Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 12: Terk Etmek İçin Geri Dönmek

Dünya bilindik şeklini tekrar aldığında kendimi Greenwich Park'ta oturur hâlde buldum. Gece havası üşütüyordu, altımdaki nemi hissettim. Yine de kendimi hafifçe gülümsemekten alamadım. Yarıkta ölmeyi beklememden sonra tekrar Londra'da olmak, bana bir mucize gibi geliyordu.

Tıpkı Tarask'ın bana söylediği gibi, ne arkadaşlarımın ne de emniyet güçlerinin bıraktığı herhangi bir iz yoktu. Hayatta kalanları güvence altına aldıktan sonra beklemeksizin mekânı terk etmiş olmalıydılar. Ne yalan söyleyeyim, şaşırmamıştım. Yarık gezginleri bir yarığı kapatır kapatmaz, alanı normal halka bırakırlardı.

Ayağa kalktım ve Greenwich Park'ın yanındaki otobüse binmeye karar verdim. 'Greenwich Park, Chesterfield Gate' otobüs durağına kadar yürümek, zihnimi boşaltmama yardımcı olmuştu. Neyse ki, 386 Blackheath otobüs güzergahı, geç saate kadar çalışıyordu, böylece otobüse yetişmekte sorun yaşamadım. Otobüsten Blackheath durağında indim ve Collins Sokağı'na ulaşmak için sola dönmeden önce B212 boyunca yürüdüm, birkaç dakikanın ardından sonunda Collins Sokağı 14'e varmıştım.

Binamın övünülecek bir tarafı yoktu. Collins Sokağı'nın köşesinde küçük bir evdi. Yine de yarıkta olanlardan sonra buraya dönmek garipti. Bir parçam, eski merdivenleri bir daha çıkmayı beklemiyordu. Bir daha bu kahverengi tuğlaları ya da eski pencere pervazlarını göreceğimi düşünmemiştim. Ama işte buradaydım, yine ailemin evinin eşiğinde. Babam ve annem uzun süre önce göçüp gitmişlerdi, o yüzden içeride beni bekleyen biri yoktu elbette. Yakında muhtemelen evimi talep eden bir devlet memuru burayı görmeye gelecekti. Ne de olsa hayatta olan başka akrabam yoktu.

Ama eğer şanslıysam ve bürokrasi yeterince yavaşsa, her şey bittikten sonra burası hâlâ beni bekliyor olabilirdi. Ön kapının anahtarını kaldırırken dudaklarımın arasından çıkmak isteyen iç çekişi bastırdım. Binanın içinde beni bekleyen tek şey sessizlikti. Farklı bir şey beklediğimden değil. Yine de bana tüm olanların ardından, en azından konuşacak bir arkadaşın olması iyi olurdu.

Tarask bana ışıkları kapalı tutmamı söylemişti fakat karanlık banyoda duş alma isteğime karşı koyamadım. Vücudumda kalan kan lekelerinin hepsinden kurtulmak istiyordum. Sıcak su vücudumu rahatlattı. Gerginlik sona erdikten sonra kaslarımın ne kadar sertleştiğini ancak fark ettim. Duştan sonra daha az göze çarpan kıyafetler giydim.

Şu andan itibaren ne olacak olursa olsun, o garip adam arka planda, harmanlamaya öncelik tanıyor gibiydi. Ama ne olur ne olmaz diye yine de giysimi aldım ve yürüyüş çantama koydum. Başımı iki yana sallayarak sırt çantama birkaç kıyafet daha tıkıştırdım. Çantayı hafta sonlarında yürüyüşe çıkmak için almıştım ama hiç kullanacak fırsatım olmamıştı. Firardayken yegâne yardımcım olacağı aklıma gelmezdi.

Dahası, yanıma çok fazla şey alamazdım ama biri gelip çekmecelerimi arasa bile, orada birkaç yedek kıyafetin eksikliğini fark etmezdi. Acil durumlar için sakladığım parayı yanıma aldım. Kulağa ne kadar garip gelse de diğerleriyle birlikte kaçmak istersem diye onu buraya saklamıştım.

Banka hesaplarının izi sürülebilirdi, yani iz bırakmadan kaybolmak istiyorsanız nakit para güvenebileceğiniz tek şeydi. Birikimimi bu durum için harcamaya meraklı değildim fakat kendime, her şeyin onlar için olduğunu söyleyerek öfkemi yatıştırdım. Bu adam, bana ne yaptırma niyetinde olursa olsun onların hatırına dayanacak ve sapasağlam dönecektim.

Yine de vicdanım bana zorluk çıkartıyordu. Onları korurken öldüğümü düşünerek ne kadar acı çekeceklerini çok iyi biliyordum. Eğer ben olsaydım, onlardan birinin bir daha asla dönmeyeceğini duyunca yıkılırdım. Daha da önemlisi, hayatını feda etmesinin karşılığında hayatta kalmış olsaydım.

Açlık baş gösterince mutfağa yürüdüm ve buzdolabımı açtım. Perdeleri açmadığımdan, içeriden gelen küçük ışık dışarıdan gözükmüyor olsa gerekti. Kertenkelenin kanını istemeden tüketmiş olmamın ardından, içimde bir şeylerin geri dönülmez bir noktaya gelmiş olmasından korkuyordum. Yani, içinde Çin yemeği artıkları bulunan paketi açtığımda, kokusunun hâlâ aynı geldiğini fark ederek rahatladım. Kan, bundan sonra muhtaç olacağım yeni yemek olsaydı ne yapardım bilmiyordum. Yalnız, düşüncesi yine midemi bulandırmıştı.

Yemeği ısıtmak için mikrodalgaya koydum ve karanlıkta, sadece bir kaşıkla yedim. Yemek yapma zahmetine girmiyordum. Mutfak tezgâhında birkaç şey kalmış olursa, bu daha çok bir isteksizce evden ayrılma görüntüsü verirdi.

Hemen odama gittim ve kendimi yastığıma attım. Kafamın içindeki düşünceler ne kadar hızlı koşuyor olsa da şansım varken en azından dinlenmeliydim. Kim bilir beni yarın hangi tehlikeler bekliyordu? Gecenin kalan saatlerinde uyku yavaş yavaş beni esir aldı. Daha da tuhafı, tek bir rüya görmeden geçirdiğim onca zamandan sonra bu gecenin farklı olmasıydı.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR