Efsanevi Ustanın Hanımı

Çevirmen: Galen
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 72: Kayıp

"You Shixiong, neden gelmiyorsun?" Jiang Liu onun bu şüphe dolu ifadesini gördü ve gözlerinde bir panik dalgası belirdi.

You Xiao Mo bazen onu bunu unutur ve eskiyi düşünmeden ileri bakardı ama başkalarının etrafındayken hâlâ biraz dikkatli olması gerektiğinin farkındaydı. Bu Jiang Liu'nun biraz garip görünümü, onu fütursuzca takip etmeyi imkânsız hâle getiriyordu, özellikle de Cennet Zirvesi'nden olduğundan dolayı.

"Jiang Shidi, sadece oturup laflayacağız. Bu kadar uzağa gitmemize gerek yok, değil mi?"

"Bu… aslında şöyle ki, sana bir şey gösterecektim, bu yüzden seni doğrudan buraya getirmeyi düşündüm."

Jiang Liu bahane bulmaya çalışarak kekeledi. Aslında olasılıkları çoktan gözden geçirmişti. En başından beri You Xiao Mo'nun onu takip etmeyi kolay kolay kabul etmeyeceğini düşünerek şu anda işini gören bu bahaneyi hazırlamıştı.

"Yanılmıyorsam burası dağın arkasına gidiyor. Bahsettiğin şey dağın arkasında olamaz, değil mi?" dedi You Xiao Mo tereddütle. Eğer yanılmıyorsa bu, Jiang Liu'nun da onun gibi Ana Soy'a ilk gelişi olmalıydı.

"Evet, evet, öyle." dedi Jian Liu birazcık endişeyle.

You Xiao Mo konuşmadan ona baktı. Karşısındaki kişi yalan söylüyordu ama daha yalan nasıl söylenir onu bile bilmiyordu. Onun bu endişeli ifadesini görmesi burada bir şeylerin döndüğünü anlaması için yeterliydi.

Ling Xiao onun hep aptal olduğunu söylüyor olsa da ne kadar aptal olursa olsun, yine de ters giden bir şeyler olduğunu anlayabilirdi. Jiang Liu'nun durumunu ve açıklaması olmayan bu ziyaretini düşündüğünde, bunu birinin emriyle yaptığı gayet açıktı. Emri veren kişiye gelince, muhtemelen ondan iliklerine kadar nefret eden Tang Yun Qi'ydi. Eğer emri veren gerçekten oysa, bütün taşlar yerine oturuyordu.

"Jiang Shidi, bence dağın arkasına gitmesek daha iyi. Sonuçta Ana Soy'dayız. Pervasızca etrafta gezinmememiz daha iyi olur." You Xiao Mo, Tang Yun Qi'nin Jiang Liu'yu tehdit ettiğini biliyordu. Ama ne kadar anlayışlı olsa da kendisine bir zarar geleceğini bile bile bunu sürdürmeyecekti. Bu yüzden bunu sadece karşısındakinin köfteyi çakacağını umarak dolambaçlı bir yoldan söyleyebildi.

Jiang Liu ince alt dudağını ısırdı, içinde bir savaş verdiği gözlerinden okunabiliyordu.

You Xiao Mo onun durumunu gördü ve biraz rahatsız hissederek konuştu. "Tang Yun Qi'nin beni buraya getirmeni istediğini biliyorum. Peki buna ne dersin; Tang Yun Qi'ye git ve planını anladığımı söyle. Karşıma kendisi çıkabilir. Böylece sana da bela olmuş olmaz."

"You Shixiong, bunun faydası yok." Jiang Liu ona ağlamak istiyormuş gibi bir bakış attı ve sonra başını eğdi.

"Tang Shijie verdiği görevi başaramadığımı öğrenirse, bu işin peşini kesinlikle bırakmaz. Ben de Cennet Zirvesi öğrencisi olsam da Tang Shijie seninle aynı köyden olduğumu bildiği için benden de tiksiniyor. Bazenleri sırf bana bela olsunlar diye birilerini gönderdiği bile oluyor. Hatta söylememem için beni tehdit etti, Shifu."

Bunları duyan You Xiao Mo sertçe kaşlarını çattı. Tang Yun Qi'nin bu tip biri olmasını beklemiyordu; sırf ondan nefret ediyor diye onunla aynı köyden gelen birinden nefret ediyordu. Büyük Usta'nın kızı oluşunu Jiang Shidi'ye zorbalık yapmak için kullanması haksızlıktı. Bu çok edepsiz bir davranıştı. Anlayışlı olsa da yapabileceği hiçbir şey yoktu. Eğer Ling Xiao'nun koruması altında olmasaydı büyük ihtimalle Tang Yun Qi'nin işkenceleriyle çoktan ölmüş olurdu.

"Jiang Shidi, hâlâ bunu Shifuna anlatman gerektiğini düşünüyorum. Shifunun sana kanı kaynamış, bu yüzden sana değer veriyor olmalı. Eğer ona söylersen muhakkak arkanı kollayacaktır." You Xiao Mo ciddiyetle ve içtenlikle öneride bulundu.

"Teşekkür ederim. Ama o Büyük Usta'nın kızı. O-ona karşı kazanamam. Shifum bana yardım edebilir ama her konuda değil."

Jiang Liu'nun gözleri yaşlarla dolmuştu ama hâlâ minnetle You Xiao Mo'ya bakmaya devam ediyordu. Onun bu ifadesini gören You Xiao Mo birazcık suçlu hissetti.

Durumu değerlendirecek olursa, Jiang Liu'nun kötü muamele görmesinin tüm suçlusu kendisiydi. Eğer Tang Yun Qi'yi kızdırmasaydı, Tang Yun Qi sırf onunla aynı köyden diye ona olan öfkesini Jiang Liu'ya yöneltmeyecekti. Gerçekten de Jiang Liu'nun başına bela açmıştı.

"Peki ya benim için bunu ona iletsen? Ona az önce geçtiğimiz yol ayrımında onunla buluşacağımı söyle, ben de her şeyi açıklayayım."

Aslında You Xiao Mo'nun kibarlık ettiği falan yoktu. Tang Yun Qi ile özel olarak buluşmak tehlikeliydi. Ama Jiang Liu'nun onunla aynı köyden olduğu ve ayrıca gözlerini açtığında gördüğü ilk kişi olduğu için içine girdiği dünyada olanları onun sayesinde anlayabilmişti. Şimdi ise Tang Yun Qi öfkesini ondan çıkarıyordu ve bu yüzden You Xiao Mo sorumluluğun bir kısmını üstlenmesi gerektiğini düşünmüştü.

"Öyle olur mu?" Jiang Liu yaşlı gözlerle sordu.

"Ben diyorsam olur. Sonuçta Tang Yun Qi bu sefer başaramadı, bu yüzden tekrar deneyip başıma bela açacaktır, bu sebeple ben de elimi çabuk tutmalıyım." You Xiao Mo gözlerinin kenarının seğirdiğini hissetti. Jiang Liu'nun neşeli ve samimi karakterli bir delikanlı olduğunu düşünmüştü. Böyle ağlak bebenin teki olmasını hiç beklemiyordu. Gözyaşı bezleri ha deyince ağlayan bir kızınkinden daha gelişmiş gibiydi.

"Teşekkürler!" Jiang Liu nihayet zırlamayı bıraktı ve bitkin bir hâlde teşekkür etti.

"Ah, o zaman acele et ve git, yoksa beklerken sinirlenip acısını senden çıkarır. Ben önden gidip orada bekleyeceğim."

Kız olmaması çok kötüydü, aksi takdirde You Xiao Mo elini üzerine koyup gözyaşlarını bir mendille silmiş olabilirdi.

"O zaman gidiyorum, hoşça kal You Shixiong." Jiang Liu, You Xiao Mo'ya el salladıktan sonra Tang Yun Qi'ye haber vermeye gitti.

Jiang Liu gözden kaybolunca You Xiao Mo daha fazla dayanamadı. Böyle sert davranmasını kim istemişti? Peki ya böyle yufka yürekli olmasını? Artık başı belaya girmişti. Yakında kurnaz ve mantıksız prenses Tang Yun Qi ile yüzleşmek zorunda kalacaktı. Aslında… birazcık korkuyordu. İyice düşünen You Xiao Mo, Ling Xiao'yu çağırmasının daha iyi olacağını düşündü. Tang Yun Qi gerçekten canını yakacaksa en azından Ling Xiao orada olurdu. Tang Yun Qi ve grubuna gelince, You Xiao Mo'nun buluşmaya tek başına geleceğini düşünüyorlardı, You Xiao Mo'nun Ling Xiao'yu dahil etmek isteyeceği akıllarına bile gelmezdi. Bunda karar kıldıktan sonra You Xiao Mo bir ezgi mırıldanarak geldiği yoldan geri dönmeye koyuldu.

O gittikten kısa bir süre sonra, ikisinin az önce durduğu yerde siyah bir silüet belirdi. Siyah silüet ifadesizce You Xiao Mo'nun gittiği yöne doğru baktı ve birdenbire tekrar kayboldu. Gölgenin You Xiao Mo ile aynı yöne doğru gittiği görülebiliyordu.

Diğer tarafta Jiang Liu gerçekten de You Xiao Mo'nun sözlerini Tang Yun Qi'ye iletmişti.

You Xiao Mo'nun onunla buluşmaya cesaret ettiğini duyunca, Tang Yun Qi'nin gözlerinde bir keyif parıltısı belirdi. "Jiang Shidi, bu gerçekten doğru mu? You Xiao Mo gerçekten beni mi bekliyor? Planımı anlayıp da kasten bizden kurtulmak için söylemiş olmasın?"

"Hayır, orada olacak." Jiang Liu başını eğdiği için yüz ifadesi tam anlaşılmıyordu.

"Tamam, sana inanıyorum. Seni gönderdiğimde bunu başarabileceğini biliyordum. Çok iyi iş çıkardın. Gerisinin seninle alakası yok, bu yüzden sen gidebilirsin. Ayrıca, diğerlerinin bundan haberdar olmasını istemiyorum, yani ne yapacağını biliyorsun." Tang Yun Qi memnuniyetle omzunu sıvazladı. Neyse ki hâlâ Jiang Liu kartını oynayabilirdi. Bu sefer kesinlikle You Xiao Mo'ya dersini verecek ve Da Shixiong'un kime ait olduğunu ona gösterecekti.

"Anladım Tang Shijie." Jiang Liu hafif bir alayla yüzünü ekşitti. Bunu kimsenin fark etmemesi çok kötüydü.

Böylece Tang Yun Qi, uşaklarıyla birlikte You Xiao Mo'nun dediği yere doğru görkemli bir şekilde yola çıktı. Buluşacakları yerde genelde çok fazla yaya trafiği olmasına rağmen, bu sefer büyük müsabaka yüzünden çoğu kişi müsabaka arenasında enerji dolu olarak tekrar boy göstermek için dinleniyordu. Oradan geçen fazla kişi yoktu. You Xiao Mo bunu hesaba katmamıştı.

Kaygısız ve mutlu olan Tang Yun Qi ve grubu çok geçmeden buluşma noktasına vardılar. Ama orada durmuş onları bekleyen bir You Xiao Mo bulamadılar.

"Jiang Shidi, You Xiao Mo'nun bizi burada bekleyeceğini söylememiş miydi? Ona dair hiçbir iz yok. Kandırılmış olmayalım?" Bir numaralı uşağın içini aniden bir şüphe kapladı.

"Bence You Xiao Mo, Jiang Shidi'yi kandırmış." İki numaralı uşak düşüncelerini dile getirdi.

Tang Yun Qi'nin yüz ifadesi belirsiz bir şekilde titredi. "Dedikleriniz mantıklı ama Jiang Shidi'ye göre You Xiao Mo onu kandırmamış. Ona dair hiçbir iz olmadığına göre, belki de başka bir sebebi vardır?"

Sonunda, bu zorlu fırsattan vazgeçmeye hâlâ isteksizdi.

"Biraz daha mı beklesek?" Bir numaralı uşak ihtiyatla sordu.

"Öyle yapalım." Dedi Tang Yun Qi soğuk bir sesle. Eğer You Xiao Mo gerçekten de onu kandırmaya cüret ettiyse, eski nefretinin üzerine bir yenisini daha ekleyerek You Xiao Mo'nun acı içinde öldüğünden emin olacaktı.

Üçü de gelmesini bekledikleri You Xiao Mo'nun yerine başkasının geleceğini beklemiyorlardı.

Aslında Ling Xiao bunu You Xiao Mo odadan çıktığında hissetmişti. Koyduğu bariyer odayı korumakla kalmıyordu, ayrıca algılama yeteneği de vardı. Kim girip çıkarsa çıksın, hepsini hissedebilirdi. Bu yüzden birinin You Xiao Mo'yu aramaya geldiğini biliyordu ama kokusu tanıdık değildi. Zaten You Xiao Mo o kişinin peşinden kendi isteğiyle gitmişti.

Böyle düşünen Ling Xiao bunun problem olmayacağını düşündü, bu yüzden fazla önemsemedi. Ama bir saat sonra Ling Xiao nihayet bir şeylerin yanlış gittiğini hissetti. You Xiao Mo hâlâ dönmemişti ve bu biraz garipti!

You Xiao Mo fazla kişiyi tanımıyordu, özellikle de Ana Soy'dakileri. Tanıdığı tek kişi Fu Zi Lin'di. Aynı zirveden olan Xiongları da muhtemelen onu aramaya gelmezdi. Gelip You Xiao Mo'yu bulsalar ve onu çağırsalar bile, Ling Xiao'nun onun kim olduğunu bilmemesi pek de olası değildi.

Bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eden Ling Xiao iki Shidi'ye veda etti ve You Xiao Mo'nun kokusunu takip ederek onu aramaya koyuldu.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR