Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 13: Rüya Görmek Ender Bir Hediyedir

Kan kokusu alıyordum. Metalik bir hisle karışık çiçekli bir esinti. Gözlerim, önümdeki koyu kırmızı gölette ıslanan taç yapraklara odaklandı. Neredeydim ben? Buraya nasıl gelmiştim? Tek bir şey bile hatırlayamıyordum. Bildiğim tek şey, en önemli şeyin bu hafif çiçekli koku olduğuydu.

Bacaklarım ben onları kontrol etmeden hareket etmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan merdivenlerden aşağı doğru koştum. Taş basamakların her birine kan damlamıştı. Henüz kurumamışlardı, bu yüzden yeterince hızlı olursam _ ona _ yetişebilirdim.

Bekle. O mu? Kimdi o? Yardıma muhtaç kurbanın kim olmasını bekliyordum ki? Aklıma gelen tek kadın Pam'di. Pam neden burada olsundu ki? Burası neresiydi? Bedenim, sanki başka biri onu uzaktan kontrol ediyormuş gibi hareket etmeye devam ederken, altüst olmuş düşüncelerimden rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.

Taş basamakların sonunda bir ceset yatıyordu. Kadının saçları en başından beri kızıl mıydı, yoksa taç yapraklar gibi kana mı bulanmıştı anlayamadım. Yüzü Pam'inkine benzemiyordu, bu yüzden o olamazdı. Kimdi o? Göğsüne bakarken kalbim neden bu kadar ağırlaşmıştı?

Ah. Hareket etmiyordu. Muhtemelen şaşırmamalıydım çünkü boğazında kimsenin uzun süre hayatta kalamayacağı büyük bir kesik vardı. Bir saldırgandan kaçmak için mücadele etmiş olmalıydı ancak ölümünü bu merdivenlerin sonunda bulmuştu. Zavallı şey. Böyle bir şeyi kim yapardı ki? Ve bunun ağırlığı beni neden bu kadar yıkmıştı?

Ne olduğunu anlayamadan uykumdan uyandım. Bir an için beynim imkânsızı analiz ederken karanlıkta göz kırptım. Nasıl bir rüya görmüştüm? Bir yarık gezgini olduğumdan beri bunca zamandır rüya görmemiştim! Ve daha da önemlisi, gördüğüm ilk rüya neden bu kadar rahatsız ediciydi? Neden bu kadar gerçekçiydi?

Dünya bana cevap verme zahmetine girmedi. İç çekerek ayağa kalktım ve yüzüme biraz temiz su çarptım. Buraya kadar iyiydi. Bu yeni günde beni nelerin beklediğini hâlâ bilmiyordum fakat önümdeki zorlu görev için kendimi biraz daha hazır hissediyordum.

Kısa bir kahvaltıdan sonra yürüyüş çantamı son bir kez kontrol ettim ve yola çıkmaya hazırlandım. Açıkçası Tarask'ın neden henüz yeni bir emir vermediğini merak ediyordum. Hâlâ uyuyor muydu? Ya da belki - benimle birlikte benim dünyama hiç geçmemişti? Hatırladığım kadarıyla, döndükten sonra onun sesini bir kez olsun duymamıştım. Tüm bu çılgınlıktan daha başlamadan kurtulmuş muydum?

Erkenden kutlama yapmamalısın. Ben hâlâ buradayım.

Sesini tekrar duymak beni hayal kırıklığına uğratmıştı ama elbette her şeyin benim dönüşümle sona ermesi bu kadar kolay olamazdı. Peki, şimdi ne yapmayı planlıyordu? İnsanlar benim öldüğümü düşünseler bile, İngiltere hâlâ kişi başına en yüksek gözetleme oranına sahip ülkeydi. Özellikle de Londra gibi bir şehirde. Yani muhtemelen beni aramıyorlardı ama aramaya başladıklarında, tüm o kameralar sayesinde beni kolayca tespit edebilirlerdi.

Aramaya odaklanmadan önce çözmemiz gereken ilk sorun bu. Yüzünü bir maske ya da kapüşonla saklamayı düşündüm ama kendini gizlemen dikkatleri üzerine çekecektir. Özellikle de diğerlerinin güpegündüz kendilerini gizlemediği bir yerde.

Evet, bu doğruydu. Yalnızca kendimi gizlemem bile insanlarda şüphe uyandıracak ve bu da beraberinde bazı zorluklar getirecekti. Yine de bunun yerine ne yapmalıydım? Kalabalığın arasına karışmayı deneyebilirdim ama her zaman birilerinin beni tanıma ihtimali vardı.

Kesinlikle. O yüzden işi şansa bırakmayacağız. Kimse seni tanımadan herkesin arasında yürüyebileceksin.

Oyunbozanlık etmek istediğimden değil fakat bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Er ya da geç, beni tanıyan biriyle karşılaşacaktım.

Bunun bir çözümü var. Bazı objeler, birtakım hilelerle kimliğini gizleyebilir. Bunlardan biri Londra dediğiniz bu şehirde bulunuyor. Hemen aramaya koyulacağımız bir yüzük. Gücünün çevreye sızdığını hissedebiliyorum.

Böyle şeyler var mıydı? Daha önce böyle bir objeye rastlamamıştım ama yarıklardaki onca garip şeyden sonra bu mümkün olabilirdi. Ama nasıl çalışıyordu? Bana bakan insanlar için başka bir görünüm mü yaratacaktı?

Bu tür objeler de var, ama hayır, bu daha basit bir şekilde işliyor. İnsanlar seni gayet iyi görebilecek, görünüşünde garip bir bozulma veya herhangi bir değişiklik olmayacak. Ama seni gören kişi seni tanıyamayacak. Bu nedenle, bu yüzük planlarım için gerçekten elverişli. Daha elverişli olanlar olabilir ancak ulaşılabilir mesafedekiler arasından en iyisi bu.

Tamam, bu kulağa işe yarayabilecek bir şey gibi geliyordu. Özgürce hareket edebildiğime göre işler yakında bitecekti. En azından ben öyle olmasını umuyordum. Hâlâ ne aradığımızı bilmediğim için ne kadar süreceğini tahmin etmekte zorlanıyordum.

Topladığın eşyaları al ve evden çık. Bu şehirde sahip olduğun en ucuz yerlerden birine gideceğiz. Ne deniyordu onlara? Pansiyon mu? Bir haftalık bir oda tuttuktan sonra bavulunu oraya bırakacaksın ve biz de objenin şu anki sahibini bulmak için yola koyulacağız.

Bu sorun olmazdı. Ucuz bir oda kiralamak için nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. St. Christopher'ın Oteli, Londra'da Camden'da bulunan, buraya çok uzak olmayan ama yine de tanıdık bir yüzle hemen karşılaşmayacağım kadar uzak bir pansiyondu. Yürüyüş çantamı aldım ve geçici evime ulaşmak üzere yola koyuldum.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR