Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 101: Aşırı Düşünmek

Zorlu eğitime rağmen ertesi sabah gözlerimi açtığımda kendimi yenilenmiş hissediyordum. Bunun nedeni merhem miydi yoksa Lei'nin pasif etkisi mi? Muhtemelen ikisinin bir kombinasyonuydu. Yanımdaki banyodan gelen su sesini duydum, Lei'nin yanımdaki yeri boştu. Elimi yastığına koyduğumda hâlâ sıcaktı, yani kalkalı çok uzun zaman olmamıştı.

Ne yaptığımın farkına varmadan gözlerimi kapattım ve yüzümü yastığa gömüp kokusunu derin derin içime çektim. İstemeden ne yaptığımı anladığımda irkilerek geri sıçradım ve gözlerimi kırpıştırdım. Aklımdan ne geçiyordu ki?

Oh, hadi ama. İkimiz de senin de en az benim kadar zevk aldığını biliyoruz. Bu konuda telaşlanmana gerek yok. Nasıl olsa benden başka kimse fark etmedi, diye dalga geçti Tarask.

Bunu inkâr edemezdim ama yine de dürtülerimle hareket etmeye başlamam kafamı karıştırıyordu. Vücudumdaki değişikliklerden mi kaynaklanıyordu? Kokulara karşı hep bu kadar hassas mıydım? Gerçekleşmekte olan değişiklikler sınırlarımı yeniden belirlerken artık bunu söylemek zordu.

Kafanı çok derin düşüncelere gömme, zavallı şey. Sonunda tamamen kavrayabildiğin bir şeye daha fazla ilgi duyman doğal değil mi? Eğer bir şeyi hissediyorsan, tepki verirsin. Bu kadar basit.

Sanırım bu konuda haklıydı. Birinin kanının kokusu ya da tadıyla kontrolümü kaybetmeye başlamadığım sürece endişelenmemeliydim.

Kaybedeceğini sanmıyorum. Bu dürtüler bende sandığın kadar baskın değil. Sen nasıl yemek yiyene kadar açlığına karşı koyabiliyorsan, ben de kendimi ne zaman doyuracağıma karar verebiliyorum. Lei'ye verdiğim güçlü tepkiler benim için bir ilkti, diye itiraf etti Tarask. Yine de artık bu hissiyata alıştım ve onun kanından içerken bile soğukkanlılığımı koruyabiliyorum. Yani bu konuda bu kadar gergin olmana gerek yok.

Beni rahatlatması hâlâ garipti ama sözlerini olduğu gibi kabul etmeye karar verdim. Teşekkür ederim, Tarask.

Lei suyu kapatırken ayağa kalktım ve birkaç parça kıyafet almak için kalktım. O çıkar çıkmaz, kahvaltı için giyinmiş olarak birbirimizi selamladık. Sıra bana gelmişti, dün bana yaptığı bakımın kalıntılarını yıkadım.

Döndüğümde Lei beni bekliyordu. Birlikte bir başka açık büfe kahvaltı için yemek salonuna yöneldik. Diğerleri çoktan masalarına oturmuş, yaklaştığımızı gördüklerinde coşkuyla el sallıyorlardı.

"Herkese günaydın." Lei ve ben yerimize otururken onlara gülümsedim.

Greg önce onu, "Günaydın, Lei," diye karşıladı, ardından bana döndü. "Size de günaydın, Duncan ve Tarask. Hepiniz iyi uyudunuz mu?"

Az önce her birimizi ayrı ayrı selamladığını fark edince Tarask ve ben gözlerimizi kırptık. O kadar şaşırmıştım ki Lei ona cevap verene kadar tepki bile vermedim.

"Evet, teşekkür ederim, Greg. Dünkü egzersizlerden sonra gece boyunca dinlenebildik," dedim. Tarask'ın şaşkınlığı içime aktı ve diğerleri de sabah ritüelimiz için ona döndüğünde bu şaşkınlık geçmedi. İkimiz de bize tek bedende iki ayrı insanmışız gibi davranmalarını beklemiyorduk. Dün onun benden farklı davrandığını gördükleri için olabilirdi.

Elbette, onlara daha önce onun ve benim aynı gemiyi paylaştığımızı söylemiştim fakat daha önce değiştiğimize hiç tanık olmamışlardı. Bunun üzerine şahsen düşünmüşler miydi? Ya da Lei, Tarask ve ben yürüyüşe çıktıktan sonra kendi aralarında konuşmuş olabilirler miydi? Kesin bir şey söyleyemezdim. Kesin olan tek şey, onu gruba dahil ettikleri için üzerinde bir etki bıraktıklarıydı.

Vakitsiz ötmek istemiyordum ama belki de bu onun için yeni bir deneyim olacaktı.

Varlığımı fark ettiler diye maymunlarını sevmeye başlamayacağım elbette, diye homurdandı Tarask düşüncelerimde. Ama çabalarını kaydedeceğim. En azından görgü kurallarının önemini anlamış görünüyorlar. Onları benim adıma selamlayabilirsin.

Sana bir iyilik yapıp yapamayacağımı sormaya ne dersin? diye karşılık verdim. Ama tabii ki ikimiz de biliyorduk ki, bana yalvarmasını sağlayacak kadar utanmaz değildim. Bunu sadece onun emri üzerine yapmadığımı açıklığa kavuşturmak istemiştim.

Fikrimi değiştirmeden önce şu işi hallet, zavallı şey.

Diğerlerine dönerken kıkırdadım. "Tarask da size günaydın diyor. Ee…" Lei'ye döndüm ve ona nazikçe gülümsedim. "Bugün kahvaltıda ne var diye bakmak ister misin?" Sanki onu büyük bir salonda dansa davet etmişim gibi elimi uzatırken sırıttım.

"Benim için zevktir." Gülerek teklifimi kabul etti ve sergilenen yiyeceklere doğru ilerlerken ellerimizi birbirimize doladım.

Her sabah böyle keyifli başlasa, buna alışabilirdim. Herkes çok neşeliydi, Lei gerçekten mutlu görünüyordu. Düşüncelerimdeki Bay Huysuz bile henüz dırdır edecek fazla bir şey bulamamıştı. Gemiyi keşfetmek için bir gün daha geçirmeyi dört gözle bekliyordum. Belki havuza tekrar bakabilirdik ya da Lei'ye etrafı gezdirebilir, henüz görme fırsatı bulamadığı insan dünyasını ona daha fazla gösterebilirdim.

Peki, ona istediğin gibi çıkma teklif edecek cesaretin var mı? Bir grupla hep birlikte etrafı gezmek bir şey ama ikimiz de biliyoruz ki, derinlerde başka niyetlerin var.

Var mıydı? Evet, kendime karşı tamamen dürüst olursam, vardı. Bunun nedeni ne tanık olduğum anılar ne de Tarask'ın özlemiydi, her ne kadar bu duyguların boyutunu henüz tam olarak itiraf etmekten çekiniyor olsam da.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR