Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 102: Yapabiliyorken Yakala Onları

Duyguların olayı budur, zavallı şey. Onları kabul etmeye hazır olup olmaman umurlarında değildir. Bir kere ortaya çıktılar mı, artık onlardan kurtulamazsın. O yüzden bu duyguları, kendi kendilerine yok olana dek onları görmezden gelecek kadar aptal olan birine karşı besle. Asla yok olmazlar. Bu nedenle, kendine bir iyilik yap, kaçınılmaz olanı kabul et ve değerli anları boşa harcama. Yapabiliyorken yakala onları.

Yani artık beni sadece teselli etmekle kalmayıp aynı zamanda cesaretlendirdiği bir noktaya mı gelmiştik? Birbirimizi tanıdığımız birkaç hafta içinde ilişkimizin bu kadar hızlı değişmesini hiç beklemiyordum. Bunun anlayışımızın ulaşacağı son nokta olmadığından emindim. Yine de garip bir şekilde Tarask'ın içimi gördüğünü hissettim.

Düşüncelerine 7/24 saplanıp kaldığında seni yorumlamak o kadar da zor olmuyor, biliyor musun? Ama işte tam da bu yüzden kıçını kaldırıp ilk adımı atmalısın. Daha ne kadar bekleyeceksin? Kendi başına karar vermek zorunda kalmayasın diye ilk adımı onun atmasını mı umuyorsun? Atmayacak. Çünkü tereddütlerini hissedebiliyor, Duncan.

Gözlerimi kırptım. Farkında olmadan Lei'den daha net bir sinyal mi beklemiştim? Benim kendisine ilgi duyduğum gibi onun da bana ilgi duyduğunu kanıtlamak için bir neden mi? Tüm bu düşünceler, çeşitli yiyeceklerin arasında dolaşıp bu sabahki kahvaltı için bir seçim yaparken aklımdan geçip gitmeye devam etti.

Bir adım daha atmayacak, zavallı şey. Şüpheleri olduğu sürece yapmayacak. Etrafımızı saran tehlikelere seni de dahil etmekte tereddüt ettiği sürece. Biliyor, Duncan. Lei, bu sınır geçildikten sonra onu daha fazla korumak zorunda hissedeceğini biliyor. Ve seni, kendin için gerçekten istemediğin bir duruma zorlamaktan daha fazla korktuğu bir şey olmayacaktır.

Daha önce hiç bu kadarını düşünmemiştim. Tabii ki, bana karşı düşünceli olmaya çalıştığı ama yine de ilgilenebileceğini ima ettiği tüm anları hatırladım. Tepki vermemi sağlamaya mı çalışıyordu? Bir tavır almamı ve ne istediğimi kendim için netleştirmemi mi?

Bir numaralı aşırı düşünen kişi ünvanını gerçekten hak ediyorsun. Daha basitçe anlatayım, Duncan. Onu seviyor musun?

Evet. Cevap zihnimde o kadar baskın bir şekilde akmıştı ki, duyguların katıksız gücü karşısında şaşkına döndüm. Onu seviyordum ama bunun ne zaman olduğunu tam olarak söyleyemezdim. Belki de belirli bir anda olmamıştı, daha çok Lei'nin karakterini daha derinlemesine anlamamla ilgiliydi.

Güzel, cevaplaması o kadar da zor değildi, değil mi? Şimdi: Ondan etkilendiğini hissediyor musun?

Elbette hissediyordum. İlk başta Tarask'ın etkisi diye geçiştirmeye çalışmış olsam da onun benim üzerimdeki etkisini unutmamıştım. Kokusu, vücudunun hareketleri, baştan çıkarıcı görseller - hepsi en başından beri dikkatimi çekmişti. Onu sahiplenmeyi, kaymaktaşı tenine dokunmayı düşünmek bile! Fantezilerimin derinliklerine dalmamak için düşüncelerimi durdurmak zorunda kaldım.

Yani onu seviyorsun, onunla birlikte olmak istiyorsun ve onu koruma ihtiyacı hissediyorsun? O zaman seni zincirleyen tam olarak nedir? Ona gerçekten yaklaştığında kafanı koparacağımdan mı endişeleniyorsun?

Hayır, endişelenmiyordum. Tarask onu sahip olduğu bir şey olarak görmediğini zaten açıklamıştı. Masaya oturdum, Lei de arkamdan geldi. Yorumlayamadığım bir ifadeyle beni yakından izliyordu. Endişeli miydi? Benden hissettiği tüm dürtüleri anlamaya mı çalışıyordu?

Pekâlâ. Duygularının uzun sürmeyeceğinden mi endişeleniyorsun?

Bu aptalca bir soruydu. İşlerin nasıl sonuçlanacağını önceden bilmenin hiçbir yolu yoktu. Bu zihniyet yüzünden bir kez bile bir şeyden geri adım atmamıştım. Bizim işimizde, her gün son günümüz olabilirdi ve eğer bir şeyin sonuna kadar sürüp sürmeyeceği konusunda endişelenecek zamanım olsaydı, hayattan zevk almayı tamamen bırakabilirdim.

Bak. O halde nihai sonuç nedir? Kendini topla ve harekete geç!

Tarask haklıydı. Bunu kabul etmekten nefret ediyordum ama yine de onun savlarından birini geri çeviremezdim. Garipti, az önce Lei'ye yaklaşmak, ondan özel olarak biraz zaman geçirmek isteme düşüncesi beni tereddüte düşürüyordu. Peki ya şimdi? Sanki Tarask kafamın arkasında gizlenen ve beni kontrol altında tutmaya çalışan tüm sessiz şüpheleri uçurmuş gibiydi. Neyi bekliyordum?

"Lei?" Sonunda ağzımı açtığımda bakışlarımız birbirine kenetlendi. "Günü benimle geçirmek ister misin?"

"Bana çıkma mı teklif ediyorsun?" Lei sözlerimi doğru yorumladığından emin değilmiş gibi gözlerini kırpıştırdı.

"Evet. Bana bu onuru bahşedersen seninle bir randevuya çıkmak isterim."

Kalp atışlarındaki değişimi algılayan duyularım yoğun bir şekilde ona odaklandı. Tek bir sese bu kadar konsantre olabileceğimi hiç düşünmemiştim.

"Çok isterim." Beklediğimden daha çekingen bir şekilde gülümsedi, yanaklarının rengi kırmızının tonuyla parlıyordu.

"Harika. O zaman kahvaltımızı bitirdikten sonra gidelim." Eline uzanarak nazikçe sıktım ve bu anı uzattım. Bana ait olmasını hiç beklemediğim, fethedilmemiş bir kaleyi ele geçirmiş gibi hissediyordum. Kalp atışlarım başımı döndürecek kadar hızlanmıştı.

Lei başını onaylarcasına salladı ve kahvaltısına dönerken hafifçe gülümsedi. Kahvesinden bir yudum almadan önce, "Bunu dört gözle bekliyor olacağım," diye itiraf etti.

"Birlikte çok tatlısınız." Charles bana baktı ve sırıttı. "Onu nereye götüreceğine dair bir tavsiyeye ihtiyacın var mı?"

"Hayır, teşekkür ederim. Onu nereye götürmek istediğimi çok iyi biliyorum," dedim.

"Keyfinize bakın," diye ekledi Carlie, bizi izlemekten mutlu görünüyordu. Belki de ona herkesin önünde çıkma teklif etmek iyi bir fikir değildi. Ama yine de öğrenmeleri an meselesi olacaktı. Ne de olsa hepimiz aynı gemideydik ve birlikte çok zaman geçiriyorduk.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR