Madam Yan'ın Erkekler için Çöpçatanlık Köşkü

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 70: Ehemmiyetsiz, Hata Yaptı

Zhang Shi Lan ziyafete geri döndüğünde, Yu Huang Rong'un araştıran bakışlarıyla karşılaştı. Bunun sebebinin ne olduğunu tahmin edebiliyordu ama bunu onun için bu kadar kolay hale getirmeyecekti. Az önce imparatora söyledikleri doğru olsa da Yu Huang Rong'un onun yerine karar vermek istemesinden yine de memnun değildi. Belki önemsiz bir şeydi ama Yu Huang Rong'un aralarında bir sorun olup olmadığını bir süre daha merak etmesine izin verebileceğini düşündü.

İkisi farklı taraflarda ve birbirlerinden oldukça uzakta oturdukları için Yu Huang Rong'un ona kolayca yaklaşması mümkün değildi. Zaten etrafta onca insan varken, ona ne olduğunu açıkça sorması da zor olacaktı. Ne de olsa, kimsenin öğrenmesi riskini göze alamazlardı.

Ziyafet, ilk konuklar nihayet ayrılmaya başlamadan önce birkaç saat devam etti. Yu Huang Rong bir avuç koltuğun boşaldığını fark eder etmez ayağa fırladı ve babasına gideceğini söyledi. Zaten bu tür şeylere karşı hiçbir zaman sabrı olmamıştı, bu yüzden kimse için şaşırtıcı değildi.

Aceleyle uzaklaştı ve uzakta Zhang Shi Lan'ın gelmesini bekledi. Arkasına baktığında… sevgilisi hâlâ masasında oturuyordu. Hatta yanındaki âlimle dostça sohbet ediyor, hiçbir şey olmamış gibi sakince çayını yudumluyordu.

Yu Huang Rong'un yüzü düştü. Şimdi ne yapması gerekiyordu? Yüzünü ovuşturdu ve bir aşağı bir yukarı volta attı ama gidip onu sürükleyerek götürebilecek gibi değildi. Ayrıca Luan Xin gibi davranıp hizmetkârlardan birinin gidip 'Âlim Zhang'ı' getirmesini de sağlayamazdı. Bunu yaparsa, birileri konuşmaya başlamaz mıydı? Hizmetkârların ağızları oldukça gevşek olabilirdi. Geçmişte Luan Xin ve kendisi gençken bunu zaten tecrübe etmişti. Bu nedenle Yu Huang Rong, Zhang Shi Lan nihayet yerinden kalkmak isteyene kadar bir aşağı bir yukarı yürümeye devam etmekten başka bir şey yapamadı.

Zhang Shi Lan bir saat sonra kalktı. Orada bir iki saat daha oturmaya devam etmeyi düşünmüştü ama Yu Huang Rong'un durumunun pek de iyi olmadığını tahmin edebiliyordu. Her neyse, yaptığı şeyi kabul etmese de Yu Huang Rong'un onun adına düşünmeye çalıştığını da anlıyordu. Sadece gelecekte yapması gerekenin bu olmadığını anlamasını sağlaması gerekiyordu. Tek istediği buydu. Bunu başarmak için bir saat yeterli olmalıydı.

Zhang Shi Lan mekânı terk etti ve Yu Huang Rong'un kaşlarını birbirine çatmış yere baktığı yere gitti. "General Yu, sizinle karşılaşmak ne güzel bir sürpriz."

Yu Huang Rong tanıdık sese doğru baktı, gözlerinde bir vicdan azabı parıltısı belirdi. "Siz… Luan Xin sizi mi görmek istedi?"

Zhang Shi Lan yaklaştı ve başını salladı. "Durum buydu."

"O zaman…" Yu Huang Rong boynunu ovuşturdu ve dikkatle Zhang Shi Lan'ın yüz ifadesine baktı. Birbirlerini tekrar gördükleri andan şu ana kadar ne olmuş olabileceği hakkında hâlâ hiçbir fikri yoktu. Luan Xin ona söylemiş miydi, söylememiş miydi? Ama anlatmadıysa, ne hakkında konuşmuşlardı? Sadece sorabilirdi. Ne kadar garip olursa olsun, başka yolu yoktu. "Ne söyledi?"

Zhang Shi Lan imparatorun çadırına doğru baktı ve iç çekti. "Pek bir şey söylemedi."

"Gerçekten mi?"

"Hm. Gerçekten de fazla bir şey değildi. Yine de söylemeliyim ki Majesteleri sadece birkaç kelimeyle insanın olayları farklı bir açıdan görmesini sağlayabiliyor."

Yu Huang Rong gerildi. "Öyle mi? O zaman ne dedi?"

Zhang Shi Lan ona öyle uzun bir bakış attı ki Yu Huang Rong'un tüyleri diken diken oldu. "Senin hakkında konuştu."

Yu Huang Rong daha da gerildi. "Bu…" Bakışlarını etrafta gezdirdi ve yutkundu. Şu anda, Luan Xin'in tavsiyesine uyup Zhang Shi Lan'a kendisi söylemediği için gerçekten pişmanlık duyuyordu. Bu şekilde öğrenmesi çok daha iyi olurdu. Ah, gelecekte her şeyi daha iyi düşünecekti!

Zhang Shi Lan bir elini kaldırdı ve kendi yanağını elleri arasına aldı. "Ah, senin haklı olduğunu kim düşünebilirdi ki? Gerçekten de aynı adam için Majesteleriyle yarışıyordum. Bu beni çok yetersiz hissettiriyor. O yüce insana karşı kazanmam gerçekten mümkün mü?"

"Ha?" Yu Huang Rong'un bakışları tekrar Zhang Shi Lan'ın yüzüne kaydı ve sonunda dudaklarında küçük bir gülümseme buldu. Bu… Onunla alay mı ediyordu? O zaman… "Başka bir şey söylemedi mi?"

"Neden? Bana söylemesi gereken bir şey mi vardı?"

Yu Huang Rong gözlerini kaçırdı, kendini kötü hissediyordu. Ona söylemeli miydi? Eğer Luan Xin ona söylememiş olsaydı… Ah, ama o zaman bile bunu kendine saklayamazdı. Az önce bunun doğru yol olmadığını görmemiş miydi?

Gözlerini kapadı ve iç çekti. Çoktan bir hata yapmıştı. Ortaya çıkmasını ya da daha da kötüleşmesini beklemek yerine itiraf edebilirdi. "Olabileceğini düşündüm. Ona planı iptal etmek istediğimi söylemiştim."

"Neden?"

Yu Huang Rong içini çekti. Zhang Shi Lan'ın bu kadar sakin olması ancak Luan Xin'in gerçekten de ona söylediği anlamına gelebilirdi. Şu anda duymak istediği tek şey bu açıklamanın nedeniydi. "Özür dilerim. Bunu yapmamalıydım. Onun yerine gidip seninle konuşmalıydım. Sadece… korkuyordum. Sahip olmak istediğin geleceğe sahip olamamanın sebebi olmak istemedim. Bu yüzden şimdi Akademiye girsen ve daha sonra evlensek daha iyi olur diye düşündüm."

"Bunun aptalca olduğunu biliyorsun, değil mi?"

"Ben…" Yu Huang Rong gözlerini kaçırdı. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? İkisine birden sahip olamazsın."

"Gerçekten de öyle. Ama Akademinin benim için daha önemli olduğunu sana düşündüren neydi?"

Yu Huang Rong ona döndü, yakınında başka insanlar olduğu için onu kollarının arasına alamayacağı gerçeğinden nefret ediyordu. "Ama Akademi senin hayalin."

"Sen de benim hayalimsin. Akademide bir pozisyon almaktan başka seçenekler de olduğunu zaten konuşmamış mıydık? Ama evliliğim için başka bir seçenek yok. O yüzden bunu elimden alma. Ve… eğer bir daha böyle bir şey olursa, benimle konuş."

"Konuşacağım." Yu Huang Rong ciddiyetle başını salladı ve ardından Zhang Shi Lan'ın yüzüne baktı. "Kızgın mısın?"

Zhang Shi Lan içini çekti. "Kızgın değilim. Sadece… biraz hayal kırıklığına uğradım. Bunu geride bıraktığımızı sanıyordum. Bana güvenmiyor musun?"

"Güveniyorum. Ben…" Yu Huang Rong başını salladı. "Bir hata yaptım."

Zhang Shi Lan başını salladı. "Farkında olduğun sürece sorun yok."

Yu Huang Rong buna ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Anlamıştı ama Luan Xin, Zhang Shi Lan'ı çağırmasaydı anlamayabilirdi. Bu muhtemelen Zhang Shi Lan'a söylememe kararından daha büyük bir hataydı.

Zhang Shi Lan onun bakışları karşısında içini çekti, etrafına bakındı ve sonra bir adım daha yaklaşarak geri çekilmeden önce yanağına kısa bir öpücük kondurdu. "Çok fazla düşünme. Birbirimizi uzun zamandır seviyor olsak da sadece birkaç aydır birlikteyiz. Her şeyin yolunda gitmemesi beklenen bir şey. Hayatımızın geri kalanında bu işleri nasıl halledeceğimizi bulacağız."

Yu Huang Rong başını salladı. "Bu da doğru. O zaman… yarın…"

"Her şeyi planladığımız gibi yapacağız."

"Hm. Pekâlâ." Yu Huang Rong doğruldu ve her ikisi de kendi çadırlarına dönerek vedalaştı; düşündükleri şey, planladıkları büyük gösterinin nihayet başlayacağı ertesi gündü.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR