Vampir Hükümdarı

Çevirmen: MoonWarrior
Editör: MinPei
Bölüm 19: Katliam Tanrısı (1)

[001. Görev: Unutulmuş: Kan Meleği]

[Aşama 7 - Öfke tamamlandı!]

[En zor aşama tamamlandığından tüm aşamalar tamamlandı olaraksayılacak.]

[001. Görev: Unutulmuş: Kan Meleği tamamlandı!]

[Unutulan varlık gün yüzüne çıkıyor…]

Noah'ın öfkeli kükremesi tüm villayı sarstı. Hala yaralıydı ve şuan zamanla yarışıyorlardı. Ancak onun umurunda değildi.

[Ehehehe, işte böyle. Öfkenin seni yutmasına izin ver. Öfkenikabullen ve onu düşmanlarına karşı doğrult.] (???)

"Hepsini yok edeceğim, hepsini öldüreceğim… Bununsorumluları… hepsi, hepsi ölecek!"

[Aynen öyle. Hepsi ölecek… hisset. İçindeki öfkeyi hisset. Nasılkullanacağını anlıyor musun?] (???)

Noah ağır bir şekilde kafasını salladı.

"Hayır…"

[Öyleyse vücudunu bana ver. Düşmanlarını tamamen ezecek o silaholayım.] (???)

[Kan Meleği size bir teklif sunuyor. Teklifini kabul edersenizbelirli bir süre boyunca vücudunuzun kontrolünü tamamen ona devretmişolacaksınız.]

[Evet/Hayır]

Tek düşündüğü şu an intikamdı. Bu sebeple bir an bile tereddütetmeden "Evet, onaylıyorum." dedi.

Sonrasında kafası öne düştü. Ağır bir şekilde kafasını kaldırırkenyüzünde bir gülümseme belirmişti.

O sırada içeri cesetleri bulan üyeler geldi. Üyelerden biri öneçıkıp bağırdı.

"Zayıf bir Mana Hissetme diyarı gelişimcisi ne cüretle buradaelini kollunu sallayarak dolaşır!? Öldürün şunu!"

Sonrasında Noah'ın üstüne atıldı. Elinde bir kısa kılıç vardı.Kılıcın üstünde ise akan mana şeritleri vardı. Anlaşılan özel yapım silahlardanbirisiydi. Üye Noah'a vardığında hemen kavisli bir şekilde kılıcını savurdu.Tek seferde kellesini almayı ve lider yardımcısının gözüne girmeyi düşünüyordu.

Kılıç, hızlıca boynuna ilerledi. Noah kıpırdamayıp uğursuzgülümsemesiyle üyeye baktı sadece. Kılıç ilerlemeye devam etti. Üye tam geleceğinhayallerini kurmaya başlamış, kılıç tam boynunu kesip geçecek iken…

Kılıç hareket etmeyi kesti. Üye ne olduğunu anlamadı. Bir santimbile ilerletemiyordu. Kılıca ne olduğuna baktığında ise şaşırdı.

Noah, iki parmağı ile kılıcı tutmuştu. Sanki oldukça normalmişgibi de yavaşça geri ittiriyordu.

"Kılıcın tam bir çöp. Beni, Katliam Tanrısı, Kan MeleğiHeron'u bu basit kılıçla mı keseceğini sanıyorsun?"

Kılıcı ittirmeye devam etti. Üye karşı koymaya çalışıyordu. Ancakkarşı koymaya ne kadar çalışırsa o kadar güçsüzleştiğini hissediyordu. Nelerolduğunu anlayamasa da yine de tüm gücüyle engellemeye devam etti.

O sırada ise garip bir şekilde Noah iyileşiyordu. Vücudundaki içyaralanmalar yavaşta olsa iyileşiyordu. Kemikleri hala kırıktı. Her nefes alışıcanını yakıyordu. Ancak Heron daha büyük acılara katlandığından bu acı onuniçin sinek ısırığından farksızdı.

"Hmm. Sistem yeteneklerimin kilidini aç."

[Talep reddedildi.]

"Eğer yeteneklerimin kilidini açmazsan bu veledi kurtarmamson derece de zor."

[…]

Heron iç çekti.

"Pekala. O zaman bu işi eski usül halledeceğiz."

Heron'un kendi kendine konuşmasını duyanlar istemsizce onun birdeli olduğunu düşünüp korktular. Deli gelişimciler ölmek üzere olsalar bilesavaşmayı kesmezlerdi. Ancak üyelerinden biri ellerindeydi şu an bu deligelişimcinin. Onu kurtarmak adına üyeler ortak bir karara varmış gibi üstünekoşmaya başladı.

Bu sırada üye ise saplamaktan vazgeçmiş kılıcını kurtarmayaçalışıyordu. Ne yazık ki onu da yapamadı.

"Bayadır kan tatmıyorum. İlk kurbanım olmaya hazırlanın siziküçük böcekler."

Kılıcı parmağıyla tutmakdan sıkılıp kuvvetiyle ittirdi. Üyeafallayıp bir kaç adım geri gitti. Heron ise bunu fırsat bilip sağ elini üyeningöğüs kafesinin içine kadar elini soktu. Tek seferde bunu başarmıştı. Üyeninyüz ifadesi korku dolu bir hal aldı. Kaçmaya çalıştı. Ancak kaçabilmesi mümkündeğildi.

Saldırmaya giden grup arkadaşları ise şaşkınlıktan donakaldılar.Nasıl bir canavar tek seferde bir insanın göğüs kafesine elini sokabilirdi?

Ancak Heron'un yaptığı bununla sınırlı değildi. Gözleri kızıl birşekilde parlamaya başladı ve bir çeşit büyülü sözler mırıldandı. Herkelimesinde Noah'ın vücudunun canlılığı yükseliyor, üye ise korkutucu bir hızlayaşlanıyordu.

"…özümse ve bana getir, Kandan Doğan."

En sonunda üye sadece posası kalmış bir şey, hayır şey biledenemezdi. Garip bir yumağa dönüştü. Heron bir an bile tereddüt etmeden elinisilkeleyip bu bok görüntülü şeyden elini arındırdı.

[İç yaralanmalar giderildi ancak kemik kırıkları yeni içyaralanmalar açmaya devam ediyor. En kısa sürede müdahale edin.]

[Uyarı! Kan Enerjiniz aşırı yüksek! En kısa sürede kullanmazsanızpatlayacaksınız!]

Heron'un dudakları son yazıyı görünce yukarı doğru kıvrıldı.

"Merak etme sistem. Daha yeni başlıyoruz."

Sonrasında kollarını iki yana açtı ve "Hadi gelin.Buradayım!" diye bağırdı. Bağırırken sırtında iki küçük kandantomurcuk oluştu. Oluşan tomurcuklar yavaşça bir araya gelip büyümeye başladı. Osırada da arkadaşlarının ölümünü gören grup öfkeye kapılıp Heron'a saldırdı.

İki kısa kılıç kullanıcısı, bir mızrak kullanıcısı ve bir debüyücü. Her biri kendi tarzıyla Heron'a saldırdı.

İki kısa kılıçlı sağdan ve soldan dikey ve yatay kesik atarakişini bitirmek istedi. Ancak Heron iki kılıcında hareketini hesaplayıp ikiparmağı ile ikisini de engelledi. Sabit kaldığını fırsat bilen mızraklımızrağını ona saplamaya çalıştı. Tabii ki Heron bir atlamaya onu alt etti.

"Hehe… Artık bu işi bitirmenin vakti değil mi?"

Yeniden büyülü sözler söylemeye başladı Heron. Vaktinin sınırlıolduğunu fark etmişti. Eğer vücudu fazla zorlarsa Noah boş yere ölmüş olacaktı.Bu yüzden hızlıca burayı temizlemesi şarttı. Büyülü sözleri söylemesini duyandörtlü hemen saldırıya geçtiler.

Ancak biraz geç kalmışlardı.

Tam kısa kılıçlılardan biri saldırmışken kan gibi parlayan birçubuk göğsünden girip sırtından çıktı. Diğerleri saldırmaya çalışmayı kesiphemen geriye atladılar. Böyle bir karar vermeleri ise basitti. Çünkü şu ankarşılarında sırtından iki tane küçük kandan kanatları olan bir canavar vardı.

Kandan çubuk giren kısa kılıçlı neler olduğunu bile tam olarakanlayamadan kanı çubuğun olduğu yere toplandı ve geri Heron'un eline geldi.

"Hmhm. Fena değil. Bayadır kullanmadığımdan çoğu şeyi unutmuşolsam da, etkileyici. Güzel. Yeni hayatımın kesinlikle büyük bir potansiyelivar."

Kanı kanatlarına geri yollarken konuşmaya devam etti.

"Ancak siz aptallar bu potansiyeli iyi olan gelecekteki velet"ben"i kızdırdınız. Bunun sonucunda bu tarikat er yada geç yokolacak."

Mızraklı hemen yanıtladı.

"Saçma, saçma konuşma lanet olası canavar! Biz sana kılımızıbile sürmedik!"

Büyücü olan ise bunu duyunca yüzünde ekşi bir ifade belirdi. Oneler olduğunu küçükte olsa biliyordu. Grup liderinin yardımcısı olan ve mevcuten büyük otorite, iç saha müridi ile bir iş için anlaşmıştı. Bu iş ise Noah veYuen'i kapsıyordu. Noah'ın yüzünü dış saha da zaten hemen hemen herkestanıyordu. Bir bakıma ünlü sayılırdı.

Aynı şekilde kılıçlı da anlasa da salağa yattı.

"Hah, sadece şansa iki arkadaşımızı öldürebildin. Tümgücümüzü kullandığımızda sen bir hiçsin."

Bunu duyunca Heron gülümsedi.

"Evet, haklısın. Yeni "ben" bir hiç. Ancak bu benimbir hiç olduğum anlamına gelmez."

Büyücü sordu.

"Ne demek istiyorsun?"

Heron gülümsemesini genişleterek yanıtladı.

"Hehehe. Demek istediğim şey şu. Kazanmanız için gerçektenbüyük bir şansınız vardı. Ancak tecrübesizliğiniz nedeniyle kaybediceksiniz.Kan Dikenleri!"

Bir anda bulundukları yerde kandan dikenler çıktı. Hiçbiriatlatmayı başaramadı.

[Kan İhtiyacı %250]

Heron onaylarken yüzünde bir gülümsemeyle yavaşça yürümeye devametti. O Katliam Tanrısıydı. Katliamdan zevk alan bir manyak.

Adım adım ilerlerken merdivenden aşağı inmeye başladı. İnerken beşüyeyle karşılaştı.

"Sende kimsin!?"

Biri onu tanımış gibi ayrı bir şekilde haykırdı.

"Bu o Zorba! Kaçmış yakalayalım şunu!"

Heron gülümsedi ve içten bir şekilde övdü.

"Zorba ha? Başlangıç için güzel bir ünvan velet."

Ona doğru saldırıya geçenleri görünce elini öne doğru doğrulttusadece ve bir takım büyülü sözler söyledi.

"Düşmanlarımın kanıyla yıkanmış bir iblis olarak emrediyorum,düşmanlarımın kanları elime toplansın. Kan sömüren!"

Ellerinde silahla tam saldırmak üzere olan beş üye donakaldı.Duygusal olarak değil. Gerçek anlamda dondular. En ufak şekilde hareketedemiyorlardı. Neler olduğunu anlayamadılar. Güçleri kesinlikle Noah'ın gücünüaşıyordu. O zaman nasıl böylesine mühürlenmişlerdi. Ancak her şey yenibaşlıyordu.

Beşi acı içinde çığlık atmaya başladı.

"Ahhh!"

"N-neler oluyor!"

"Lanet, lanet olsun! Çok acıyor!"

"Sikeyim! Sanki kanım içimden zorla çıkmaya çalışıyormuşgibi!"

"Lütfen… lütfen dur."

Heron'un gülümsemesi psikopatça bir hale alırken kahkaha atmayabaşladı.

"Hahahaha! Bu benim imza tekniklerimden birisi. Kan Sömüren.Eğer güç farkı fazla yüksek değilse hemen hemen her düşmanımın kanını belirlibir ölçüde kontrol altına alabilirim. Hoş sizin gibi zayıfların kanını almamoldukça basit ama hemen kanınızı alsam ne zevki çıkardı ki? Değil mi ama?Hahaha!"

Sonrasında olanlar ise oldukça trajikti. İlk on beş saniye tekhissettikleri yoğun acıydı. Sonrasında ise her birinin göz yuvalarından, burundeliklerinden, ağızlarından ve kulaklarından kan çıkmaya başladı. Kan yavaşyavaş Heron'un elinde toplanıyordu. İlk başta küçük bir bezelye gibiyken yavaşyavaş futbol topu büyüklüğüne ulaşmaya başladı. Tabii bu işlemin verdiği acıhayal dahi edilemezdi.

"Yal… varı… yorum… Yalvarıyorum…. durdurşunu…!"

Hepsinin ağzından benzer sesler çıksa da boğukluktan tekduyulabilen "Mm!"diye duyulan inleme sesleriydi.Ancak bu inleme sesleri ona oldukça zevk veriyordu. Buna baya bir süre devamedebilirdi. Tabii sistemin uyarısı olmasaydı.

[Kalan süreniz üç dakika on beş saniye.]

Sistemin uyarısını duyan Heron'un yüzü düştü.

"Off sistem. Hiç eğlenceli değilsin."

Bunun üstüne inatmış gibi Noah'ın retinasında yazılar belirdi.

[102. Görev: Katliam Tanrısının Dönüşü]

[Tarikattan kaçarken katledebildiğin kadarını katlet.]

[Minimum Öldürme Sınırı - Beş Yüz]

[Zaman Sınırı - Üç dakika]

[Görev Ödülü - Yok]

[Uyarı! Görevin başarılmaması dahilinde kişilik imha edilecektir.]

Heron'un yüzünde yazılanları okuyunca psikopatça gülümseme gerigeldi.

"Sistem insanı nasıl motive edeceğini çok iyi biliyorsun hehe.Öyleyse hadi başlayalım."

Gücünün etkisini bir anda arttırdı ve orada sürünen beş kişiiğrenç gözüken birer çamur parçasına dönüşüp tüm kanlar elindeki topa toplandı.

Elinde kandan bir top sırtında kandan kanatlarla Kan Meleğilakabının gerçekten hakkını veriyordu. Heron bir şey söylemeden adım adımilerledi. Gittikçe daha fazla kişi ne olduğunu merak edip oraya doğru akınetmeye başlasa da hemen hemen hepsi çamura dönüşüyordu.

Kan topu gittikçe büyüyordu. En sonunda yürümeye devam ederkenbirinin bağırınmasını işitti.

"Ne demek adamlarımız ölüyor!? O sadece Temel Oluşturmaaşamasındaki ölümlü bir velet. Gidin öldürün şunu!"

Onun emrini duyan yaklaşık otuz kadar üye saygıyla bağırdı.

"Emredersiniz grup lideri yardımcısı!"

Hepsi birden tam arkalarına döndükleri sırada o bağıran adamınönünde belirdi Heron.

"Adamlarını gazlamanı takdir ettim. Adın neydi? Ha Utku.Doğru doğru. Yabancı birisisin anlaşılan. Veledin anılarından aldığım kadarıylaburada bu isim oldukça nadir."

Aniden beliren Noah'ı görünce Utku bir an korktu. Sonrasında iseşaşırıp kahkaha attı.

"Hahahaha! Elime kendi rızanla gelmeni beklemiyordum.Yukarıdan geldiğini varsayarak söyleyebilirim ki ona olanı görmüşsündür değilmi? Haha. Eğer gitsen umursamazdım biliyor musun? O acı sana ömür boyu yeterdihah! Ama sen kendi rızanla yanıma geldiysen seni zevkle öldürebilirim."

Sonrasında yüzüğünden iki elli uzun büyük bir balta çıkarttı.Heron baltaya sadece baktı ve gülümsedi.

"O baltayla bana zarar verebileceğini sanıyorsanyanılıyorsun. Hm?"

O anda bir ses zihninde işitti.

[Öldürme… Öldürme onu… Onu ölmekten beter hale sok…!]

Bu ses Noah'ın iradesiydi. Zar zor anlaşılıyordu. Fakat Horen netbir şekilde anlamıştı. Bir an şaşırsa da sonradan anlayışla onayladı.

"Hmhm anlıyorum. Benim… olmana şaşmamak lazım. Huh? Sistemonu bile söylememez miyim? Aman neyse. Madem velet öyle istiyor…"

Kan topunu kandan oluşan mızraklara çevirdi.

"…o zaman bize de uymak düşer."

Kandan mızrakların aniden oluşması Utku'nun afallamasına sebepoldu. Bu afallama nedeniyle zamanında savuşturamadı ve kolları ve bacaklarınakandan yapılmış mızraklar saplandı.

Aniden yere sabitlenen Utku, orada boş boş bakan üyeleri görüncekükredi.

"Ne duruyorsunuz!? Öldürün şunu!"

Ancak kimse en ufak adım dahi atmadı. Aptal değildiler. Başlarıyere çivilenmişse kendileri anca kurbanlık koyun olabilirlerdi onlara göre.

"Adamlarının umurunda değilsin anlaşılan. Güzel, işimekarışan insanları sevmem zaten."

Adım adım yaklaşırken konuşmaya başladı.

"Seninle bu veledin hiç bir sorunu yoktu. Bu yüzden böylesineacımasız bir şeyi yapmazsın. En kötü veledi öldürmeye çalışırdın. Kızlaherhangi bir kinin yok. O zaman soru şu. Sana kim veletle o kızı kaçırmanıemretti?"

"Tabii sanki sana söylerim de."

İçten içe korksa da hala kendine güvenen ifadesini korumayaçalışıyordu. Bunu fark eden Heron alaycı bir şekilde ona bakarak konuştu.

"Hm? Merak etme. Sadece formalite icabı sormuştum. Nasıl olsasana yapacağım küçük işkence sonucunda istemesende anlatacaksın."

Kandan oluşan yeni bir mızrak oluşturdu.

"Hmm… Erkeklerin en çok nereden canı yandığını biliyormuydun? Kol veya bacak değil. Hayır, hayır."

Kandan mızrağı Utku'nun üç santim sopasına doğrulttu. Heron'un neyapmayı düşündüğünü anlayan Utku ise anında bülbül gibi şakımaya başladı.

"Tamam, tamam! Konuşacağım! Sakin onu oraya batırma! Adrius,Adrius yaptı! Benden sizi getirmemi istedi. O kızla hiç bir derdim yoktu! Oadam sadece onunla oynamak ve bir köşeye atmak istedi. Seni de sorunçıkartmamak için şantaj yapmak için kullandı."

Heron'un yüzü ekşidi. Bu insanlar gördüğü en aşağılık insantipleriydi.

"Peki… nerede o şu an?"

"Bilmiyorum, bilmiyorum! Lütfen bana o mızrağı saplama!"

Utku'nun panikli davranışını görünce Horen güldü.

"Haha! Merak etme sözümü tutup saplamayacağım…"

Bunu duyunca anlık olarak Utku rahat bir nefes aldı. Fakat sonrakicümleyi duyunca yüzü solgunlaştı.

"…Ama sana uygun bir ceza vereceğim. Sizin gibiaşağılıkları, aşağılık bir şekilde öldürmek lazım."

Elini salladı ve Kan mızrakları deldikleri yerden ve Utku'nun gözeneklerindenvücuduna karıştı. Utku neler olduğunu bilmese de korkmaya başladı.

"Bana, bana ne yaptın!?"

Masummuş gibi Heron ellerini aceleyle çırptı.

"Hiçbir şey, hiçbir şey. Sadece biraz takviye yaptım…"

Utku tek kaşını kaldırdı.

"Takviye?"

Heron onayladı.

"Aynen! Kan pompalama hızını arttırdım. Tabii vücudununnormalde alışık olmadığı bu pompalama hızı nedeniyle acı içinde ölmene sebepolacak. İlk olarak gözeneklerinden kendi kanın fışkırmaya başlayacak. Hemenardından yavaşça damarların aşırı basınçtan dolayı patlayacak ve en kötüsü sentüm bunlar olurken her birini hissedeceksin. Hahaha!"

Heron'un dediğini duyan üyeler tir tir titremeye başladı. Bunormal bir insan olamazdı. Bu canavar, cehennemden gelen bir şeytan kraldı!

Herkesin gözlerinde korkulu bakışı görünce ekleme gereği duyduHeron.

"Merak etmeyin. Siz bu aşağılık lideriniz gibi acıçekmeyeceksiniz."

Bunu duyunca anlık olarak herkes rahatladı. Yardımcı liderlerineyapılan şeye şahit olunca zaten yaşama ümitlerini yitirmişlerdi. Acı verici birölümdense acısız bir ölümü kabul edebilirlerdi.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR