarafetle kaplıydı. Sesi, sanki keyfi yerindeymiş gibi hafifti.

"Ben…" You Xiao Mo gözlerini kocaman açtı, itiraz etmek istiyordu fakat onu tamamen farklı bir insana dönüştüren mükemmel gülümsemeye bakınca, topladığı tüm cesaret uçup gitti. Kendi yüzünde de hemen zorbalığa uğramış sefalet içindeki bir genç kız gibi tatlı ve acınası bir ifade belirdi, "Yine de dün gece iyi değil miydi…"

Ling Xiao hemen sevindi. Bu herif belli ki bir öfke nöbetindeydi ve yine de bir an sonra asıl doğasına dönmüştü. Cesaretini toplayıp ona cevap vermeye cüret edeceğini düşünmüştü. Ama ne kadar mutlu olsa da Ling Xiao işleri burada bırakmayı planlamıyordu. Onu tüm gece uyutmamıştı, bunun bedelini ödemeliydi.

"Xiao Shidi, sence neden kollarımda uyudun?"

You Xiao Mo da bu sorunun cevabını öğrenmek istiyordu. Neden sabah ilk iş olarak kendini Ling Xiao'nun kollarında uyanırken bulmuştu! İyi bir uyku pozisyonu olduğunu düşünüyordu. Son yaşamında tek başına yaşamış olsa da hâlâ ailesiyle yaşadığı zamanlarda, onunla aynı odada kalan anne babası ve erkek kardeşi kötü uyku alışkanlıklarının olduğundan hiç bahsetmemişlerdi. Bu yüzden de hep çok düzgün bir şekilde uyuduğunu düşünmüştü.

Ama bu düşüncesi bugün yıkılmıştı. Eğer söyledikleri doğru değilse gerçekten çığlık atmak istiyordu ama Ling Xiao'nun ifadesine baktığında, geçen gece bir şeylerin yaşanmış olduğu belliydi. Eğer yaşanmamışsa, Ling Xiao boş yere bunları söylemezdi!

Böyle düşünen You Xiao Mo utançla gülmekten kendini alamadı, "Dün gece bir şey mi oldu?"

Göz açıp kapayıncaya kadar kızgın ve haklı bir kurbandan bir suçluya dönüşmüştü. Hem de çaresiz durumda olan oydu, artık tüm güç Ling Xiao'nun elindeydi. Tabii ki bu küçük kuzu, kendini ne kadar gizlemeye çalışsa da özünde yine de küçük bir kuzuydu. Bu değiştirilemez bir gerçekti!

Ling Xiao'nun gözlerinde bir parıltı geçti. İfadesiz bir yüzle yalan söyledi, "Dün gece sen… gecenin yarısı boyunca uyuduktan sonra, aniden uyandın ve bana dayandın. Ve sadece bununla da kalmadın, nereden geldiği muamma olan bu hayvansı gücünle birdenbire kıyafetlerimi parçalamak istedin. Eğer kıyafetlerim iyi kalite olmasaydı, sendeki bu hayvansı güçle çoktan lime lime olmuşlardı."

You Xiao Mo kalbinin ürperdiğini hissedene kadar dinledi. Bu uzun kelime dizisini incelerken, yüreğinin ağzına geldiğini hissetti. 'Kıyafetlerimi yırttın' lafını duyana kadar, ölü taklidi yapmak isteyecek kadar onu şoke etmişti.

Aman Tanrım, bu kesinlikle o değildi. İmkânsızdı. Bu bir illüzyon olmalıydı. Nasıl böyle şeyler yapmış olabilirdi? Ama Ling Xiao'nun ifadesine baktığında yalan söylüyormuş gibi görünmüyordu. Aniden bir kaosun ortasında kalmıştı. Bu ifşalama çileden çıkmıştı. Daha önce böyle…. ah, 'kanı kaynayan' bir yanının olduğunu düşünmemişti.

"P-p-peki… ondan sonra?" You Xiao Mo'nun dili düğümlenmişti.

"Ondan sonra mı?" Ling Xiao kaşlarını kaldırdı ve homurdandı, "Tabii ki seni zamanında durdurdum ama…"

You Xiao Mo hemen nefesini bıraktı, bu duyduğu en iyi şeydi. Ama tam rahatlamaya başladığı sırada, Ling Xiao'nun 'ama'sı yine yüreğini ağzına getirdi. Düşünce o kadar sesliydi ki sanki atlamak üzereydi. Dahası da mı vardı?

"Ama ne?"

"Seni durdurmayı başarmış olsam da yine de bana yapıştın ve bırakmayı reddettin. Üstelik üzerimde debelenmeyi bırakmadın ve tüm gece beni uyutmadın."

Bu son sözlerde birazcık kin seziliyordu.

You Xiao Mo'nun kulakları kan topladı, yanaklarına da ateş basmıştı. Artık Ling Xiao'ya bakmaya cesaret edemiyordu.

Bu sabah uyandığında Ling Xiao'nun hemen uyanmış olmasına şüphe yoktu. Yani tüm gece uyumamıştı. Birisi onun üzerine abanıp debelense o da uyuyamazdı. İşte böyle, onu gerçekten de boş yere suçlamıştı!

"Özür dilerim." You Xiao Mo kırmızı suratıyla süklüm püklüm özür diledi.

You Xiao Mo başını eğdiği için Ling Xiao'nun yüzündeki kocaman sırıtışı göremiyordu. Siniri nereye gitmişti? Ama hâlâ böylece kurtulmasına izin vermek istemiyordu. Boğazını temizleyerek konuştu, "Sadece tek bir özürle yırtabileceğini sanma. Ama seni affedebilirim, tabii --- yaptığın sürece…"

"Ne yaptığım sürece?" You Xiao Mo istekle lafını kesti. Sonuçta hatalı olan oydu.

Ling Xiao'nun gözlerinde sinsi bir bakış belirdi, "Tabii oradaki sert çubuğu yumuşatmanın bir yolunu bulmama yardım ettiğin sürece."

Bunu söylerken kasıtlı olarak vücudunun alt tarafını salladı.

"Ha?" You Xiao Mo dürtüsünü engelleyemedi. Sanki kuyruğuna basılmış gibi yerinden fırladı. Neyse ki Ling Xiao belini sıkı tutmuyordu da bir anda serbest kalabildi.

Özgürlüğüne kavuşan You Xiao Mo, şok içinde Ling Xiao'ya bakarak hızla köşeye kaçtı.

Eğer bakmasaydı görmeyecekti fakat tek bir bakışla şok içinde sıçradı.

Bakışları bilinçsizce Ling Xiao'nun alt kısmına kaydı. Uyluklarının arasında kocaman bir çadır oluştuğunu gördü. Sadece ince bir tabaka beyaz kumaş ile ayrılan devasa vahşi şey belli belirsiz görünüyordu. Bu oyuncak tarafından dürtüldüğünü düşünen You Xiao Mo, kafa derisinin uyuştuğunu hissetti.

Gerçekten de çok büyüktü, değil mi?

Püh, şu anda önemli olan şey bu değildi. Ling Xiao ondan yardım etmesini istemişti…

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR