Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 125: Değerli Bir Bahis

Hayır, ciddi olamazdı. Klan liderleriyle düello yapma şansı elde etmek için Lei'nin hayatı üzerine bahse girmeye mi niyetleniyordu? Delirmiş miydi?

"Delirmedi, Duncan. İşin bu noktaya geleceğini biliyordum ama endişelendiğim şey bu değil. Eğer kazanırlarsa, kendilerini tehlikeli bir yetenekten kurtarmak için Tar'ı öldürecekleri kesin. Unutmamak gerekir ki, her birine sadece kendi ana şehirlerinde, yerleşik yasalarına göre meydan okuyabiliriz. Yine de bu, oraya ulaşmamıza izin vermek zorunda oldukları anlamına gelmiyor. Sahip oldukları her şeyle bizi alt etmeye ve yakalamaya çalışacaklardır. Bunu yapamazlarsa, meydan okuma ilan edilmeden önce Tar'ı mümkün olduğunca yaralamaya çalışacaklardır."

Lei başını iki yana salladı. "En iyi durumda dövüşemeyecek. Eğer biz olsaydık, bir şansı olacağından emin olabilirdik ama…"

"Bir şey unutmuyor musun? Yanımızda bir şifacı olan bu zavallı şey var. Bu gemideki ortak ikameti sayesinde oldukça iyi bir gelişmeye sahip olabilir. Eğer onu hayatta tutmayı başarabilirsek, benim yaralarımla ilgilenebilir. Umarım," diye açıkladı Tar.

"Söylediklerini tekrar edeyim: Çok fazla varsayım var, Tar. Bilmiyorum." Lei tereddüt etti.

"Daha iyi bir önerin var mı?"

"Hayır." Lei derin bir iç çekti, bu tartışmanın gidişatından memnun olmadığı belliydi. "Keşke seni bundan vazgeçirecek bir sezgim olsaydı."

"Anlıyorum." Tar'ın pençeleri Lei'nin sırtını ve başını hafifçe okşadı. "İnan bana, kararımı sana zorla kabul ettirmek istemiyorum, Lei. Yine de babandan kaçmaya devam etmek yerine ona karşı gelmek konusunda ciddiysen, başka bir seçenek göremiyorum. Bir bütün olarak Nefaras Krallığı, büyük kayıplar vermeyi göze almadıkça istila edemeyeceği tek yer. Ve onlar, diğer krallıklardaki sorunları çözebilecek kadar güçlü olan tek askerler. Tabii benim tek kişilik bir orduya dönüşüp sorunları kendi başıma çözmemi beklemiyorsan?"

"Elbette beklemiyorum. Saçmalamayı kes." Lei homurdanarak Tar ve beni tek başına kucakladı. "Sadece riskleri sevmiyorum. Söz konusu olan sadece benim hayatım olsaydı, sorun olmazdı. Ama gidersek hepimiz hareketli hedefler olacağız ve görünmeden bir yere ulaşmakta zorlanacağız. Bizi oraya bağlamak için bir yarık açarsam fark edecekler ve askerler tarafından her yerden daha hızlı kuşatılacağız. Unutmadan, Duncan'ın bu konudaki fikrini bile duymadık."

Benim fikrim. Onlara ne söylemeliydim? Onları izlerken birbirlerine ne kadar değer verdiklerini ve inançlarının ne kadar güçlü olduğunu fark etmiştim. Bu konuda kendi fikrimi söylemeye hakkım var mıydı? Kısa bir süre önce tanışmıştık ve Lei'yi koruma konusunda ciddi olsam da onlar adına karar vermek bana düşer miydi?

Tar, dilimi kendi etkisinden kurtararak konuşmama izin verdi, ancak düşüncelerimi sıralamak için bir an bekledim. "Ben de hiçbirinizin ölmesini istemem. Gerçekten, her iki bakış açısını da anlıyorum. Lei'yi korumak için güç kazanmak istemeni anlıyorum, Tar. Aynı zamanda Lei'nin neden daha fazla kaçmaya devam edemeyeceğini de kavrayabildiğimi düşünüyorum. Yine de bu konuda ne hissettiğimi söyleyemem. Şu ana kadar sahip olduğum sınırlı bilgiyle sadece tek bir konuşmadan yola çıkarak olmaz." Derin bir nefes aldım. "Konuşmanızdaki ipuçlarından anladığım kadarıyla, Tar kendi başına bir form kazanana kadar harekete geçemeyiz. Eğer bu işe yarayacaksa, onun en iyi durumda olmasına ihtiyacımız olacak ve şu ana kadar vücuduyla ilgili tek bir ipucumuz bile yok. Unutmadan, yeryüzünde aradığın kâhini henüz görme şansın olmadı, Lei."

Bakışlarımızı birbirimize kenetleyerek masmavi ufuklarda duygularını aradım. "Ayrıca Greg'i ya da diğerlerini böyle bir intihar görevine sürükleyemeyiz. Her ne kadar size yardım etmek istesem de onlardan bize eşlik etmelerini istemeyeceğim. Ama bu, aynı zamanda onların iyi olacağından emin olmadan buradan ayrılamayacağım anlamına da geliyor. Bu nedenle tek bir sonuca varabilirim." İkisinin de duymak istediği şeyin bu olmadığından emindim fakat yine de verebileceğim en doğru cevap bu gibi görünüyordu. "Silahlarınızı, Tar'ın bedenini ve bu lanet kehanetin cevaplarını geri alalım. Elimizden geldiğince hazırlandıktan sonra, sonraki adımımıza karar verebiliriz."

Ve eğer hâlâ diğer seçenekte karar kılarsak, onları Nefaras Krallığı’na kadar takip edecektim ancak orada beni neyin beklediğini hayal bile edemiyordum.

Lei'nin dudakları küçük ama sevecen bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Bizi sakinleştirmek için en uygun hareket tarzını senin ortaya atacağını kim düşünebilirdi ki?" Ağzından küçük bir kıkırdama kaçtı ve Tar'ın zihnime akıttığı bir nebze rahatlama hissettim.

"Haklısın, Duncan. Mevcut durum yüzünden ne kadar baskı altında hissedersek hissedelim, doğru düzgün hazırlık yapmadan yola çıkmak için henüz çok erken. Olasılıklarımız üzerinde düşünmek yerine kendimizi hazırlamak için zaman ayırabiliriz. Teşekkür ederim. Ben yapamazken senin soğukkanlılığını koruyabildiğini bilmek güven verici."

Tar'dan başka bir yorum almadım ama kısa bir an için onun da aynı fikirde olduğunu hissettim.

"Bugünlük uyuyalım. Zaten yeterince duygusal sıkıntı yaşadık. İkinizin de yanımda olacağınızı bilerek gözlerimi kapatmak ve biraz dinlenmek istiyorum," diye rica etti Lei.

"Yeterince makul. Çarşafların adımızı fısıldadığını şimdiden duyabiliyorum," diyerek gerginliği dağıtmak için Charles gibi bir şaka yaptım.

Lei pijamalarını alıp giymeden önce bir kıkırdama daha çıkardığı için işe yaramaz sayılmazdı. Ben de onu takip ettim ve ikimiz de battaniyenin altına girdik.

Sırtım yatakla buluşur buluşmaz, Lei'nin başının koluma yaslandığını, kendisinin de belime sarıldığını hissettim.

"İyi uykular. Ah, ve Duncan? Bu tartışmayı şimdilik üçümüzle sınırlı tutabilir miyiz? İzlanda'ya varmadan önce kimseyi endişelendirmek istemiyorum. Bugünden sonra nefes almaya bile vakit bulamadılar."

Nasıl olsa harekete geçemeyecekken sorunu hemen gündeme getirmemizin kimseye bir faydası olmazdı.

"Evet, bana uyar. Ama herkes biraz sakinleştikten sonra onlarla birlikte hareket etmeliyiz. Sadece kısa bir süreliğine yollarımızı ayırmakla ilgili olsa bile, bu onları da kapsayacaktır. Son kalan fırsatta değil, önceden bilmeleri gerekir."

Kokumu içine çekerken başını salladı. "Onlardan sır saklamak istemiyorum. Yakında bu konuyu hep birlikte konuşacağız. Sana söz veriyorum," diye söz verdi. Duymak istediğim tek şey buydu.

"Pekâlâ." Gözlerimi kapattığımda, kolumun Lei'yi kucakladığını ve onu daha yakına çektiğini hissettim. Bu benim mi, Tar'ın mı, yoksa ikimizin birden mi ihlaliydi, bilemiyordum. Yine de onu göğsüme yakın tutabildiğim sürece umurumda değildi.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR