Vampir Hükümdarı

Çevirmen: MoonWarrior
Editör: MinPei
Bölüm 20: Katliam Tanrısı (2)

Heronadım adım ilerlerken etrafında oluşan on altı adet kandan mızrak havadasüzülürken, ona ürpertici bir hava sağlıyordu.

[Kanİhtiyacı kritik düzeyde!]

"Anlıyorum…Veledin kapasitesi bu yani? Bu kadarı bile yeteri kadar ilgi çekici."

Yirmimızrak. Noah'ın sınırı yirmi kan mızrağıydı. Heron on altı mızrağı, otuz korkaküyeye doğrulturken düşündü.'Hmm. Bunları tek seferde katletmekistiyorum. Bu yüzden…'

Herbir mızrak ikiye bölünüp kan küresine dönüştü. Ardından küreler şekildeğiştirdi ve kandan yapraklara dönüşüp keskin bir şekilde dönmeye başladı.Otuz iki adet kanlı dönen yapraklar Heron'un arkasında havada habis bir şekildesüzülüyordu.

"Bubenim çok sevdiğim bir tekniktir. Bununla öleceğiniz için şanslısınız. AdıKanlı Kiraz Yaprakları. Son bir sözünüz var mı? Merak etmeyin yanda kilideriniz gibi acı çekmeyeceksiniz."

YandakiUtku'yu işaret ederken en ufak duygu ibaresi bulunmuyordu yüzünde. Tabii yüzüduygusuz gözükse de adamın halinden oldukça zevk aldığı kesindi. Horen hayattayapmayı sevdiği iki şey vardı. Öldürmek ve işkence etmek.

Utku'nunise o sırada aynı tarif ettiği gibi gözeneklerinden kan akmaya başladı. Oldukçagarip ve acı verici bir his Utku'yu sarmışken içten içe bazı damarlarının fazlayükten patladığını hissedebiliyordu. Burnundan şimdiden kan akmaya başlamıştı.O an son bir intihar saldırısı için kalkmaya çalıştı. Böyle acınacak birşekilde ölmek istemedi. Lakin ayağa kalkmaya çalıştığında bacaklarındaki vekasıklarında olan damarlar patladı.

"Ahh!"

Heronona bir bakış attı."Aptal."dedi. Sonrasında iseorada dikili duran ellerinde silahlar olsa da sıfır azimleri olan üyelerebaktı. Aslında hepsi birden savaşsa bir şansları olabilirdi. Ancak her birininiradesi bu korkutucu sahne tarafından tamamen alt üst edilmişti.

"Öyleysebaşlayalım."

Sağelini kaldırdı ve ölüm emri veriyormuş gibi yavaşça aşağı indirdi. Bu hareket okadar yavaş değildi aslında ancak üyeler için ömürlük bir süreydi. Sonrasındaise kan yaprakları hepsinin tek seferde kafasını kesti. Kafalar havada uçarkenher bir boyundan kan bir çeşme misali fışkırdı. Tabi Heron fışkıran kanlarıisraf etmemek için onları da kontrol altına aldı ve kan bıçaklarıyla kendineçekti. Kan nehir akıntısı misali Heron'un etrafında toplanıp halka şeklindedönmeye başladı.

Heroniç çekti.

"Huh.Bu çok yorucuydu."

Dönenkan halkasına sol elini daldırdı ve büyük bir avuç kanı tutup, ağzına götürüpiçti.

"Hmhm.Güzel ama biraz umut eksik."

[Kanİhtiyacı %100]

Etrafındadönen kanları mevcut bıçaklarla birlikte kanatlara ve bir küreye çevirirkenUtku şok ve korku içinde ona baktı.

"S-senbir… vampir misin!?"

Herontek kaşını kaldırdı.

"Hm?Daha önce fark edersin sandım. Gerçekten aptalsın anlaşılan. Evet bir vampirim.Hem de en güçlülerinden."

Utkubu cevabı duyunca ufacık bir umudu bile kalmadı. Artık gözlerinden vekulaklarından da kan akmaya başladı. Ancak tüm bunlara rağmen sakin bir ifadeyesahipti.

"Tekbir şey sormak istiyorum. Bir canlı da üç soy nasıl mümkün olabilir? Ne de olsasen yarım kan olsan da o soya sahipsin."

"Osoy? Haa anladım. O soyu diyorsun. Çocuk bilmeye hazır değil. O yüzdenbahsetmem yasak. Ancak sana şunu söyleyeyim. Bu evren de anlaşılması güç birsürü olaylar var. Burası sadece buzdağının görünen küçük bir ucu. Bu yüzdeninan bana bunda şaşılacak pek bir şey yok."

Utkugözlerini yummadan önce garip bir gülümsemeyle ona baktı.

"Anlıyorum…Ahhh!"

Ancakacıya dayanamayıp yine çığlık attı. Heron ise onunla daha fazla ilgilenmeyipilerlemeye başladı. Özellikle ona işkence etmesi için ne vakit vardı. Ne debuna gerek vardı. Ölmesi an meselesiydi ne de olsa.

Vegerçekten de söylediği gibi oldu. O gittikten on saniye bile geçmeden Utku'nuntüm uzuvları tek tek patlayarak kan kaybından öldü. Tabii bu on saniye dekendisi de boş durmadı. Dışarıya doğru kimi gördüyse acımadan öldürüp kanınıkendine kattı.

Ensonunda dışarıya adım attığında ise yüzünde ki gülümseme genişledi.

"Anlaşılanbu iş düşündüğümden daha da kolay olacak."

Kendisişu an dış saha da sıradan gibi gözüken ara sokakların birinde olan birvilladaydı. Evet, dış saha da da iç saha gibi villalar vardı. Ancak dış saha daöyle bir yerde kalmak için Noah'ın şu anki bütçesine göre büyük paralaryatırmak gerekirdi. Bu eski püskü villa da karanlık olayları örtbas etmek içinkullanılacaktı.

Ancakartık kullanıldığı tek şey elliden fazla cesede ev sahipliğiydi.

[55/500]

"Hmmm.Eskisi gibi ortaya dalıp önüme geleni mi kessem acaba?"

Sonrasındabu fikir oldukça hoşuna gittiğinden hemen yapmaya karar verdi. Kanatlarınıçırptı ve kısmi olarak havada süzülerek koşmaya başladı. Koşuyor, zıplıyor,kanatlarıyla süzülüyor ve bunu tekrar ediyordu. Ara sokaklar dardı. Ancak buHeron için sorun değildi. Kanatları binaları parçalayarak yol açıyordu ona.

Tabiibu parçalama gürültüsü elbette ki bazı insanların dikkatinden kaçmadı.

"Şuradabir ses duydum."

"Evetbende. Sanki birisi bir şey parçalamaya çalışıyor gibi."

"Merakettim. Bir bakalım mı?"

"Olur."

Bunabenzer bir kaç konuşmaya gittikçe yaklaşan sesin kaynağına bir kaç müritbakmaya karar verdi. Bu verdikleri son karardı. Hemen ardından onların ki dahilolmak üzere yirmi kafa birden havaya uçtu ve fışkıran kanlar garip biryörüngeyle kan meleğinin etrafında dönmeye başladı.

"Sıkıcı.Farklı tarzlarda mı saldırsam acaba artık? Siktir! Sürem azalıyor."

Gördüğüsayıyla istemsizce küfretti.

[Soniki dakika otuz saniye.]

'Çabukolmam lazım."

Bunutakiben hemen dükkanlardan birinin üstüne sıçradı. Kandan kanatları olan ve sağelinde garip bir küre tutan birisi elbetteki tüm dikkatleri üzerlerine çekti.

"Hey!Bu da kim?"

"OZorba değil mi? Orada ne yapıyor?"

"Onunsırtındaki şeyler de ne öyle?"

"Kandeğil mi onlar? Şuraya bakın!"

Herkesbir kişinin işaret ettiği ye baktığında kopan ve yuvarlanan kafaları gördüler.Kimi deneyimsizlerin midesi bulansa da dış saha da çokça ölüm olduğundan çoğukişi sadece onu yapan kişi olacak muhtemel kişiye yani Noah'a korku dolugözlerle bakmaya başladılar.

Korkudolu gözlerle baktıkları kişi ise o sırada hepsini öldürmek için farklı bir yoldüşünüyordu.'Veledin mevcut gücüyle hepsini tek seferde öldürmemmümkün değil. Kontrol sınırım yirmi kan mızrağı. En küçük hallerinde uygularsamkırk yaprak. Veledin gelişimi de zaman geçtikçe riske gidiyor lanet olası oyasak tekniği kullandığı için. Ne yapmalıyım…?'

Sonrasındabirden aklına gelen bir fikirle gülümsedi.'Uzun süredir yakındövüşe girmedim ha? Sistem! Kalan süreyi ikiye katlamak için bir yol varmı?"

[Manayıhareket halinde özümseyebilirseniz mümkün.]

Buteoride mümkün olsa da pratikte imkansızdı. Fakat Heron imkansızı zamanındaaşmış birisiydi. Gülümsedi.

"Pekala.Öyleyse katliamıma başlıyorum."Sağ elindeki kan küresinin bir tırpanolduğunu düşündü ve kan küresi uzun bir tırpan haline geldi. Kavisli bıçağı,normal bir bıçaktan daha uğursuz bir parıltıyla parlarken sopa kısmı garip birşekilde gerçek sopadan yapılmış gibi gözüküyordu.

Tekeliyle tuttuğu tırpanı ikinci eliyle de tutmaya başlarken mırıldandı.

"KanMeleği diye anılmamın sebebi olan tekniği böyle düşük bir yerde kullanmakzorunda olmam ne acı… Kan Savaş Sanatı Stil bir: Ölüm Getiren…"

Sonrasındatüm gözlerden kayboldu. En azından insanların görüşüne göre kayboldu. Aslındaoldukça hızlı hareket ediyordu. Elindeki silahtaki kan yoğunluğunu yayarakzaten tam güç çalışan vücuda patlayıcı bir güç aşıladı. Gözlerden anikayboluşunun hemen ardından tüm gözler onu aramaya başladı. Kimisi tabii kifırsattan istifade kaçmaya yeltendi.

Fakato kaçmaya çalışan dikey bir şekilde ikiye ayrıldı. Bağırsakları her tarafasaçılmıştı. Bunu görenler çığlık attı.

"Siktir!Buradaki herkesi katletmeyi düşünmüyor değil mi!?"

"Kaçmalıyız!Hem de hemen!"

Tabiiki insanlar panik yaptı ikiye ayrılan cesedi görünce. Bir curcuna patlak verdive herkes kaçmaya başladı. Fakat ne kadar çabalarsa çabalasınlar her biri birşekilde ölüyordu. Dikey şekilde ikiye bölünen ve yatay şekilde kesileninsanlar, kopan kafalar her yerdeydi. Ancak hiç kan izi yoktu. Kesildiği an kanemiliyordu sanki. Bu onları daha da korkuttu ama bir şeyden bir o kadarda eminoldular.

"Birvampir bu!"

"Başaçıkmamız imkansız! Canını seven kaçsın!"

"Siktir!Bırak beni sürtük! Kendi başınasın."

"Benen arkadan sizi koruyacağım dostlarım. Önden gidin!"

Bağırmalarhavada uçuşurken herkes tamamen kendi canını önemsiyordu. Kimilerisevgililerini veya arkadaşlarını ayak bağı olmaması için bir kenara atarkenkimileri -ki bunlar gerçekten azınlık sayılabilecek kadar azdı- yakınlarıylabirlikte kaçmak için elinden geleni yaptı.

Ancaksonuç değişmedi. Hepsinin sonucu mutlak ölümdü. Heron'un mevcut katliam yaptığıyer en azından iki yüz, üç yüz kişinin dolaştığı bir bir yoldu. Ancak bu yol şuan oldukça sessiz bir hale gelmişti.

Heron,kahkahalarla gülerken sistem yeni bir sayı gösterdi.

[255/500]

"Hahahaha!,fena değil, hiç fena değil! Bu çöp vücutla bu kadar fazla katliam yapmayıbeklemiyordum. Hah, bunu bir kez daha yaparsam tam sayıya ulaşabilirim.Fakat… neden sadece beş yüz ile yetineyim? Haha!"

Yüzündesadistik bir gülümseme belirmişken Noah'ın vücudunun belirli bölgelerindesınırında olduğunu işaret eder gibi damarlar belirdi. İğrenç bir şekildetitreşiyordu bu damarlar. Fakat ilginç bir şekilde sadistik gülümsemesiyle buvücut oldukça uyumlu gözüküyordu.

Uyumlugözüken bu görüntü ne yazık ki fazla uzun süre duramadı. Oldukça hızlı birşekilde tekrar gözden kayboldu ve geriye sadece hızdan oluşan bir ardıl görüntübırakırken retinasında beliren yazıya homurdanmaktaydı…

Tümbunlar yaşanırken elbette ki bu olaylarlar tüm dış sahaya hızlıca yayıldı.Fakat bu olayları duymadan azınlık bir kesimde hiç yok değildi. Bunlardanbirisi de Julia'ydı.

Julia'nıngünlük rutini Noah ile karşılaşana kadar sabitti. Gelişim yap, görev olarakaldığın binanın başında dur ve tekrarla. Noah ile karşılaştıktan sonra ise nedoğru düzgün gelişim yapabiliyordu, ne de görevine odaklanabiliyordu. Tabiibunun nedeninin köle mührünün düşüncelerini manipüle etmesiydi. Fakat o bunubilmediğinden aşka bağlasa da kendi içinde bunu reddediyordu. Bundan sebepgörevi bitirmeye ve bundan sonra gitmemeye karar verdi. Bu yüzdende şimdigörevi olduğu binaya gidiyordu.

Binayagiderken bir anda o binanın tepesinde bir adamın belirdiğini gördü. Diğerherkeste aynı şekilde merakla oraya baktı.

Gençadam, Noah'a oldukça benziyordu. Fakat vücut yapısı Noah'tan farklı olarakkaslarını çok belli ediyordu. Sanki dışarı fırlamaya çalışıyormuş gibi de birkaç damarı gün yüzündeydi. Ancak en belirgin farklılık yüzündeydi. Kızıl elipsgözleri o masum çocuktan çok, kan isteyen bir Katliam Tanrısı'nı andırıyordu!

Busırada genç adam elindeki tırpanı kaldırdı ve herkesin duyabileceği şekildekahkaha ile karışık bir şekilde haykırdı.

"Haha!Selamlar! Ben bu küçük tarikata ölüm getirmeye gelen küçük ölüm meleği Heron!Bu veledi bu raddeye kadar kızdırdığınız için bu tarikata yargı dağıtmayageldim haha! Bu yüzden gururla söylüyorum ki buradan bir kişi dışında hiçbiriniz canlı çıkamayacak!"

Bunuduyanlar hemen"Kaçın!"diye bağırınsalarda vekaçmaya çalışsalarda boşaydı. İlk kaçmaya çalışan on beş, on altı yaşlarındabir kızdı. Denemesinin sonucunda kafası ortadan ikiye yarıldı. Sonrasında başkabirisinin kolları ve bacakları koptu. Bir diğerinin ise tek hamleyle vücududikey bir şekilde ikiye ayrıldı. Kimileri ise yatay bir şekilde ikiye ayrıldı.Fakat onlar tekli değil en az üçer, dörder grupça kesilen kesimdi. Çoğuylahızlı bir şekilde de olsa tek tek ilgilenmeyi tercih etti Heron.

Juliabu katliamın tam olarak ortasında kaldı. Kaçmaya çalışsa da garip bir güç onuHeron'a itiyordu. Julia nedenini bilmiyordu. Fakat umursayacak durumda dadeğildi. Canı diğer herkes gibi daha ön plandaydı.

Kaçarkenyanında onun gibi kaçmaya çalışan herkesin bir bir öldüğünü görürken kusmamakiçin kendini zor tuttu. Yine de metanetini korumayı zorda olsa başardı vekimseye bakmadan kaçabildiği kadar kaçmaya çalıştı.

Enazından ilk saniyelerde böyleydi. Sonraları hemen yanındakiler ölse bilekendisine en ufak zarar gelmediğini fark edip afalladı. Bu kadarı şansolamazdı. Julia, kandan şelaleler oluşması gerektiği halde en ufak birikintiolmayan, ceset yığınlarının kaynağına dönüp baktı.

Osırada Heron oldukça mutlu bir şekilde hasatına devam ediyordu.

[467/500]

[469/500]

Sayılarınartışını gördükçe sırıtışı genişleyip çarpık bir hal alıyordu. Damarları dahada gün yüzüne çıkıp, normalde ortalamadan iyi gözüken vücudunu kirletiyordu.Fakat vücudun geçici sahibi bunu umursamadı. Aksine daha da şevk ile kesmeyedevam etti.

Biradam tam kaçmayı başardığını düşündüğü sırada kafasının koptuğunu fark etti.Bir kadın kaçmak için ayarttığı erkekleri kullandı. Başka bir erkek sevdiğikadını etten kalkan olarak kullandı. Herkes farklı bir rezillik ile kaçmayıdenedi. Yine de kaderleri değişmedi. Fakat hepsinin aklında tek bir soruvardı.'Neden ben?'Ne yazık ki bu soru aslaöğrenemeyecekleri bir soruydu.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR