Efsanevi Ustanın Hanımı

Çevirmen: Galen
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 85: Gerçekten Hiç Gelişme Yok

Gerçekten kendini odanın dışına kapayabileceğini mi düşünmüştü? Aklından geçirmesi bile hataydı!

Tam kapıyı kapatacağı sırada, Ling Xiao ondan hızlı davranarak onu yakaladı ve içeri götürdü. Sonra arkasına döndü ve kapıyı tekmeleyerek kapattı, tıpkı You Xiao Mo’nun aniden hoplayan kalbinin sesi gibi.

“Kaçıyor musun? Xiao Shidi, sakın beni görmek istemediğini söyleme?” Ling Xiao gülümseyerek ona baktı. Gülümseyen yüzü, günün ilk ışıkları gibi göz kamaştırıcıydı.

You Xiao Mo, Ling Xiao’nun üç gün önceki davranış şeklinin, dikkatlice onu korumasının tamamen bir illüzyondan ibaret olduğunu düşündü. Şu anda, despotluk yapan Ling Xiao gerçek olandı. Bu şeytani gülümseme çok tanıdıktı. Onu her gördüğünde, kalbi titrer ve ona eziyet edecek şeyler bulmasından endişe ederdi. Ama bunu ona hiç söylememişti.

Onun sözlerini duyan You Xiao Mo, süklüm püklüm gülümsemeden önce birazcık düşündü. “Bu nasıl olabilir? Seni görmek istemediğim falan yok. Aniden kitaplardan birini unuttuğum aklıma geldi.”

Ling Xiao bir süre ona dik dik bakarak, sanki yalan söyleyip söylemediğini anlamak istermiş gibi baştan aşağı süzdü. You Xiao Mo dudaklarının kenarları kaskatı kesilene kadar gülümsemeye devam etti.

“Şimdilik sana inanıyorum.” Ling Xiao dudaklarının kenarını kıvırdı, nihayet dik dik yüzüne bakmayı kesmişti.

You Xiao Mo anında rahat bir iç çekti. Bu gözlerin ona dik dik bakması, sıradan ağır bir baskı değildi. Neyse ki o zamana kadar yüzünü çoktan hazırlamıştı. “Ling Shixiong, bir şeye mi ihtiyacın var?”

“Sebepsiz yere gelemez miyim?” Ling Xiao ona yan yan baktı ve ifadesinin sanki aşırı derecede haksızlığa uğramış gibi anında solduğunu gördü. Bunu gördüğünde, kapkara gözlerinde belli belirsiz bir parıltı tabakası belirdi. Sıcak bir şekilde, “Tamam, artık seni alaya almayacağım. Gerçekten de bir mesele var. Biraz sonra Yun Shui Zirvesi’ne gidiyor olacağım. Benimle gelmek ister misin?”

“Neden Yun Shui Zirvesi’ne gidiyorsun?” You Xiao Mo şaşkınlıkla sordu.

“Tabii ki de üç sap altıncı seviye büyülü hapı almak için. Unutmuş olamazsın, değil mi?” Ling Xiao hafifçe gözlerini kıstı, parlak yakışıklı yüzünde şeytani ve ürkütücü bir aura ortaya çıktı. Uygunsuz olduğu söylenebilirdi ama kısmen de uyuyordu, doğal gibiydi.

Yun Shui Zirvesi demişken, You Xiao Mo nadiren odasından çıksa da yine de bu ünlü zirveyi duymuştu.

Yun Shui Zirvesi, Ana Zirve, Cennet Zirvesi ve Göksel Zirve’nin arkasındaydı. Kütüphaneden bile gizli bir yerdi çünkü özellikle Tian Xin Ailesi için orta ve yüksek seviye büyülü otlar yetiştirmek için kullanılıyordu. Zorlu bir koruyucu bariyer mekânı çevreliyordu ve on güçlü Kıdemli tarafından korunuyordu. Burasının ele geçirilemez bir kale olduğu söylenebilirdi!

Tang Fan’ın daha önce bahsettiği Ye Shishu, Yun Shui Zirvesi’ndeki büyülü otlarla ilgilenen Kıdemlilerden biriydi. Muhtemelen Kong Wen, Mo Gu veya o seviyedeki diğer kişiler kadar güçlü değildi fakat büyülü ot yetiştirme yeteneğine gelince, Tian Xin Ailesi’nde bir numara olduğu söylenebilirdi.

Ling Xiao’nun birinciliği, altıncı seviye üç adet büyülü hapın yanı sıra üç sap altıncı seviye büyülü ot da içeriyordu. Büyülü hapları almıştı ama büyülü otları Ye Shishu’dan alması gerekiyordu. Bunun sebebi, yalnızca Ye Shishu’nun yetiştirdiği büyülü bitkilerin tüm Tian Xin Ailesi’ne ait sayılıyor olmasıydı. Üç farklı zirvenin büyülü otlarına gelince, onlarla o zirvelerin kendi öğrencileri ilgileniyordu, bu yüzden kesinlikle ilgili zirvelerin özel mülkiyeti olarak kabul ediliyorlardı.

You Xiao Mo yutkundu. “Benimle bir ilgisi olmayan şu büyülü otları almaya gideceksin, değil mi?”

“Seninle ilgisinin olmadığını kim söyledi? Benim bu üç sap altıncı seviye büyülü ota ihtiyacım yok. Onları sana vermeyeceğim de kime vereceğim?” Ling Xiao büyük elini salladı, sanki olması gereken buymuş gibi sakince konuştu.

You Xiao Mo donakaldı. “Ama… Thang Shijie sana gelip otları ona vermeni istemeyecek mi?”

“O mu?” Ling Xiao kaşlarını çattı, sonunda şu rahatsız edici Shimeiyi hatırlamıştı. Sonra bıkkın bir sesle, “Neden ona vermem gerekiyor? Büyülü otları ona vermek isteyen Lin Xiao, ben değilim,” dedi.

You Xiao Mo bir anlığına kendini Tang Yun Qi’nin yerine koymadan edemedi, ancak Ling Xiao’nun söyledikleri de yalan değildi.

Ama öyle olsa bile, yine de onları alamazdı. Birçok öğrencinin Ling Xiao’nun üç sap büyülü otu nasıl dağıtacağını görmek için beklediğine inanıyordu. Eğer Ling Xiao’nun verdiği üç sap büyülü otu alırsa, bu insanlar Ling Xiao’yla ilişkisi hakkında ne düşünürdü?

Tabii ki bu problemlerden sadece biriydi. Daha da önemlisi, o sadece bir Ana Zirve öğrencisiydi ama Tang Yun Qi ise Cennet Zirvesi’nin liderinin doğrudan öğrencisiydi. Ayrıca Büyük Usta’nın da kızıydı, bundan daha yüksek bir konum olamazdı. Ling Xiao'nun büyülü bitkileri birine vermesi, hangi tarafta olursa olsun konumunu ilan etmesi demekti. Bu Ana Zirve’nin yararına olsa da You Xiao Mo yine de Cennet Zirvesi ve Ana Zirve’nin arasında kalmak istemiyordu.

O sadece önemsiz biriydi. İlgi odağı olmak, şu an kesinlikle kaldıramayacağı bir şeydi.

“Ling Shixiong, hâlâ yapacak işlerim var. İlk sen gitsen, ben de işlerimi bitirip gelsem?” You Xiao Mo dikkatlice sordu. Boş boş reddetmek Ling Xiao’yu sinirlendirebilirdi. Eğer sinirlenirse, kesinlikle onu zorla peşinden sürüklerdi.

Ling Xiao bunları duyar duymaz gülmeye başladı. Omuzunu kavradı ve hafifçe kulağına, “Xiao Shidi, bir şey sormama izin ver. Geliyor musun gelmiyor musun?” diye fısıldadı.

You Xiao Mo onun gülümseyen yüzünü gördü ve şiddetle titredi. “…geliyorum.”

Ling Xiao bu cevaptan oldukça memnun olmuştu. Bu fırsatı, hassas beyaz yanaklarını hafifçe okşamak için kullandı. “Ah, en başından böyle cevap versen daha iyi olmaz mıydı? Hâlâ her seferinde seni tehdit etmem gerekiyor. Gerçekten, hiç gelişme yok!”

Kahretsin!

You Xiao Mo ölmeyi diledi. Bu tip bir gelişme kesinlikle istediği bir şey değildi!

Tüm yol boyunca huzursuz hissettikten sonra, You Xiao Mo sonunda Ling Xiao tarafından Yun Shui Zirvesi’ne sürüklenmişti. Uzaktan, zirve kısa ve sağlam görünüyordu, yakından ise rahatlatıcı bir his veren geniş, devasa bir tümsekti. Bu zirve, You Xiao Mo’nun daha önce gördüğü dağ zirvelerinden tamamen farklıydı.

Wu Shuang Zirvesi ve diğer zirvelerle karşılaştırıldığında, Yun Shui Zirvesi daha kısa ve küçüktü. Bulutları delip geçmiyordu, dağlar ve nehirleri yoktu ve kesinlikle bulutlarla ve sisle sarmalanmıyordu. Onun yerine, her tarafında yemyeşil sık ağaçlar büyümüştü. Çok uzaktan, büyük yeşil bir parça görülebiliyordu.

Ling Xiao bariyere çarptığında You Xiao Mo büyülenmiş gibi görünüyordu. Bir dalga yayıldı ve bir anda kayboldu. Ama çok geçmeden, mavi bir cüppe giyen yedi sekiz yaşlarında bir çocuk belirdi, yüzde yetmiş ila seksen ölümsüz gibi görünüyordu. Ciddi, hatta oldukça ağırbaşlı görünüyordu. Onları görünce sanki geleceklerinden haberi varmış gibi hiç şaşırmadı.

Çocuğun gözleri You Xiao Mo’nun üzerinden geçtikten sonra doğrudan Ling Xiao’ya yöneldi, gözleri hafifçe soruşturuyordu. “Sen Lin Xiao Shizi misin?”

“Ben Lin Xiao’yum.” Ling Xiao konuşurken saygıyla ellerini kavuşturdu.

O zaman, benimle gel.” Çocuk hafifçe başıyla onayladı ve arkasına dönerek bariyere doğru yürüdü.

Kenarda duran You Xiao Mo, az önce tanık olduğu sahneye inanamayarak hafifçe dudaklarını araladı. Hâlâ rüya görüyor olabilir miydi?

Ling Xiao ona hiçbir açıklama yapmadı ve elinden tutarak onu çocuğun arkasında bariyere doğru götürdü. Bariyer artık onları engellemiyordu, kolayca geçmelerine izin verdi. Gözlerinin önündeki manzara aniden yepyeni bir manzaraya dönüştü. Dışarıdan gözükenden tamamen farklı bir manzaraya. Bariyerin içindeki ruhani enerji dışardakinin iki katıydı.

You Xiao Mo artık ruhani enerjiye karşı çok hassastı. Aldığı tek bir nefesle, içerdeki ruhani enerjinin hafif büyülü ot kokusuyla dolup taştığını söyleyebilirdi, dış kenardan bile belliydi. Yun Shui Zirvesi’nde birçok büyülü ot tarlası olmalıydı.

You Xiao Mo’nun biraz garip olduğunu düşündüğü çocuk, onları bir arazinin dış tarafına götürdü ve gitmeden önce Ye Han’ın içeride olduğunu söyledi. Sesinin tonunda sanki Ye Han ondan daha aşağıymış gibi bir hava vardı. Elbette bu engin evrende her çeşit garip insan vardı.

You Xiao Mo, Ling Xiao’ya neler olduğunu sormak için duyduğu güçlü isteği bastırdı ve Ling Xiao’yu arazinin içine kadar takip etti.

Arazi çok büyüktü. İçeri girdiklerinde gözlerine hemen uzun ve büyük bir bina çarptı. Yeşim ve altından parıldayanlar gibi muhteşem değildi. Tersine, basit, pratik ve sadeydi. Bina, tamamen basit bir inşaat yöntemiyle üst üste dizilmiş uzun, mavi taş bloklardan oluşuyordu. Arazinin gerçek görünümü ancak binanın yanından geçtikten sonra ortaya çıkıyordu.

Yemyeşil yeşilliklerle serpiştirilmiş parlak ve güzel çiçek salkımları ile sihirli otlardan oluşan tarlalar gözlerini karşıladı. Birinin onlarla titizlikle ilgilendiğini anlamak için tek bir bakış yeterliydi. Büyülü otlardan bazıları çoktan olgunlaşmış ve rüzgarla salınırlarken, bazıları yeni filizleniyordu, taze ve yemyeşillerdi, kalpleri ve gözleri şenlendiriyorlardı.

You Xiao Mo’yu en çok şaşırtan şey, büyülü otların çoğunun orta sınıf ve düşük sınıf olmasıydı. En az üst sınıf bulunuyordu, yüz tanede sadece bir tane. Gözün görebildiği kadar uzağa bakıldığında, temelde dördüncü seviyeden altıncı seviyeye kadar olan sihirli bitkiler görülüyordu. İçeri girdiklerinde, bir tarafta öyle olduğunu gösteren bir tabela vardı. Yedinci seviye ve üstü başka bir arazide olmalıydı.

You Xiao Mo faltaşı gibi açılmış gözlerle büyülü otlara bakıyordu, gözlerinden ara sıra alevler fışkırıyordu.

Birden geldiğine sevindi. Eğer gelmeseydi, bu kadar çok büyülü ot görme fırsatı olmayacaktı. Ve o da kendini tüm orta sınıf büyülü ot çeşitlerine alıştırmak için hazırlıyordu. Kitaplarda bahsediliyor olsalar da kendi gözüyle görmek kadar etkileyici değildi. Hem de bu büyülü otların arasında birkaç tanıdık büyülü ot da görmüştü.

Ling Xiao, onun heyecanını saklayamadığını görerek memnuniyetle gülümsedi.

O sabah, You Xiao Mo’nun inzivadan çıktıktan sonra kütüphaneye gittiğini öğrendiğinde, ne düşündüğünü biliyordu. Üç sap büyülü otu almaya daha gitmediğini hatırlayarak, ilmini genişletmesi için onu da yanında götürebileceğini düşündü. Şimdi ise, onun bu heyecanlı ifadesine baktığında tahmininin doğru olduğunu anlıyordu.

“Hadi gidelim de Ye Shishu’yu bulalım. Zamanı geldiğinde, büyülü ot tarlasına gitmene ve şahsen üç sap seçmene izin vereceğim.” Ling Xiao elini tuttu ve onu kendine çekti.

You Xiao Mo kalbindeki heyecanı sıkıca dizginledi. Kıpkırmızı bir yüzle kendisini çekmesine izin verdi. Bu sözleri duyduktan sonra adaletsizce Ling Xiao’yu suçladığını düşündü ve ortaya çıktığı gibi, gelmesi için ısrar etmesinin sebebi buydu. Evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Böyle düşününce Ling Xiao’ya suçlu ve endişeli bir bakış attı.

Ling Xiao ona bakıyor olmasa da bu suçlu bakıştan sonra, gülümsemesi daha da bir parlaklaştı. İstediği tam da buydu!

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR