Vampir Hükümdarı

Çevirmen: MoonWarrior
Editör: MinPei
Bölüm 14: Kızıl Kuzgun Yardımcı Lideri (1)

Köye geri döndüklerinde ne olacağını tahmin etseler de bumidelerinin bulanmasına engel değildi.

Köy harabeye dönmüştü. Adım adım ilerledikçe cesetler artıyordu.Noah bir binanın altında kalıp kafası kopan bir çocuk gördü ve kusmamak içinkendini zar zor zapt edebildi. Yuen ise başka bir yerde bir çocuk grubununcesetlerini gördü. Her bir çocuğun kolları ve bacakları kopmuştu ve sankibundan zevk almışlar gibi her birinin yöntemi birbirine aşırı benziyordu.

Gözlerinin içinde öfke belirirken sessiz kaldı. Yürüdükçe çeşitlicesetler gördüler. Çırılçıplak soyulup, tecavüz edildiği alenen ortada olankadın cesetleri, kafaları koparılmış tanınmayacak hale gelen cesetler, kopanuzuvlar, ve bunlara benzer bir sürü ceset şekilde vardı.

İkisi de yolda ilerlerken kusabilirlerdi. Elbette bu cesetler dekan olsaydı.

Fakat hiç kan yoktu. Sanki temizlenmiş de süs eşyası diye cesetlerkonmuşcasına tertemizdi.

İkiliyi sanki aradan uzun süre geçmişte kalan kalıntılarabakıyormuş gibi rahatsız edici bir his çevreledi. İkilinin kaşları çatıldı.

"Hadi gidelim buradan."dediNoah. İçinde biraz pişmanlık izi barındıran bir sesle.

Yuen onayladı. Tam yola koyulacaklar iken ikisi de bir ses işitti.

"Oh? Burada hala hayatta kalan mı var?"

İkli sesin kaynağına döndüler. Karşılarında ki siyah saçları vesakalları olan, Noah'dan on santim daha büyük keskin, avcı gibi bakan gözleresahip bir adamdı. Kollarından birisi kopmuştu. Çeşitli yerlerinde çiziklerolmasına rağmen sanki hiç bir şey yokmuş gibi tasasız gözlerini onlaradikmişti.

Gözleri kan kızılıydı!

Küçümseme içeren bir ifade ile ve tabii ki de aynı dereceküçümseyen bir sesle homurdandı.

"Düşük sınıf bir vampir? Acınası…"

Noah onu soğuk bir ifade ile süzdü ve homurdandı.

"Bunu diyen kişinin orta sınıf bile olmaması ne garip. Kendi sınıfını aşağılamaktan zevkalan bir mazoşist filan olmalısın."

Vampir, gülümsedi.

"Ölmek istiyorsan bana laf sokmaya çalışmana gerek yok.Ecelin seve seve olurum."

Noah onu iyice süzüp kendine de baktıktan sonra bir şeye eminoldu. Bu vampiri yenebilirdi. Eğer yaralı olmasa kesinlikle bu güveni kendindebulmazdı. Fakat mevcut durumda kıyasıya bir rekabet de onu yenebilirdi.

Soğuk fakat bir o kadarda dikkatli bakışlarla uyardı.

"Şu anki halin ile bana saldırman anca kendi sonunu getirir.Git buradan."

Vampir, kötücül bakışlarla ona bakarken bakışları çarpıştı.Birinin bakışları katliam istediğini haykırırken diğerinin aşırı sakindi.

Vampir, gücünün tamamını kullanamayacak bir halde olduğunubiliyordu. Karşısında ki veletler tek vuruşla öldürebileceği temel oluşturmadaydı.Bu nedenle düz mantığa göre korkması başlı başına bir saçmalıktı. 'Fakato küçük piçten neden korkutucu bir baskı hissediyorum?' Ensonunda içgüdülerine yenik düşüp geri adım attı.

"Tsk. Enerjimi harcamaya değmezsiniz."

Sessizce adım adım ilerlerken birden durdu ve öldürme isteği tavanyapmış bir ses ile konuştu.

"Vampir Hükümdarına şükredin ki bugün savaştayaralandım. Bir daha karşılaşırsak bu kadar kolay peşinizi bırakmayacağım"

Daha sonrasında vahşi sıçrama hareketleriyle uzaklaşmaya başladı.

Noah, alnından akan soğuk teri silerken nefes, nefeseydi.

"Huh, huh. Bu zorluydu."

Böyle demesine rağmen yüzünde bir gülümseme vardı. Kendilerindengüçlüler ile savaşma isteği içinde alev alev yanıyordu. O sırada kucağındaninse de ona tutunmayı bırakmayan Yuen'i fark etti. O titriyordu.

Noah endişeli bir şekilde sordu.

"Yuen neyin var?"

Yuen ile gözleri kesişti. Normalde coşkulu ve gurur dolu bakangözleri korku ile titriyordu. Noah onda bu ifadeyi ikinci kez görünce düşündü.'Acaba vampir fobisi olabilir mi?'

Yuen ise onun gözlerine bakarken endişe fakat dikkatlibakıldığında ise sarsılmaz bir savaşçının bakışlarını gördü. En ufak deneyimiolmayan bu çocuğun gözlerini buna benzetmek Yuen için fazlasıyla garipti amagerçekten de öyle olduğu için inkar edilemezdi.

Yuen, onun gözlerinin içine bakarken istemsizce rahatladığınıhissetti.

"Bir, bir şey yok. Sadece biraz vampirler ile karşılaşıncatedirgin oluyorum."

Noah kafası ile onayladı ve ona sarılan bu kızın kafasını okşarkenyatıştırıcı bir tonda mırıldandı.

"Merak etme. Bana yakın olanlara, ben ölmediğim sürece birşey olmaz. Hele bu kişi beşik kertmem ise."

Yuen böyle bir şeye alışık olmadığından kızardı. Fakat bir şeysöylemedi. Halinden memnun gibiydi.

Noah da bu durum karşısında birazcık utansa da Yuen'i en iyi buşekilde iyi hissettireceğini düşünmüştü.

Bu garip atmosferi dağıtmak istercesine kuru bir şekilde öksürdüve havayı işaret etti. Güneş tepeden biraz düşmüş fakat yine de tüm görkemiyleherkese tepeden bakmaktaydı. Zamanın nasıl geçtiğini ikisi de fark etmemişti.

"Geç olmadan yola koyulalım bence hı?"

Yuen onaylarken kenara çekildi. Yanakları al al olmuştu.

Yolu mecburen yürüyerek gideceklerdi. Bu yüzden hazırlık yapmalarıiyi olurdu. Noah bir an durdu.

"Temel ekipmanlarımız var mı?"

Temel ekipmanlardan kastı; çadır, yemek, su gibi ihtiyaçlardı.

Yuen onayladı fakat yüzü biraz kızarmıştı.

"Var, var ama çadır tek kişilik."

Noah rahatladı.

"Tamam sorun yok. Sen yatarsın, ben nöbet tutarım. Böylevardiyalı yaparız."

Yuen'in yüzü düştü. Fakat bir şey söylemedi.

Noah onun bu davranışını garipsedi. Bu yüzden ekleme gereği duydu.

"Ama eğer korkarsan yanına yatmaktan çekinmem."

Noah yüzünde bir tokat izi ile Yuen'le birlikte yolculuğuna devamederken Yuen homurdanıyor, Noah ise yanlış ne dediğini anlamıyordu.

Saatler, saatleri kovaladı ve çabucak akşam oluverdi. İkilininarasında ki garip mesafe de bu sırada dağılmış, sohbet ediyorlardı.

"Ne yanii? Annen sadece yaptığını beğenmedi diye onu gözününönünde çöpe atıp, "Bok gibi olmuş." mu dedi?"diyeNoah şok içinde konuştu.

Yuen ise onun tepkisine anlamsızca bakarken gözlerinikırpıştırıyordu.

"Normal değil mi? O zamanlar gerçekten berbattı yaptığımyemek."

Noah iç geçirdi.

"Normal mi, değil mi, bilmiyorum. Ancak benim annem banagenelde başarısız bile olsam teşvik edici şeyler söyler."

Yuen kafasını yana yatırdı.

"Hmm. Annemin bana tek övücü bir şey söylediği zaman, dışsahadan bir kızı ast olarak almamdı."

Noah ona boş boş bakakaldı. 'Bir anne, kızına sevgivermeli. Böyle askeri bir eğitim değil!' Yine de düşüncelerinisesli söylemedi.

"Anlıyorum… Oldukça garip bir annen varmış."

Yuen dediğini duyunca kaşlarını çattı.

"Bence asıl garip olan senin annenle ilişkin. Neredeyse benimyerine o seninle evlenecek gibi bakıyor sana hıh."

Noah anlamsızca ona bakarken gözlerini kırpmayı unuttuğundangözleri yaşardı. Gözlerini silerken meraklı ve kızgın bir tonla hemen soruyuyapıştırdı.

"Ne? Ne demek istiyorsun?"

Yuen, Noah'ın durumunu oldukça komik bulup kaşlarını daha fazlaçatılı tutamadı.

"Hahahaaah! Yüzündeki ifadeyi görmen lazım hahaha!"

Noah her ne kadar defalarca sorsa da Yuen bir şey demedi vegülmeye devam etti. Onun bu halinden oldukça zevk alıyor gibiydi. Bu yüzdensoru sormayı bıraktı ve onun yemek yapmasını izlemeye başladı.

Yuen için o çoktan ateş yakmıştı. Noah'ın tek yapması gerekenizlemekti. Fakat ateşe bakarken kısa süreliğine nedense huzursuz hissetti.

Yuen yüzüğünden et çıkarttı. Birde bir bıçak ve sanki usta biraşçı edasıyla eti parçalamaya başladı.

Hareketleri oldukça hızlı ve kesindi. Eti parçaladı, dilimledi.Sonrasında bir kab çıkarıp eti ona koydu. Ardından bir takım baharatlarçıkarttı. Tuz, karabiber ve mavi renkli bir baharat. Baharatın adı GökyüzüYücelten idi. Oldukça sevilen, aşçıların olmazsa olmazıydı.

Bu baharatları serpiştirdikten sonra etleri bir ters yüz yapıpiyice baharatları emmesini sağladı.

Sonrasında ise bir şiş çıkarttı ve bütün etleri katlayıp şişedizmeye başladı. Ona hayretler içinde bakan Noah'a gülümsedi.

"Buna Yuen'in özel yemeği diyorum. Orjinalinde tava ile kızartılırbu etler. Fakat direkt ateşle temas edince daha lezzetli oluyor."

Noah boş boş sadece kafasını salladı ve tadının nasıl olacağınıçok merak etti.

Aradan bir süre geçti ve et sonunda pişti. Yuen şişten etleriçıkarıp yüzüğünden çıkarttığı tabaklara koydu. İki tane de çatal çıkarttı vebirini ve Noah'a tabakla birlikte verdi. Yuen'in gözlerinde beklentili bakışlarvardı.

Noah, çatalı batırdı ve ilk ısırığı alıp çiğnemeye başladı.

"Hm, hm, Hmmm!"

Noah'ın çıkardığı sesi duyunca endişelendi.

"Noah, iyi misin!?"

Sonunda eti yuttu. Noah'ın yüzünde sarhoş olmuş gibi garip birmutluluk ve kendinden geçmişlik içeren bir ifade vardı.

"Bu et yediğim en iyi etti! Et bildiğin ağzımda dağıldı.Tadını tarif edecek kelime bulamıyorum. Ellerine sağlık Yuen. Ayrıca böylesinegüzel bir yemek yaptığın için teşekkür ederim."

Böyle derken Yuen'in ellerini tutmak için hareketlendi fakat sonravazgeçti. Yuen ise Noah'ın bu tepkisi karşısında afalladı. 'O kadarmı iyi yaptım?'

Yuen etten bir ısırık aldı ve oda kendinden geçti. Fakat o Noah'anazaran daha çabuk kendini toparladı.

"Hm, hm. gulp. Hmm sanırım bu GökyüzüneYükselten baharatının gerçekten de aşçıların olmazsa olmazı doğru ha?Hihi."

Yine de böyle dese de övüldüğü için istemsizce mutlu olmuştu. Yuenböyle bir halde iken Noah, "Bir tabak daha alabilir miyim?" dedi.

Yuen şaşırsa da verdi. Bu şekilde ikili bir etin bile boşagitmemesini sağladılar.

En sonunda sohbet etmeye devam ederken sonunda ikilinin uykusugeldi.

"İlk nöbeti ben devralırım. Sen yat."

Yuen kabul etti. Ne de olsa yabancı yerdeydiler ikisi birdenuyuyamazdı.

Yuen çadırı kurarken Noah aya doğru bakıyordu. Gözleri kızıl rengebürünmüştü. Fakat kan arzusundan dolayı değil. Direkt karanlık olduğundan beriöyleydi.

Yuen ona ilk söylediğinde biraz şaşırdı. Onun persfektifine görehava en az sabah kadar, hayır sabahtan çok çok daha netti.'Belki devampir olmanın etkilerinden birisidir.' diye düşünürken tebessümetti.

[Vampir Gözleri hakkında kavrayışınız arttı.]

'Güzel.'diye düşünürken bir gece geçipgitti. Hemen ardından ise günler bir nehirin akışı gibi çabucak geçti. Yuenfarklı tarzda yemek türleri yapıyor onun damakları şenlendiriyordu. Geceleriise Yuen ne kadar ısrar etse de Noah nöbet tutuyordu. Bunun sebebi ise netgörüşü bir yana vampir olduğundan geceleri sabahlardan daha iyi bulmayabaşlamıştı.

Aradan geçen beş günün sonunda; Noah ve Yuen tarikatavarabildiler. Yolculuk esnasında şanslarına hiç han ile karşılaşmamışlardı. Buyüzden de tüm erzakları kullanmışlardı. İkisi de oldukça yorgundu.

Kapıda ikiliyi gören muhafızlar onları durdurdu. Yuen ve Noahonları durduran muhafızı görünce homurdandılar. 'İkimizde yorgunuz kör müsünüz? İlla uğraştıracaksınız.' diyedüşündü ikiside.

Durduran muhafız soğuk bir şekilde konuştu.

"Giriş madalyonunu veya görev kağıdınızı gösterin."

Yuen yorgun bir ifadeyle bir görev kağıdı çıkarttı. Aynı şekildeNoah da.

Muhafız görev kağıtlarını görünce şaşırdı.

"Orasının Vampir istilasına uğradığını duymustum.Nasıl hayatta kaldınız?"

Yuen homurdandı.

"Bu seni hiç alakadar etmez. Çekilin gidin gözümüzünönünden."

Muhafızlar şüphe ile onlara bakıp kaşlarını çatsalar da engellemeve sorgulama izinleri olmadığından izin vermek zorunda kaldılar.

Noah ilerlerken, Yuen'in tavrının oldukça otoriter olduğunudüşündü. Bu yolculuk sayesinde onunla oldukça yakınlaşmıştı. Bu yüzden eskisigibi sinir bozucu gözükmüyordu.

Noah ve Yuen birlikte içeri girdikleri andan itibaren tüm gözleriüzerlerinde topladılar.

"Bu tanrıça. Geri dönmüş!"dedibir adam heyecanla. Başka birisi de ona cevap yapıştırırcasına "Oyanında ki çocuk da kim?" diye haykırdı.

Bilen birisi ise o soruyu cevapladı.

"O Zorba!"

"Lanet olsun! Zorba, Tanrıça ile mi birlikte!?"

Yuen de Noah da farklı şekillerde bir şekilde nam salmışlardı.Yuen güzelliği ve kibirli tavrı ile öne çıkarken, Noah Kızıl Kuzgunlara karşıçıkacak kadar sağlam göte sahip olmasıyla biliniyordu.

Bu yüzden onlara bakan tüm gözler haset doluydu. Elbette ikili debu bakışları umursamadı. Noah biraz rahatsız olmuş olsa da önemli değildi.Emindi ki ileride burada onlara imrenerek bakanlar çöpten başka bir şeyolmayacaklardı.

Birlikte yürürken fısıldaşmalar tüm dış sahayı salladı. Öyle kilaf Kızıl Kuzgunlara kadar ulaştı.

Dış saha da bir odada;

Bir adam yanındaki evraklara bakıyordu. Oldukça bezmiş bir ifadesivardı. Bu adamın adı Utku'ydu.

"Of, of sıkıcı evrak işleri. Grup yardımcısıolmayı reddetmeliydim…"

Her ne kadar böyle dese de yine olsa yine yardımcılığı seçeceğineoldukça emindi. O sıra tam nostaljik hissetmeye başlamışken birden kapısıçaldı.

"Gir."

İçeri bir adam girdi. Bu Kızıl Kuzgun üyelerinden birisiydi.

"Ne vardı?"

Üye saygı ile eğilip açıkladı.

"Yardımcı grup liderim, aradığınız adamın geldiğine dairhaber aldık."

Utku'nun gözlerinde öfke ve öldürme niyeti belirdi.

"Demek kardeşimi döven çöp döndü ha? Güzel. Çabuk konumunusöyle."

"O şu an görev binasına gidiyor…"

Birden ayağa kalktı Utku ve emin adımlarla odadan çıktı. Hedefibelliydi.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR