Talihsizlikler Silsilesi

Çevirmen: Galen
Editör: YcD44
Cilt 1Bölüm 2: Yosunlu Uyanış II

Aldığı yaralardan dolayı topallayan cehennem domuzu, dayanılmaz şekilde yavaş bir tempoda hareket ediyordu. Attığı her adımda çok az bir mesafe kat edebiliyordu. Tereddüdü onu daha da yavaşlatmıştı. Dikenli yaratık, adımlarını aceleye getirmekten çekiniyor gibiydi. Canavarın ışıklı mağaranın diğer tarafındaki bir tünelden çıkması, birkaç dakikasını almıştı.

Claire onu çoktan geride bırakmıştı bile. Baştan sona tüm kayalarda sürünerek yol alırken sessiz olabilmek için elinden gelenin en iyisini yapmasına rağmen, kendini, canavara çok yaklaştığı için oturmuş zaman öldürürken bulmuştu. Boşa zaman öldürme fikri hiç hoşuna gitmiyordu, bu yüzden kendini oyalayacak bir şeyler aramaya koyuldu.

Üzerinde kafa yormaya karar verdiği ilk fikir, nasıl bir yaklaşım sergileyeceğiydi. Aklı canavarı devirmek için kullanabileceği çeşitli seçenekler arasında gidip geliyordu. Gözden geçirdiği tüm ihtimaller arasından sadece üç tanesi uygulanabilirliğiyle öne çıkıyordu, olası üç senaryoda da önce canavarın durup dinleneceği anı beklemesi gerekiyordu. Yaratığın çaresiz bir şekilde tekerlekli sandalyeye muhtaç olmasına rağmen, bunu yapabilecek özgüveni yoktu.

İlk planı, elindeki hançer kabzasıyla kalan gözünü de yok etmekti. Hançerin bıçağından eser kalmamış olsa da muhafız kelepçelenmişti ve kabzasını da gözünü oymak için kullanabilirdi. Bir kere kör oldu mu, ölene kadar boğazına defalarca saldırabilirdi. Ama bu planda büyük bir eksik vardı, canavarı alt etme yeteneği. Hem büyüsünün hem de gücünün olmaması göz önünde bulundurulduğunda, verebileceği hasarın yeteceğinden bile emin değildi. Çeşitli büyü ve yeteneklerle güçlendiğinde bile bazı büyücüler, yakın mesafe dövüşünden kaçınırdı. Ve Claire artık öyle olmasa da istatikleri saf bir büyücününkiyle aynıydı—güce uzaktan yakından benzeyen her şeyden yoksun.

İkinci seçenek, yumurta şekilli yarasaların açtığı yaralardan yararlanmaktı. Açıkta kalan omurgası savunmasızdı ve gücü olmasa da büyük bir taşla yaratığın kafatasını parçalayabileceğini düşünüyordu. Tabii ki bu senaryoda da bazı sorunlar yok değildi. Ne domuzun kemiklerinin ne kadar sert olduğunu biliyordu ne de kafasını parçalamasının, yaratığın sonunu getireceğinden emindi. Eğer hayatta kalmayı başarırsa, üstüne atlayıp onu tek bir vuruşta ezerdi.

Sonuçta, üçüncü ve en uygulanabilir olan seçenek, yumurta gözlülerin kullandığı asitten bulup canavarın kafasına boşaltmaktı. Yapışkan sıvı, bir kemiği eritebilecek gibi gözükmüyordu fakat eti yiyip bitirebilecek kadar güçlüydü. Claire, asidi boş göz yuvasından dökmenin düşmanının sonunu getireceğini farz ediyordu. Tıpkı diğerleri gibi, bu sonuncu yaklaşımda da bir dizi varsayımlar ve koşullar vardı fakat hiçbiri diğer girişimleri kadar saçma değildi. Claire'in ihtiyacı olan tek şey, mumluğun erimemesi ve ölümcül darbeye yetecek kadar sıvıyı tutabilmesiydi.

Claire, yaratığın ışıklı mağaradan onu fark etmeyecek kadar uzaklaştığından emin olduktan sonra, içeri girdi ve sahibinden kopan iskelet kolun yanına gitti. Kemiği inceledi, sıktı ve boşu boşuna parçalamaya çalıştı. Çok zordu, o kadar zordu ki ikinci seçeneğinden anında vazgeçti. Canavarın vücudunu parçalarına ayırmak boş bir hayalden ibaretti, büyük bir kayayla vurmayı denese bile. Ayrıca, boğazını kesip kesemeyeceğini de sorgulamaya başlamıştı fakat etinin daha az dayanıklı olduğunu bildiğinden, bu fikri de tamamen çöpe atmaktan kaçındı.

Kolu yerine koyduktan sonra, duvardaki yazıtlara hızlıca göz attı ve bunların rün*olduklarından emin olmuştu. Bazılarına göz aşinalığı vardı fakat paragrafın anlamanı çıkaramamıştı. Claire yazıtı daha detaylı bir şekilde inceleme fikrini şimdilik bir kenara atarak, en karanlık asit havuzuna yaklaştı. Melez havuza yaklaşır yaklaşmaz, metal mumluğu içine daldırdı.

N'olur erime.

Şansına planı işe yaramıştı. Çanak, çabucak karanlık yapışkan sıvıyla doldu.

Bahse varım bu sefer her şeyin yolunda gitmesinin tek sebebi, sadece içimden söylemiş olmam.

Claire, dörtte üçü dolar dolmaz mumluğu geri çıkardı. Daha fazla doldursaydı, dökmeden tutamazdı ve yanlışlıkla kendini yakarak öldürmeye de meraklı değildi. Yani sendelemesi, iki şekilde de zamansız sonunu getirecekti, mumluğun yere düştüğünde çıkardığı ses, kesinlikle kurbanının dikkatini çekerdi.

Hangisi daha kötü emin değilim, yanlışlıkla kendi yüzümü eritmem mi yoksa çirkin bir domuzun akşam yemeği olmak mı.

Doldurduğu zehirle, bir kere daha ölüm döşeğindeki domuzu takip etmeye başladı.

___

Domuzun, yuvası olan oyuğa dönmesi bir saat sürmüştü. Claire, normal şartlarda yolun beş dakika bile sürmeyeceğini biliyordu ama domuzun topallaması, onu neredeyse sürünecek kadar yavaşlatıyordu.

Melezin, canavarların zindanlarda ortaya çıkma sıklığı hakkındaki bilgisi oldukça sınırlıydı ama ona göre başka bir fırsatçının olmayışı, resmen bir talih kuşuydu. Domuzun yaralarından akan kanın kokusu o kadar keskindi ki domuzu gözü kapalı sadece koklayarak bile takip edebilirdi.

Çadır mı o?

Yaratığın evini gözetlerken bir sürprizle karşılaştı. Kamp ateşi için kazılmış bir çukurun net izlerinin yanı sıra bir çadır, ahşap bir sandalye ve üç metre uzunluğunda bir canavar domuzcuk için yeterince büyük olmadığı oldukça bariz olan bir uyku tulumu vardı. Eğer köşede yatan insanımsı iskelet olmasaydı, Claire bu yaratığın zeki bir varlık olduğunu bile düşünebilirdi. Böyle bir gerçeğin yaratığı bitirme kararında bir etkisi olacağından değil tabii. İnsansı kemik orada kesinlikle yalnız değildi. Yuvanın arka tarafı çıplak iskelet kalıntılarıyla doluydu ve hiçbirinde etten eser yoktu. Claire, yığının içinde bulunan tüm farklı yaratıkları tanımlayacak yeteneğe sahip değildi ve gelişigüzel bir şekilde etrafa saçılmaları da hiç yardımcı olmuyordu. Ama en azından birkaç farklı kafatası türünü seçebiliyordu. Cehennem domuzunun gelip, savaşlarına tanık olduğu canavarlardan geriye ne kaldıysa kusmasıyla koleksiyona kanlı bir öbek daha eklenmiş oldu. Onu kusarken görmek az kalsın kusmasına sebep olacaktı ama elindeki mumluğu yere koyup, boşta kalan eliyle burun deliklerini tıkayarak kendine zar zor hâkim olabilmeyi başardı.

Canavarın diğer yaptıkları, şiddetli bir şekilde öğürmesini engellemesini zorlaştırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Kustuklarını mideye indirmeden önce, etleri kemiklerinden sıyırmaya başladı.

Claire'in bunu ne izlemeye ne de dinlemeye hevesi vardı ama oradan gitmesi de bir hata olacakmış gibi geliyordu, bu yüzden de gözlerini cehennem domuzun arkasındaki iskelet koleksiyonuna dikerek, ikinci kez daha yakından baktı. Özellikle de bir silah olarak kullanabileceği kemikleri aramaya koyuldu. Beklenildiği gibi oldukça fazla kemik vardı; sivri kaburgalar, keskin boynuzlar ve canavarınkine benzeyen dişler. Bazıları çok derine gömülmüşken, diğerleri yığından ayrı bir şekilde duruyordu ve kolaylıkla alınabilecek bir noktadaydılar. Kırık bir hançerden iyidir.

Çadırın içinde de birkaç şey vardı fakat görülmeden içindekilere bakması imkânsızdı. Bu yüzden vazgeçti.

Canavar her şeyi löpür löpür götürdükten sonra, nihayet yediği leziz yemeğin ağırlığı üzerine çöktü ve bir kenara kıvrıldı. Fakat uyku ona o kadar da hızlı uğramamıştı. Kalın ve uzun diliyle yaralarını temizlemesi bir yarım saatini daha almıştı. Anca, işi bitince göz kapaklarının ağırlığına direnmeyi bıraktı ve nefesinin yavaşlamasına izin verdi.

Fırsat bu fırsat. Claire sinirlerinin yatışması için bir dakika bekledi.

Öyle ya da böyle, kendini korkunç bir canavarla yüzleşeceğine değil de sakat birine ötenazi yapacağına inandırmayı başarmıştı. Ve bu düşünce vicdanını mucizevi bir şekilde rahatlatmamış olsa da titremesini durdurabilmişti. Parmak uçlarında kayanın arkasından çıktı, felçli hedefinin yanındaki kemik yığınına yaklaştı ve işler kötüye giderse diye en kolay şekilde ulaşabileceğini düşündüğü iki köpek dişimsi kemiği kaptı.

Ve işler ters gitti.

Dişleri önceki saklanma noktasına geri götürecekken, ayak bileği bir kafatasına takıldı. Bu da küçüklü büyüklü her şekilden kemiğin domino taşları gibi devrilmesine ve takırdamasına sebep oldu. Hedefi kendine gelmeye başlamıştı. Kızın varlığının farkına varmıştı.

Claire sıçıp sıvamıştı. Aklına bir kurtuluş yolu gelmiyordu, yeni bulduğu silahları bir asit tabakasıyla sıvadı ama henüz ayvayı yememişti. Yaratık sadece ayılmaya başlamıştı. Melezin kaçmakla saldırıya geçmek arasında karar vermesi için sadece bir salisesi vardı. Bir öncekinin sonuçları deneyimle sabitti. Ağır yaralı yaratığın ona yetişebilmesinin imkânı yoktu ve ilerde buraya tekrar gelmek için onlarca fırsatı olacaktı. Ama bu seçimde onu rahatsız eden bir şeyler vardı. Bu onu o kadar rahatsız etmişti ki sonuçlarını bile düşünmeden diğer seçeneği seçti.

Bıçağımsı dişlerden biri doğrudan domuzun kalan gözüne ve diğeri de boğazına saplandı.

Silahları saplandıkları yerde bırakarak canavarın karşısına geçti ve karşılık verememesi için kolsuz tarafına ateş etti.

Bir hata daha.

Bir saldırıdan sıyrılmak, yalnızca kaçan kişinin gelen saldırıdan kaçacak kadar hızlı olması durumunda uygulanabilir bir seçimdi. Ama Claire o kadar hızlı değildi. Gerçi şu an saldırı altında da değildi ama bunun konuyla bir alakası yoktu.

Aldığı darbe gerçek bir darbeden çok, acı içinde irkilen canavarın bir yan ürünü gibiydi. Canavarın kolunu kaldırmasıyla kolunun Claire'in karnına sürtünmesi bir oldu ve onu havada yuvarlayarak diğer tarafa fırlattı.

Claire acıdan haykıracak durumdaydı. Vücuduna hücum eden acı dayanamayacağı kadar fazlaydı ama yere çarparken çaresizce kendine hâkim olmayı başarabilmişti. Bir ses çıkarmak şu an cesaret edemeyeceği tek şeydi. Kör canavarın konumunu öğrenmesine izin veremezdi. Durumunu hızlıca gözden geçirdiğinde, geriye yalnızca üç canının kaldığını fark etti, hem de canavarı takip ettiği bir buçuk saatte on beş tanesini yenilemiş olmasına rağmen. Az daha erken savaşsalar aldığı darbenin sonunu getireceğini bilmesi, onu dehşet içinde bırakmıştı. Ama her şeye rağmen pes etmedi.

Dişlerini sıkıyordu ve bütün vücudu tir tir titriyordu, asit dolu mumluğuna doğru sürünmeye başladı. Yolda bulduğu ilk kemiği bir eline, kırık hançeri de diğer eline aldı. Saldırma fırsatını elinden kaçırmaya istekli olmadığı sürece, neyi alacağı konusunda seçici olacak hâli yoktu. Saldırı potansiyeli yoksunluğu, iki derme çatma silahın da kalın, mor bir yapışkan tabakayla kaplanmasıyla giderilmişti.

Silahını yeniden kuşandığında, kendini zorlayarak ayağa kalktı ve hedefinin etrafında döndü. Canavar, saldırganının yerini saptamak için kolunu rasgele savurarak taş duvarları kırıp, sarkıt ve dikitleri parçalarken, Claire canavarın arkasında kalmıştı.

Anca tek işlevsel bacağının arkasında hissettiği yakıcı acı kızın nerede olduğunu anlamasını sağlamıştı. Kolunu kızın olduğu yere savurdu ama bu sefer, hiçbir şeye çarpmadı.

Kız canavarın bacakları arasında dans ederken karşı atağa geçti. Cehennem domuzunun kendinin iki kat uzunluğunda olması, hayati organlarına erişmesini engelliyordu fakat asit kaplı hançer kabzasını canavarın kasığına saplayarak kayda değer bir hasar vermeyi başarabilmişti. Mor sıvı eşey organını yok etti, çarpışmadan sağ çıksa bile bir daha asla üreyemeyeceği kesindi.

Cehennem domuzu bir tane daha vahşi bir çığlık patlattı. Ama bu kükreme ne kadar korkunç görünse de sadece kızı cesaretlendirmeye yaramıştı. Yaratığın göz yuvasından çıkardığı dişi yerden aldı ve uyluğuna sapladı. Sokabildiği kadar derine soktuktan sonra, iki eliyle çıkıntılı fil dişini kavradı ve tüm gücüyle aşağı doğru çekti.

Açılan yaradan kızıl bir çağlayan gibi fışkıran kan, kızın kollarından süzülüyordu. Sonunda, domuz dizlerinin üzerine düştüğünde, derme çatma silahı koltuk altına soktu ve geriye kalan tek işlevsel uzvunu savurmak için kullandığı kasları yırttı. Bu, Claire için canavarı kontrol etmesiyle eş değerdi. Tüm dünyaya hükmediyormuş gibi hissetse de zafer elinden sıyrılıp kaçmaya devam ediyordu. Etkisiz bıraktığı sandığı kol, dişli bıçağını çıkardığı anda saldırdı. Canavar onu yakaladı, kalın kaslı parmaklarını genç kızın omuzlarına doladı ve kollarını sıkıca göğsüne bastırdı. Kurtulması imkânsızdı. Çok sıkı tutuyordu.

Kızı yüzüne, onu öğütmeyi bekleyen, mağlubiyetini izlediği iki düşmanının da sonunu getiren aynı üç dizi keskin dişin olduğu ağzına yaklaştırdı.

Roller değişmişti. Şimdi, durumu kontrol altına alan rakibiyken, çaresizce kıvranan oydu. Neyse ki canavarın körlüğü, kızın şeklini yanlış algılamasına sebep olmuştu. Burnuna tekmeyi çaktı ve geriye çekilmesini sağlayacak kadar acı vermeyi başardı. Canavarın eli bir anlığına gevşedi. Bu kaçıramayacağı bir fırsattı.

Elinden kurtuldu, bilenmiş dişi boynunun bir tarafına diğer tarafına da kırık hançerin balçağını** sapladı. Dış hatlarını kaplayan asit, canavarın etini aşındırmasına olanak sağlıyordu. Ama bu bile yeterli değildi. Canavarın düşmediğini gördükten sonra, kalan canını tüketmek için birkaç kesik ve yanıktan daha fazlasının gerektiğini anladı, tekrar yakalanmamak için eğildi ve asit dolu çanağını almak için bir anlığına geri çekildi. Sadece yarısı dolu olmasına rağmen bu onu endişelendirmiyordu.

Kolsuz omzunun altından dikkatli bir manevrayla boynuna sapladığı silahı geri çıkardı. Boşluğu yakında mumluk dolduracaktı. Mumluğu yaratığın boğazına sokarken kalın, mor yapışkan, az kalsın metal çanaktan dökülecekti. Dökülmesini engelleyen tek şey yapışkan yapısıydı. Mumluk içeri girer girmez ters çevirdi ve içindekileri domuzun etine boşalttı.

Canavar öne doğru düşerken, ona en yakın olan şeyi, bir sandalyeyi kaptı ve eski, kırılgan tahta bükülene ve kıymıkları domuzun açıkta kalan iç organlarına saplanana kadar, defalarca kafasının arkasına geçirdi. Claire, sandalyenin dört bacağı da kırılana kadar canavarın üzerinde parçaladıktan sonra, onları birer birer boynundaki deliğe sıkıştırdı.

Canavar direndi. Can havliyle kızı itmeye çalıştı fakat bunu yapabilecek enerjiden de güçten de yoksundu. Kolu, kızı her savurmaya yeltendiğinde, acınası bir şekilde kendini ona itmekten başka hiçbir şey yapamıyordu. Geçen her anla, daha sakat, daha güçsüz ve daha savunmasız bir hâle geliyordu. Ve nihayetinde boğazı düğümlü, bağırsakları dağılmış bir hâlde kızın karşısında yenik düştü.

Günlük Girdisi 476

47. seviye bir cehennem domuzunu katlettin.

Bu başarım sana aşağıdaki bonus ödüllerini kazandırdı:

- 2 çeviklik puanı

- 7 maharet puanı

- 5 güç puanı

- 1 canlılık puanı

"Başardım…" diye sessizce mırıldandı kendi kendine, geriye doğru çökerken. Ek ödül hoş bir sürpriz olmuştu. Dövüşten ek puan almanın mümkün olduğunu biliyordu fakat daha önce bunu hiç deneyimlememişti.

Günlük Girdisi 477

İz Sürme yeteneğini kazandın.

Günlük Girdisi 478

Derme Çatma Silah Ustalığı yeteneğini kazandın.

Böyle bir yeteneğin varlığından bile haberim yoktu. Neyse, artık sandalyelerle bir şeylere zarar vermede daha da iyi olacağım!

Günlük Girdisi 479

Seviye atladın. Canın ve manan yenilendi ve tüm zararlı durum etkilerinden arındırıldın.

Irksal sınıf Melez, 10. seviyeye ulaştı.

6 yetenek puanı kazandın.

Günlük Girdisi 480

Düzenbaz Sınıfının kilidini açtın.

Sanırım tüm çabalarıma değdi.

Günlük Girdisi 481

Barbar Sınıfının kilidini açtın.

Barbarlık? Ne kabalık ama! Ben terbiyeli, soylu bir leydiyim, çok teşekkür ederim.

Günlük Girdisi 482

Avcı Sınıfının kilidini açtın.

Üç tane mi? Ben sadece bir tane bekliyordum. Sanırım bugün sandığım kadar kötü bir gün değilmiş. Teşekkürler, kutu.

Claire yere yığıldı, nefesi hâlâ düzensizdi ve kalbi hem korku hem de heyecanla çarpıyordu. Bu onun ilk cinayeti değildi - babası ve muhafızları, ayin büyüsünün etkisini artırmak amacıyla daha önce onun için pek çok şey ayarlamıştı - ama bu, hakkıyla işlediği ilk cinayetti.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR