Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 124: Benim Olanı Geri Alacağım

Lei tedirginliğimi hissetmiş gibiydi ve düşüncelerimi paylaşarak aynı soruyu sordu. "Lütfen, bir fikrin var mı, Tar? Benimle paylaş, her fırsatı değerlendirmeliyiz."

"Nefaras Krallığı’nı geri alabilirim. Mithis klanının yaşayan son üyesi olarak orası benim hakkım. Savaş alanında yaralı bir asker olarak geçirdiğim zaman çoktan geride kaldı. Nefaraslar, işine yarayabilecek savaş kabiliyetine sahip olduğunu düşündüğüm tek ırk. Eğer onları senin için savaşmaya getirebilirsem-"

"Hayır, kesinlikle olmaz!" Lei başını sallayarak yataktan fırladı. "Anavatanına geri dönmek riskli, Tar. Hatta ölümcül! Özellikle de ailenin yaşayan son üyesi olduğun için. Eğer sen de ortadan kaybolursan, önlerinde hiçbir engel kalmayacak. Bu yüzden seni öldürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır."

"Evet, biliyorum."

"Madem biliyorsun, neden bunu düşünüyorsun?"

"Yani kendini riske atabilecek tek kişi sen misin? Seni tehlikeye atmak sorun değil ama söz konusu olan bensem, oturup beklemek mi zorundayım?"

"Hayır, söylemeye çalıştığım bu değildi, Tar. Bu tür şeyler birbiriyle kıyaslanamaz."

"Ah, öyle mi? Bundan şüpheliyim."

Bakışları birbirine kenetlenmişti ve ben sözlerini kesmeden sakince konuşmalarını takip ettim.

"O gün bir seçim yaptım, Lei. Sonuna kadar peşinden gideceğim bir seçim ve sen de bana izin vereceğine söz verdin. İntikamdan vazgeçmek için şartım buydu, hatırladın mı?"

Lei dudaklarını ısırarak bakışlarından kaçtı. "Asla unutamam. Yine de bunu yaptım çünkü senin yaşamaya devam etmeni istiyordum, benimkini korumaya çalışırken hayatını heba etmeni değil."

"Gerçekten önemli olan kişi için riske atamayacaksam hayatım ne işe yarar ki? İkisine birden sahip olamazsın, Lei. Ya tüm sonuçlarına rağmen beni yanında tutarsın ya da tutmazsın. Benim için sadece iki hedef kaldı: Biri babanı ve kardeşlerini öldürmek, diğeri ise seni korumak. Diğerine öncelik vermek için sadece birinden vazgeçebilirim."

Yani Lei, Tar'a kendi iyiliği için intikamını unutturmayı mı başarmıştı? Ya da daha doğrusu Tar, Lei'nin kendisini hayatta tutma isteğini, ondan bir söz almak için kullanmıştı. Şimdi geri tepmiş gibi görünse de Tar'ın verilen bu sözü tekrar dile getirmesi doğruymuş gibi geldi. Düşüncelerinin her birini anlayamasam da onu güvende tutmayı ne kadar çok istediğini anlıyordum.

"Seni kaybetmek istemiyorum, Tar. O zamanlar sadece hayatını bir kenara atmayacağından emin olmak istiyordum. Özellikle senden hoşlandığım içindi ama aynı zamanda halkının yok edilmesinden duyduğum suçluluk da vardı. Artık mesele suçluluk değil. Tüm kaçışım boyunca yanımda olan tek kişi sendin. Artık hareket edecek kendi bedenin olmasa bile, her şeye rağmen beni kan kristalimden kurtarmak için beni aramaya gelen sendin. Yine de eğer planını uygulayacak olursak, bu sefer seni sonsuza dek kaybedebilirim. Bunu yapamam." Tar ona doğru ilerleyip onu kucaklayarak göğsümüze doğru çekerken sesi bir fısıltı halinde kayboldu.

"Sanki bu yüzden ölmeye mahkûmmuşum gibi konuşmayı kes, aptal. Ben ölürsem seni kim koruyacak? Zavallı şey mi? Unut gitsin. Bu sıska insan bedeninin tek başına bu görevi yerine getirmesine imkân yok." Sesi derinden geliyordu ve bedenimi hareket ettirmesine rağmen omurgam boyunca ilerlediğini hissettiğim hayvani bir nağmeyle titreşiyordu.

"Eskisinden daha güçlü olduğunu biliyorum. Ama bu başarılı olacağın anlamına gelmez. Sen sadece bir adamsın, Tar. Tek kişilik bir ordu değilsin. Özellikle de bu durumdayken."

"Eh, o zaman sanırım benim de tek kişilik bir ordu olmam ve bulabileceğimiz her türlü yöntemle tekrar bir bedene sahip olmam gerekiyor." Hırlayarak pençelerini Lei'nin omurgasına geçirdi.

"Bunu yapsan bile kullanabileceğin tek bir yöntem var. Ve sana izin vermeyeceklerdir."

"O zaman onları zorlamam gerekecek. Yine de sanırım kafası karışan ekimiz için ağzımdaki baklayı çıkarmalıyım." Tar dilini şaklatarak bana odaklandı. "Muhtemelen bilmiyorsun çünkü dünyalar hakkında bilgin zaten yok, zavallı şey. Ama bir Nefaras'ın başka bir Nefaras klanının kontrolünü ele geçirmesi için bir yöntem var. Uzun zaman önce, krallığımızın ilk hükümdarı bu yöntemle belirlendi."

Doğduğu krallığın kontrolünü ele geçirmek için başvurabileceği bir veraset yöntemi mi? Henüz ayrıntıları açıklamamış olmasına rağmen, söylemesi yapmaktan daha kolay görünüyordu.

"Haklısın. Nefaras Krallığı’ndaki her bölgenin ana şehrine ulaşmalı ve belirlenen meydanda kalan her klanın mevcut liderine meydan okumalıyım. Bizim ırkımız gururludur. Kendini kanıtlamak için ortaya çıkan bir meydan okuyucuyu geri çeviremeyiz. Eski günlerde klanlar arasında çok kan döküldü. Bu yüzden, birbirimizi yok etmemizi engellemek ve dikkatimizi başka dünyaları ele geçirmeye odaklamak için atalarım, diğer liderleri kandırarak itaat etmelerini sağladı. Gururlarını bildiğinden, açık bir meydan okumayı geri çeviremeyeceklerinin farkındaydı. Ama birbirlerini öldürmek yerine onlarla bahse girmeye karar verdi."

Bu hikâyenin nereye doğru gittiğini sezmiştim.

"Haklısın. Kendi esaretini ve bir bütün olarak klanını onlara karşı bahse soktu. Bu sadece tüm astlarının bu koşulu kabul etmesi sayesinde mümkün oldu. Tek bir galibiyetle, diğer klan liderleri Mithis klanının kontrolünü ve bizim de zamanı ödüllendirme yeteneğimizi ele geçirebilirlerdi. Bu fırsat, meydan okumayı kabul etmeleri için yeterince cazipti. Ve birbiri ardına kaybettiler. Eğer hepsini yenebilirsem, tüm krallığı geri alabiliriz."

Teoride bu yöntem riskli ama denemeye değer bir fırsat gibi görünüyordu. Yine de bununla ilgili önemli bir sorun vardı. Bahse girmesi gereken tek şey kendi hayatıydı ve onların, tüm klanlarını buna karşı bahse sokmak istemeyecekleri kesindi.

"Hayır, haklısın. Bahis için hayatımın hiçbir değeri yok, kabul etmelerini sağlayacak kadar değerli tek bir şeyim var." Bakışları Lei'ye odaklandı.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR