Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 114: Asla Cesaret Edemezdik

Lei, "Greg, şimdi!" diye bağırdı ve Greg kalkanını artık önemli bir direnç göstermeyen zayıflamış tahtaya vurmaya başladı. Biz farkına bile varmadan kapının büyük bir kısmı parçalanmıştı. Kaleye kolayca girmek için yeterince büyük değildi ama yine de kendimizi çok fazla tehlikeye atmadığımız sürece bizi içeri sokmaya yeterdi.

Şaşırtıcı bir şekilde, kapının bu noktasında bize doğrultulan hiç ok yoktu. Bunun yerine, bir Glaciyes'in kapıdaki boşluktan beyaz bir bayrak çıkardığına tanık olduk. Ne yapıyorlardı? Bizi bir tuzağa çekmeye çalıştıktan sonra aniden teslim mi olmuşlardı? Bu da bizi kandırmak için başka bir girişim miydi?

Bakışlarım Lei'ye kaydı ama o sadece başını iki yana salladı, sonra da soğumuş kılıcı kapıdan çıkarıp Charles'a geri verdi. "Bu sefer ciddiler. İçeri girelim. Her şey kısa süre içinde netleşecek."

Kafamız karışmış bir halde onu açtığımız aralıktan takip ettik ancak bayrağı sallayan Glaciyes'in bizi dışarıda karşılayandan çok daha küçük olduğunu fark ettim. Aynı şey, biz içeri girer girmez yaylarını bırakan ve elleri açıkça görülebilecek şekilde duvarlardan aşağı inen okçular için de söylenebilirdi. İlk karşılaşmamızda tanık olduğum buz büyüsünü unutmamıştım. Yani, silahsız olsalar bile muhtemelen aciz değillerdi.

Neden bu noktada teslim olmuşlardı? Kalelerine bu kadar kolay girdikten sonra onları öldüreceğimizden mi korkmuşlardı?

Onlar ergen, Duncan. Aralarında bizi karşılamaya gelen adam dışında tek bir yetişkin Glaciyes bile yok. Anlayamıyor musun? diye açıkladı Tar.

Bekle, yani henüz büyümedikleri için mi daha kısaydılar? Neden çocuklar bize karşı savaşıyordu? Lei'nin ima ettiği şey bu muydu?

Beyaz bayraklı Glaciyes, gelişen olaylardan oldukça rahatsız görünen Leiaos'un önünde diz çökerek, "Merhametinize sığınıyoruz, ekselansları," dedi. "Lütfen bizi bağışlayın. Biliyoruz, size saldırdık, ne olursa olsun, bu konuda başka seçeneğimiz yoktu. Sizi temin ederim." Kafasını yere eğerek, ellerinin üzerine koydu.

"Başını kaldır ve bana adını söyle. Teslimiyetinizi kabul edeceğim. Grubumuzdan kimse ciddi bir zarar görmedi, bu yüzden size karşı herhangi bir kötü niyet beslemiyorum. Yine de kafam karıştı. Yetişkinleriniz kaçırıldı mı?"

Glaciyes tereddüt etti ama Lei'nin emrini yerine getirdi. "Adım Gadrian, ekselansları. Halkımızın savaşçıları götürülmedi, geri dönmelerine izin verilmiyor. İmparator, kendi geçitleri olan yarık bağlayıcımızı alıkoydu. Daha fazla mal bulmak için çıktıkları avdan dönmeye çalıştıklarında, bize geri dönemediler. Onların yokluğunda kaleyi korumak için geride sadece birkaç yetişkin kalmıştı. Yine de imparatorun birlikleriyle boy ölçüşemezlerdi."

İyi saklamıştı ama sesinde hafif bir titreme fark ettim. Lei de muhtemelen fark etmişti, hatta belki de içindeki duyguları sezdiği için onu daha fazla anlıyordu. Ona karşı sempati duyuyor. Eminim buna tanık olduğu için oldukça üzgündür.

Lei, "Yani bana babamın savaşçısının geriye kalan yetişkinlerin çoğunu katlettiğini ve sonra da seni bu mesajı bana iletmeye zorladığını mı söylüyorsun?" diye sordu.

"Evet. Ayrıca sizi majestelerine geri götürmemizi istedi. Eğer emirlerine uymanızı sağlayamazsak, sizi zorla alıkoymamız gerekecekti. Aksi takdirde, halkımızın buraya dönmesine izin vermezdi. Hatta üsteki tüm çocukları ve kadınları öldürmekle tehdit etti. Bu yüzden başka seçeneğimiz yoktu, ekselansları. Sadece onun emrine uyabilirdik. Lütfen, bizi öldürmeyin! Sizi tehdit ettiğimizi biliyorum ama sizi temin ederim ki, aksi halde asla buna cesaret edemezdik, bir Coras'la savaşmaya asla cesaret edemezdik!" diye açıkladı Gadrian.

Bunu Leaios'un babası mı planlamıştı? Bu kadar şaşırma. Anılarımda o pisliği gördün, değil mi? O utanma nedir bilmeyen bir piç ve İç Krallık’dan kaçışımızdan hiç memnun değil. Geçmişte birçok kez ondan kaçmak zorunda kaldık. İnsanların dünyasında bizi henüz yakalayamamış olmasının tek nedeni Lei'nin kristalleşme aşamasında olmasıydı. Ama şimdi? Bizi nerede arayacağını öğrenmesi an meselesiydi, diye ekledi Tar.

"Ayağa kalk, Gadrian. Sen ve arkadaşlarının elindeki tüm silahları bana teslim et. Yalvarışlarının samimiyetinin farkındayım ancak bana ya da arkadaşlarıma daha fazla zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Ancak fikrimi değiştirmem için bana bir sebep vermediğiniz sürece, sizi ölümle cezalandırmaya da niyetim yok." Lei sanki bu, onun bir alışkanlığıymış gibi asil bir duruş sergilemişti. Muhtemelen öyleydi de. Hayatının büyük bir kısmını sarayda geçirmiş biri, insanların yanında nasıl davranması gerektiğini bilirdi. Bu kadar saçma durumlarda bile.

"Teşekkür ederim, ekselansları. Bu iyiliğinizi unutmayacağız." Gadrian ayağa kalktı ve tüm yoldaşlarına kalan silahlarından kurtulmalarını işaret etti. Şaşırtıcı bir şekilde, çoğunun vücudunda birden fazla silah kalmıştı. Çoğu kemerlerine, botlarına ya da hatta kollarının altına gizlenmiş basit küçük hançerlerdi ama yine de sürpriz bir saldırıya maruz kalırsak ölümcül olabilirlerdi.

"Güzel. Şimdi, Gadrian dışında herkes bu köşede toplansın. Bu noktadan ayrılmayın. Eğer ayrılırsanız hemen haberim olur ve bunu hayatlarımıza yönelik bir başka teşebbüs olarak değerlendiririm. Diğer talimatları orada bekleyeceksiniz," diye emretti Lei, tam itaatten başka bir şey beklemediğine şüphe bırakmayan bir tonla. Neden bu kadar ileri gitmişti?

Hâlâ sayıca bizden üstünler, zavallı şey ve onları bekleyen gelecekten emin değiller. Onları öldürme ihtimalimizden korkmaları, fikirlerini değiştiremeyecekleri anlamına gelmez. Bazen panik, birine en aptalca şeyleri yaptırabilir. Onlara net talepler vermek, sürprizlere yer bırakmamaktan daha iyidir. Lei böyle sert görünüyor olsa da zayıf görünmemeli. Özellikle de merhamet gösteriyorsa. Düşmanına ne kadar şefkat göstermek istiyorsan, o kadar güçlü durman gerekir.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR