Vampir Hükümdarı

Çevirmen: MoonWarrior
Editör: MinPei
Bölüm 18: Uyanan Şeytan (3)

UYARI! BÖLÜMDE YOĞUN CİNSELLİK VARDIR. RAHATSIZ OLACAKLARIN OKUNMASI KESİNLİKLE TAVSİYE EDİLMEZ! OKUNDUKTAN SONRA SORUMLULUĞU KESİNLİKLE KABUL ETMİYORUM! ***

"Hmm? Kim acaba?"

Noahda merak etti. Bu erken saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Yuen gitti ve kapıyıaçtı. Kapının öteki ucunda kızıl renkli bir rozete sahip en az on kişi vardı.Her biri en azından mana hissetme alemindeydi. Auralarını özelliklesalmadıkları halde mevcut güçleri insanı tir tir titretmeye yeterde artardı.Üstelik bu da yetmezmiş gibi önlerinde ise kaslı görünen, kel bir adam vardı. Oadamın saldığı aura o on kişinin aurasını baskılamaya yeter gibi bir izlenimbırakıyordu.

Noah,hemen ayağa kalktı. Fakat kalktığı gibi de geri çöktü. Bunun nedeni hissettiğibaskıydı tabii ki de. Daha önce karşılaştığı Vampir bile ona böylesine birbaskı uygulayamamıştı. Ya da belki de uygulamayı tercih etmemişti. Bilemezdi.Fakat şu an konu bu değildi. Bu adamlar kimse onlara karşı aciz durumdaydı.

"Siz,siz de kimsiniz?"diyebildi zar zor. Yuen'in durumu da oldukçabenzerdi. Auralardaki baskı onları yerlerine kitlemişti.

Onlarınbu halini gören kel adamın ela gözleri küçümsemeyle doldu.

"Kimolduğumuzu yakında öğreneceksiniz. Çocuklar, alın şunları."

Onkişiden birisi, Yuen'i omzuna aldı. Yuen direnmek için elinden geleni yaptı.Yumrukladı, tekmeledi ama boşaydı. Bunu gören Noah'ın gözleri öfke ilealevlendi. Vücudunun etrafı kızıl ve mavi bir çift aura kaplandı. Her şeyinikullanmasını gerektiğini biliyordu Noah.

[Uyarı!Kan İhtiyacı kritik düzeye indi.]

[Uyarı!Kan Özü tüketimi aşırı fazla!]

[Uyarı!Mana tüketimi aşırı fazla! İç ve dış yaralanmalara sebep olabilir.]

Gözleriyakut gibi parlarken en ufak bir tereddüt etmeden kel adama doğru saldırdı.Fakat tüm her şeyini etkinleştirmesine rağmen, kel adam ona sadece bir yumruksavurdu ve Noah, kapıdan, yirmi metre öteye uçtu. Duvar parçalandı. Aynışekilde Noah'ın vücudu da. Göğüs kafesi içeri göçmüş, iç organları hasaralmıştı. Bacakları şokun etkisiyle ters dönmüş, kırılmanın eşiğine gelmişti vetüm bunların etkisi ile vücut iyileşebilmek için Noah'ın bilincini zorunluolarak devredışı bırakmıştı. Tüm bunların hepsi tek bir yumruk ile olmuştu!

Noah'ınhalini gören Yuen donakaldı ve dili tutuldu. Noah oldukça acınacak bir haldeduruyordu. Tam"Noah!"diye bağıracak iken ensesinebir darbe yedi ve bayıldı.

"Hadiçocuklar gidiyoruz. Şu duvara göçen veledi de alın."

"Emredersinizefendim!"

Gelenlerdenbiri, Noah'ı molozların içinden çıkarttı ve ikisini de alarak iç sahadankayboldular.

Aradangeçen on beş dakikanın ardından iç sahadaki bir villanın odasında Adrius,Utku'ya bakarak sordu.

"Hallettinizmi?"

Utkuyaltaklanır bir ifade ile yanıtladı.

"Evetkıdemli. Şu anda ikisi de sizin bodrumunuzda kilitli."

"Güzel.Yuen'i yatak odasına getirin. Bende gidiyorum şimdi."

Utkuonayladı ve adamlara emir verdi ve beklemeye başladılar.

Osırada bodrum da…

[Kanİhtiyacı kritik düzey de uzun süre kaldığından kan özü tuketilerek kan ihtiyacıgiderildi. Gelişiminiz temel Oluşturma sekize düştü.]

[Uyarı!Fazla mana kullandığınızdan iç yaralanmalar iyileştirilemiyor. En yakın zamandabir şifacıya görünmeniz önerilir.]

Noahbildirim seslerini duyunca gözlerini araladı ve nerede olduğunu anlamayaçalıştı. Her yer karanlıktı. Göz gözü görmüyordu. Elbette Noah'ın gözleri bukaranlıkta bile oldukça net görüyordu. Hareket etmeye çalıştı. Şangır, şangırsesler çıktı ve hareket edemedi. Başını zar zor çevirebildiğinde zincirlerlebağlandığını fark etti.

Birazdaha ileriye baktığında ise Yuen'i gördü. Ona nazaran hali daha iyiydi.Herhangi bir dış yaralanma yoktu. Ancak baygındı ve kaçmamaları için olsa gerekonu da zincirlemişlerdi.

Noahdüşünmeye başladı. Etrafı en ufak ayrıntısına kadar incelerken bir çıkış yolubulmayı tüm kalbiyle istedi. Fakat gerçeklik acımasızdı. Mevcut gücüyle buradançıkmasının hiç bir yolu yoktu.

"Sistem,buradan çıkmanın yolu var mı?"

Sistemduygudan yoksun sesiyle yanıt verdi.

[Tekbir yol var. Fakat bu yolun sonucunda kullanıcı yanında birisini götüremez.]

"Siktir."

Neolursa olsun Yuen'i bırakamazdı. Yine de belki fikir verebilir düşüncesiyleNoah sistemin yolunu öğrenmek istedi.

[Kullanıcı,Kan Özünün tamamını yakarak yaklaşık beş dakika boyunca Mana Hissetme diyarıorta kademe birisine eşit güce sahip birisi olabilir ve bu süreyi buradankaçmak için kullanabilir. Ancak başarılı bir kaçış için yanında herhangi biryük taşımaması gerekir.]

Sistemindediğini duyunca hemen sordu.

"Pekisadece Yuen'i kurtarmanın bir yolu var mı?"

Normaldeduygusuz olan sistem hafif bir şaşkınlık tınısı içeren bir sesle yanıtladı.

[Kullanıcıkendini feda etmek mi istiyor?]

Noahonayladı. Bunun üzerine sistem kısa bir süre sessiz kalıp yanıtladı.

[KanÖzünün yakılması ve vücudunun tam potansiyelini kullanabilecek yasaklı birteknik ile bu mümkün.]

Noah"Yasaklıtekniği öğrenmek istiyorum."dedi.

Sistembir şey söylemedi. Ancak Noah kafasında belirli bir bilgi edindi ve hızlıcasindirmeye başladı. Normalde yavaş olmalıydı fakat şu an yavaş hazmedecek nezamanı vardı ne de koşullar uygundu. Bunun sonucu ağır bir hasar alabilirdi amaumursamıyordu.

Busırada beklemediği şekilde dikdörtgen şeklinde bir sürü ışık girdi gözlerine.Kapıyı açmıştı birisi. Noah ışıktan doğru düzgün göremiyordu. Karanlığa alışmışvampir gözleri ani ışık karşısında çaresizdi.

Şangır!Şangır!

Zincirsesleri tüm odada yankılanınca Noah, kafasını Yuen'in olduğu yere çevirdi. Netgöremiyordu. Fakat Yuen'in zincirlerinin çıkarıldığını zar zor görebildi. İçinebir huzursuzluk çöktü. Daha önce Yuen'in evindeyken hissettiği gibiydi. Fakatyaralarının acısından dolayı pek belli değildi. Noah onu kurtarmak içindebelendi. Ancak bir şey yapamadı. Tek yapabildiği Yuen'in götürülmesini -zarzor görebilse de- izleyebilmekti.

"Lanetolsun!"diyebağırdı. Sonrasında odaya tekrar karanlık nüfuz etti. Noah'ın tek yapabildiğiçıkabilmek için yasaklı tekniği daha çabuk kavramaya çalışmaktı.

Osırada zincirleri çözülüp, sürüklenerek götürülen Yuen'in gözleri ışıknedeniyle kıpraştı. Sonrasında araladığında ondan biraz büyük iki kişinin onusürüklediğini fark etti.

"Off,böyle bir güzelliğe yazık olacak."dedi birisi. Diğeri de aynı şekildeiç çekerek onayladı.

"İyiyanından bak. Bizim ulaşamadığımız tanrıça yine bizim ulaşamayacağımız birinegidiyor."diyeyanıtladı.

Yuentüm bunları duyunca sinirlendi.

"Sizneyden bahsediyorsunuz lanet olasılar!?"diye bağırdı. Onun sesiniduyan ikili bir an irkildi.

"Aa…uyanmışsınız. Hey Raph, bırakalım da kendisi yürüsün. Hem bize de zorlukçıkartmaz. Ne dersin?"

Raphdediği kişi onayladı ve Yuen'i bıraktıar. Yuen yüzüstü düşmekten ucu ucunakurtulup hemen ayağa kalktı.

"Lütfenzorluk çıkartmadan bizimle gelin. Aksi takdirde tekrar sürüklemektençekinmeyiz."diyeuyarıda bulundu ne olur ne olmaz diye Raph.

Yuenmevcut durumu az buçuk farkındaydı. Kaçış yolu yoktu. Buranın lideri kimseonunla görüşürse anca kaçmaları için bir imkan oluşturabilirdi.

"Pekala,ama önce liderinizle görüşmek istiyorum."

İkilibir an durdu. Sonrasında güldüler.

"Zatenliderimize götürüyorduk seni haha!"

Gerçitam olarak liderleri olmasa da bundan elbette ki bahsetmediler. Yuen bunuduyunca rahat bir nefes aldı. Belli ki onlardan istedikleri bir şey vardı. Buyüzden kurtulma umudu yükseldi.

"Tamamo zaman. Hadi gidelim."deyip onlarla birlikte merdivenden çıktı.Sonrasında biraz yürüyüp ve tekrar geniş bir merdivenden çıktılar. En sonundaise bir kapıya geldiler.

Raphisimli kişi ilerleyip nazikçe kapıya vurdu.

"Girin."sesiduyulduğunda Raph kapıyı açtı.

İçerisibir kralın yatak odası gibiydi. Her yerde süslemeler vardı. Yatağı büyüleyicikılan kapalı durumdaki beyaz perdeler* otantik bir hava katıyordu. Tüm bunlarınbaşı olan adamsa yatağın sol çaprazı yani, kapının tam karşısındaki koltukta,çay içiyordu.

İçerigirenleri görünce, çayı yanındaki sehpaya koydu.

"Tamamçocuklar. Yuen'i bırakıp kapının önünde bekleyin."

İkilisaygıyla eğilip oradan ayrıldılar. Yuen gördüğü karşısında pek şaşırmadı. Buadam onu çoğu kez rahatsız etmişti. İllaki bir hamle yapmasını bekliyordu.Ancak bu kadarı… biraz ani olmuştu.

Adriusgülümsedi.

"Neo? Bana düşmana bakar gibi bakmanın bir anlamı… ya da boş ver. Böyle bakmandaha iyi."

"Neistiyorsun domuz?"diye sordu soğuk bir şekilde.

Adriusgülümseyerek yanıtladı.

"Neistediğimi gayet iyi biliyorsun."

Yuensoğuk bir şekilde güldü.

"Haha!Hayalleri bırakman lazım pislik. Sen kendini ne sanıyorsun da bunu söylemecüretini gösteriyorsun?"

Adrius'unsırıtışı genişledi.

"Kimolduğumu mu soruyorsun? Şöyle söyleyeyim. Şu an sana ve Noah'a bir şey olsa,hiç bir şekilde zarar almayacak birisiyim."

Noahlafı geçince Yuen sinirlendi.

"Noah'adokunmaya cüret edersen…!"

Adriuscüretkar şekilde yanıtladı.

"Cüretedersem? Ne? Ne yapacaksın? Beni asla affetmeyecek misin?"

Oturduğuyerden kalktı Adrius ve Yuen'e doğru yaklaştı.

"Unutmakaltak, buranın hükümdarı benim. Tek emrimde o küçük piçi öldürtebilirim. Hattaöldürtmeyi bırak, gözünün önüne getirip kendim öldürürüm."

Hercümlesinde adım adım yaklaştı ve yüz yüze gelirken aurasını Yuen'i ezmek içinkullandı.

"Buyüzden, beni memnun etmeye çalışacaksın bugünden böyle. Anlaşıldı mı?"

Yuendişlerini sıktı. Bunu kabul etmek istemiyordu ama yapacak başka seçeneği yoktu.Annesi görev için yola çıkmıştı, Noah ise ellerinde idi. Tamamen köşeyesıkışmıştı. Onun bu halini gören Adrius sorunu tekrarladı.

"Anlaşıldımı dedim?"

Yuendişlerini sıkarken onayladı.

"…Anlaşıldı…"

Yuen'indediğini duyduktan sonra aurasını çekti.

"Güzel,anlaşılmasına sevindim. Öyleyse ne dersem yapacaksın. Aksi takdirde… Neolacağını biliyorsun."

Yuenyavaşça onaylarken içinden sövüyordu. Sövdüğü kişi hem karşısındaki adamdı hemde kendi zayıflığı…

"Güzel,güzel. Öyleyse ilk isteğim… Soyun."

Yuenhemen öfkelendi.

"Ne!?Saçmalama. Böyle bir şey yapmam-"

Anındalafı kesildi.

"Yapabilirsin.Aksi takdirde olacakları biliyorsun. Sen her türlü elime düştün. Seni istersemşu an yakalayıp saatlerce tecavüz edip sonra da Noah'ı öldürebilirim. FakatNoah'ı kurtarmak için bir şans tanıyorum şu an. Ha tabii Noah'ı önemsemiyorsanbaşka…"

Adrius'undediklerini duyan Yuen terredüde düştü.'Noah için bunu yapmalımıyım? Değer mi?'Şu an onun değerini kafasında tarttı. Sonra tamtekrar reddetmek üzere iken Noah'ın gözünün önünde öldürüldüğü bir sahnecanlandı ve sessizce soyunmaya başladı. O sırada biraz geçte olsa Noah'ı birazfazla önemsediğini anlamaya başladı.

Sadeceiç çamaşırları ile duran Yuen'i Adrius şöyle bir süzdü.

Beyazdantelli bir sütyen ile külot giymişti. Göğüsleri çok büyük değildi. Fakatdüzde değildi. Gayet ortalama sayılabilecek göğüsleri vardı. Onun dışındavücudunda herhangi bir kusur yoktu. Süt gibi beyaz teni ile Adrius içinmükemmel sayılabilecek birisiydi ve öyle birine boyun eğdirdiği için içten içekibirlendi.

"Güzel,güzel ama ben tamamen soyun dedim sana."

Dişlerinisıksa da Noah'ı düşünerek uysalca davranıp onları da çıkarttı. Fakat tabii kiiçgüdüsel şekilde elleriyle o bölgelerin gözükmesini engellemeye çalıştı.

"Aferimsürtük, şimdi yatağa geç. Hemen."

Birşey söylemeden uysalca yatağa doğru ilerledi Yuen. Fakat belli etmemeye çalışsada bacakları titriyordu. Yüzünden ise iki damla gözyaşı düştü.

Adrius,Yuen'in yatağa doğru giderken ki kasıklarıyla götüne bakarken içinde sikmearzusu arşa çıktı. İşi bittikten sonra onu öldürmek zorunda kalacak olması neyazıktı…

Yuen,yatağa oturdu. Yüzünde ise her zamankinden daha soğuk ve… tiksinme ifadesivardı.'Daha hiç bir şey yapmadığımız halde kendinden mitiksiniyor?'diye düşünürken güldü.'İşimiz daha kolayolacak o zaman.'

Osırada Yuen'e biraz fazla odaklanmış olacak ki sikinin arşa çıktığını farketmedi. Fark ettiğinde ise yüzünde piç gülümsemesine benzer bir gülümsemebelirdi.

"Yanımayaklaş."diyeemir verirken yatağa o da oturdu. Yuen istemeye istemeye yanına yaklaştı. Sonraise beklemediği şekilde Adrius onu kucağına çekti ve dik sikini kasıklarınabastırırken omurgası ile kıçının arasındaki noktaya baskı uyguladı.

Bunuyapmanın ne kadar iyi hissettirdiğini düşünen Adrius, Yuen'in gözlerinde onudaha da harekete geçiren yarı üzgün yarı kendinden tiksinen bakışları gördü.

"Dahahiç bir şey yapmadığım halde ağlamaya mı başladın?"derken alaycıbir şekilde güldü.

Sonrasındaise ellerini Yuen'in vücudunda dolaştırmaya başladı. Hareketleri karşısındairkilen Yuen durdurmaya çalıştı ama o sırada aklına Noah'ı öldürmekle ilgilitehdit edişi geldi ve pustu.

ParmaklarınıYuen'in vücudunun her yerinde dolaştıran Adrius, Yuen'in göt deliğine parmağınısoktu. Garip bir his anlık olarak Yuen'i titretti.

SonrasındaAdrius sıkılıp göğüslerini sıkmaya başladı. Çok sıktı, o kadar ki pembe olangöğüs uçlarından daha koyu bir kızarıklığa ulaştı.

"Biraz…yavaş ol lanet olası…"diye inledi Yuen.

Adriusise tam tersi şekilde yanıtladı.

"Kapaçeneni küçük orospu."dedi ve her iki göğüs ucunu da sıkıp aynı andabüktü.

"Ahhh!"diye ağzındankeskin acı dolu bir çığlık yankılandı. Çığlık o kadar keskindi ki bodrumkatında olan Noah bile duydu ve öfkeyle bağırdı.

"Yuen!"

Busırada ise Yuen'in ağzından acı bir çığlık çıkmasını fırsat bilen Adrius,Yuen'in dudaklarına yapışırken de altındaki saklı sopasını açığa çıkarttı veYuen'in duvarlarının içine girdi.

Yueniçinde bir şey hissettiği anda çırpında fakat Adrius'un dili onu bastırdı.Tamamen hükmü altına girmişti adeta. En sonunda Adrius'un dilini ısırdı Yuen.

Bununüzerine acı bir inlemeyle hemen dudaklarını ayırdı.

"Lanetolası kaltak. Demek öyle oynamak istiyorsun ha? Öyle olsun!"

Adriushiddetle sopasını içeri soktu ve sopasından aşağı kanlar süzülürken Yuençığlıklar atmaya başladı.

"Çıkartşunu! Çıkart! Acıyor!"

Gözlerindendaha fazla tutamadığı inci taneleri dökülmeye başladı. Kutsallığı bozulmuştu.Hem de olabilecek en kötü insan tarafından. Bunları düşündükçe daha da kötühissetti ve daha da keskin bir şekilde bağırmaya başladı.

"Hayır!Hayır! İttirme, çıkart seni pis domuz!"

Ancakbu bağırınmalar Adrius'un kulağına müzik gibi geliyordu, acımadan sopası ilehızlıca gel git yapmaya başladı. Çok sert yaptığından çok fazla acı veriyordu.O kadar acı vericiydi ki gözleri kızarmaya başlamıştı. Ancak… tuhaf bir hisde yanında vardı.

'Buhis…'hissebiraz odaklanmaya çalıştı ancak o sırada Adrius daha da sert bastırdı ve göğüsuçlarını da büküp, sanki koparacakmış gibi sıktı. Öyle ki normalde orantılı birşekli olan göğüs ucu düzleşti.

"Ahhh~!Kahrolası pislik!"

Yinede bu keskin çığlıklara rağmen Agruis oldukça zevk alıyordu şu an.Hareketlerini gittikçe hızlandırdı. Hızlandıkça da Yuen'in acısı yavaş yavaşdindi. Hala acıyordu göğüsleri. Ancak yanında bir tür garip bir hissiyat vardıve bu hissiyat çok tatlı bir histi.

Yuenyine de bu hisse kapılmamak için elinden geleni yaptı. O, asla onun gibibirisiyle birlikte olduktan sonra bu histen zevk alamazdı. Almamak zorundaydı.

Neyazık ki iradesi böyle dese de irade, vücuda boyun eğmedi. Tir tir titreyerekgirilmemesi gereken yerden bir ıslaklık oluştu.

"Orospumuzbiraz hızlı gelmiş anlaşılan ha? Merak etme bende birazdan geliyorum."

Yuenbir an boş boş baksada sonradan hemen bağırmaya başladı.

"Sakın!Sakın içime boşalma! Çıkart şu lanet olası şeyi!"

Neyazık ki Adrius onu dinlemedi ve tamamen kökledi, ta rahmine kadar ulaştı vehemen ardından bir gayzer misali içine tohumlarını bıraktı.

Yuen,içinde sıcak bir şeyler hissedince daha fazla dayanamadı ve bir kez daha tirtir titredi ve orasından çeşme boşaldı.

Adrius,sopasını çıkarttı. Sopası hala oldukça haşmetliydi. Adrius'un suratında oluşanzevk ifadesinin yerini eski pis sırıtışı aldı.

"Seniküçük orospu. Demin benim dilimi ısırmaya cüret ettin. Bunun bedeli olarak neyapacağımı biliyor musun? Hehe."

Sonraonun götünü zorla kaldırdı ve haşmetli sopasını göt deliğine soktu. Daha yeniilişkiye girip yorulan Yuen arkasında o şeyi hissedince acıyla çığlık attı.

"Ahhh!"

AncakAdrius için onun acı çığlıkları eğlenceli bir müzik gibiydi. Yuen artık acıdanyalvarmaya başladı çıkartması için. Yine de Adrius umursamadı. Nedenumursamalıydı? O sadece kullanıp atacağı bir orospu olacaktı. Daha öncedenkendi isteğiyle onun olmadığı için anca kendisini suçlayabilirdi. En azındanAdrius'un narsist düşünceleri bu yöndeydi.

Aradansaatler geçti. Mana Hissetme aleminde olsa bile henüz insanüstü bir libidosuyoktu. Bu sebeple ondan fazla kez hem göt hem de o deliği tohumlarıyladoldurarak bitirebildi.

Yandaçıkarttığı giysileri giyerken, ister istemez zevkten yüzünde tuhaf bir ifadeoluşan Yuen'e bakarken konuştu.

"Unutmafahişe. Küçük piçi serbest bırakmamı istiyorsan. Bunun gibi bir süre daha banahizmet etmen gerekicek."

Yuenbunu duysa da cevap verecek durumda değildi. Aklındaki tek düşünce Noah'ınyüzüne nasıl bakacağıydı… Adrius giyindikten sonra odadan çıktı ve oradabekleyen askerlere emretti.

"Benyemeğe çıkıyorum. Burası size emanet. Ha ayrıca, söyleyin de şu Noah'ıbeslemeyi unutmasınlar. Henüz ölsün istemiyorum. En azından yarına kadar.Ayrıca eğer odadaki ile eğlenmek istiyorsanız, kafanıza göre takılın."

İkilionayladı ve Adrius oradan ayrıldı. O ayrıldıktan sonra ise ikilinin yüzündeşehvetli ifadeler belirdi.

Osırada bodrumun kapısı açıldı ve içeri bir Kızıl Kuzgun üyesi girdi. Elinde birkase çorba vardı.

"Al.Şanslısın ki geçici liderimiz şu an yaşamanı istiyor."

Noah'tanhiç bir ses duyamadı. Biraz dikkatli baktığında Noah'ın ölü gibi solgunolduğunu gördü. Kafası öne eğikti. Ölü gibi duruyordu. Bunu gören üye korkupküfretti.

"Siktir!Ölmedin dimi lan!? Sikeyim, sikeyim!"

Korkudanhemen Noah'ın yanına gitti. Eğer bu iş üstüne kalırsa hayatı tam anlamıylabiterdi. Tam yanına yaklaştığı sırada Noah yavaş bir şekilde parlayan yakutgözleriyle kafasını kaldırdı. Yüzünde ise soğuk bir ifade vardı. Üyenin gördüğüson şeyde o soğuk ifade oldu.

Noahbirdenbire zincirleri koparıp, üyenin boğazına yapıştı. Çorba yere döküldü.Boğazından yakalanan üye korkudan bir şey söyleyemedi. Zaten söylemesine de pekfırsat olmadı.

Boğazındanyakaladığı gibi sıkıp boğazını parçaladı üyenin. Üzerinden fışkıran kanı iseağzını açıp içti.

[Kanİhtiyacı %5]

[%6]

Çokyavaş bir artış gösterse de önemli değildi. Hemen buradan çıkmalıydı. Herşeyiyle yukarı koştu. Karşısına yine bir üye çıktı ancak Noah onu yakalayıpkenarda kanını emerek kuruttu.

[Kanİhtiyacı %500! Aşırı kan yüklemesi! En kısa sürede tüketilmezse kullanıcıpatlayacak!]

Noahuyarıyı umursamadan kan özünü yakıyor ve emdiği kan emerjisini aynı andakullanıyordu. Ayrıca manasını da tamamen vücuduna yaymıştı. Kısa süreliğine deolsa Manayı Hissetme orta kademeye eşit bir güç elde etti.

Şanslıolacak ki karşısına çıkanların çoğu Mana Hissetmenin başlangıç kademesindeydi.Hepsi tek hamlesiyle ölüyordu. Ya da belki de Noah çok güçlüydü?

Bilmiyordu.Bu konu da düşünecek vakti ise hiç yoktu. Hızla merdivenleri çıkarken inlemesesleri işitti. Oldukça boğuktu. Sanki bir şey tıkamış gibi. Noah daha hızlıaradı ve sonunda lüks görünen bir kapıyı kırarak içeri girdi.

İçerigirdiği ile donup kalması bir oldu…

Yuençırılçıplaktı ve onu zorla sikiyorlardı…

Anikapının kırılmasını üçlü fark edip hemen ona döndü. Yuen gördüğü kişi ilegözlerindeki gözyaşı akışı hızlandı. İkili ise kaçağın kim olduğunu anlayıncahemen siklerini çekip saldırmak istediler.

Ancakçok yavaştılar. Noah ışınlanır gibi bir anda önlerinde belirdi. Gözleri kançanağıydı. Gözlerinin kızıllığına kan çanağı göz akı da eşlik edince birvampirden çok kan arayan bir iblise benziyordu!

Tekbir yatay kesiş ve tüm kafalar yerde. Noah, hemen onu o iki cesedin arasındançıkartıp kucağına aldı. Yuen'in kasık bölgelerinde ve göğüslerinde morluklarvardı. Bunları görünce Noah'ın içi sızladı. Yetişememişti…

AncakYuen onu görünce minnet, sevgi ve tanımlayamadığı bir duygu karışımıyla bakmayabaşladı.

"Noah…teşekkür ederim, teşekkür ederim…"

Gözlerindekigözyaşları tekrar boşaldı. Bu sefer Noah bir şey diyemedi. Ne diyebilirdi?Bilmiyordu. Yine de bir şey demesine gerek yoktu. En azından düşünceleriöyleydi Noah'ın.

"Tamam,geçti… hadi gidelim buradan."

Osırada Yuen durumu kavrayabilmek için onu şöyle bir süzdü ve yüzünde acı birtebessüm belirdi.

"Noah,senden küçük bir isteğim var. Buradan ayrılmadan önce yapabilir misin?"

Noah,onun bu kötü durumunu anladığından üzgün bir şekilde onayladı. O ne isterseyapmaya hazır durumdaydı.

"Beni…öldürebilir misin?"

Yüzündehala o acı ve ümit dolu tebessüm ve bakışlar vardı. Böyle bir şey söylediğineinanmak güçtü.

"N-Ne?"

Noahafalladı.'Ne? Neden böyle bir şey istiyorsun?'Yuen,ellerine baktı. Elleri tir tir titriyordu.

"B-Benbu şekilde daha fazla yaşayamam… Kirlendim. Vücudum değil, hayır. Ancak… buhis tarafından kirlendim. Ben, ben kimsenin oyuncağı olmak istemiyorum N-Noah.Lütfen Noah. Öldür beni…"

Noahbir şey söylemek istedi ama diyemedi. Onun kendi kararıydı. Noah'ın kalbinibıçakla deşse de bu karar gözlerinin buğulanmasına sebep de olsa.

"Bunu,bunu yapamam… Sen… benim, benim sevdiğim tek kişisin…"

Yuen'ingülümsemesi daha da hüzünlü bir hal aldı.

"Sendebenim ama… sana layık değilim. Eski ben olmam mümkün değil ve bu halimleyaşamak istemiyorum. Lütfen Noah, sana yalvarıyorum. Öldür beni."

Noah,onu yere indirirken elleri en az Yuen'in elleri kadar titredi. Tereddütiçindeydi. Kalbi bas bas yapma derken beyni en azından son isteğine saygıgöster diye bağırıyordu.

"Emin…misin…?"

Kelimelerzar zor döküldü ağzından. Noah'ın da gözleri dolmuştu. Kızıl iblisvari gözlerişu an en acımasız insanın bile biraz olsun acıma hissedebileceği bir şekildebakıyordu. Yuen onayladı. Onun onayladığını görünce derin bir nefes aldı veaklına gelen en az acısız yöntemle onu huzura kavuşturmaya karar verdi.

'Sistemtek seferlik zevk vampir etkisi vermemi sağlar mısın?'

[RahatlatmaVampir Etkisini kısa süreliğine kullanabilirsiniz.]

Noah,derin bir nefes aldı. Kendince üzüntüsünü bastırmaya çalıştı ve nazikçe onasarıldı. Kolları tir tir titriyordu ve ruhen hala çelişkideydi. Kalbi bas basyapma diye bağırsa da tam dişlerini geçirmek üzereyken durdu.

"Hayır…bunu yapmayacağım."

Yuenbir an dondu. Sonrasında ise Noah'ın hiç beklemediği bir şey yaptı. Ondanayrıldı ve yerde yatan adamların birinin belinde asılı duran kılıcı eline aldı.

"Haklısın…Senden bunu istemem lazımdı… seni seviyorum… ve bunu görmek zorundakaldığın için özür dilerim…"

Kılıcıbir kez bile tereddüt etmeden boğazını kesmek için kullandı.

Noah'ıngözleri boş boş bakarken kendi kendine mırıldandı. Ne yazık ki Yuen sözleriniduyamadı, yere yığılmadan önce hemen önüne geçti ve kucağına düştü.

Birsüre boş boş cesede baktı. Sonrasında cesedi yere nazikçe koyup boyutsalyüzüğünün içine cesedi attı. Gözlerinden hala yaşlar akıyordu. Arkadan ise adımsesleri geliyordu. Anlaşılan cesetler ortaya çıkmıştı. Ancak Noah boş boşcesede bakmakla meşguldü. Gözleri bomboş, sanki ruhu sökülüp atılmış gibiydi.

Evetbir şey sökülmüştü ama bu sökülen şey ruhu değil kalbiydi.

Sonraise…

"AHH~!"

…tarikatıngörüp görebileceği en şeytani varlık uyandı.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR