Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 141: Planlı Yolculuk

Bugün onun canını almaya çalışmadım. Duygularım henüz azalmamıştı ama onun türüne olan nefretim soğukkanlılıkla, başlangıçtakinden çok daha rasyonel bir şekilde tutuşmaktaydı. Onu, ailesinin tüm lanet olası üyelerini alt etmeye hazır olana kadar kendimi güçlendirmek için kullanacaktım. Hak ettikleri katliamı saraylarına getirdikten sonra da sonuncu olarak onun işini bitirecek ve bunun farkına varmasının tadını çıkaracaktım. Onu alt etmeyi asla başaramayacağımdan hâlâ o kadar emindi ki, adalet gününün nihayet gelmesini diliyordum.

Yine de işte buradaydım, kişisel ölüm listemdeki son ismi uyandırmak için boğazımı hafifçe temizliyordum.

"Günaydın, Tarask," diye mırıldandı gözlerini ovuşturup doğrularak. "Kahvaltı daha gelmedi mi?"

"Günaydın. Hayır, seni daha erken uyandırmamı istemiştin, böylece kahvaltıdan önce duş alabilecektin, hatırladın mı?" diye cevap verdim. Odasında hizmetçi ya da uşak kullanmak yerine beni bir hizmetçi gibi görmeye başlaması başlı başına bir hakaretti. Yine de bazı açılardan benim için işleri kolaylaştırıyordu. Varlığıma alışmaya başlamıştı, benim yanımda eskisi kadar tetikte değildi. Benim zamanım geldiğinde, neler olup bittiğini anlamadan önce icabına bakmak daha kolay olacaktı.

"Ah, evet, haklısın. Benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. O zaman hemen duşa giriyorum." Yatağından çıktı, kıyafetlerini kendi topladı ve doğruca banyoya gitti. Yatağını toplamaya zahmet etmedim, ne de olsa onun için gerçek bir hizmetçi değildim. Ev işlerinin çoğunu kendisi yaptıktan sonra, denetlemeye başladığım temel temizlik görevleri dışında, bunları kendisi yapabilirdi. Onun için gereğinden fazla parmağımı oynatmaya hiç niyetim yoktu.

O ılık suyun altında ayılırken, bir hizmetçi kapıyı çaldı ve kahvaltımızı bırakmak üzere odaya girdi. Anlayamadığım nedenlerden ötürü, mümkün olan her fırsatta birlikte yemek yememiz konusunda hâlâ ısrarcıydı. Ne kadar yalnız ve acınası bir varoluştu onunki de, kendisini öldürmeyi planlayan birinin varlığını, yanında hiç kimse olmamasına tercih ediyordu?

Oturdum ve onu bekledim, bir yandan da ara sıra sıralanmış tabaklardan birkaç şey atıştırıyordum. Bu isyan eylemi genel olarak çocukça görünebilirdi ama aslında ona gerçekten itaat etmediğimi bana hatırlatmaya yardımcı olan bir meydan okuma eylemiydi. Özgürlüğe olan susuzluğumu bir nebze de olsa gidermeme yardımcı oluyordu.

Saçma sapan uzun bir duştan sonra yanıma döndü ve her zamanki gibi oturdu. Beni bekletmekten hoşlandığına emindim, burada onsuz hiçbir şey yapamayacağımı bilmenin tadını çıkarıyordu.

"İyi uyudun mu?" diye sordu bana rutin bir şekilde.

"Evet, harikaydı. Bu gece durduracak suikastçı yoktu. Peki ya sen?" Gerçekten ilgilenmiyordum. Kâbus görseydi çoktan fark ederdim, ne de olsa geceleri duyularım davetsiz misafiri hemen fark edecek kadar keskinleşiyordu. Yine de ona sempati duyuyormuş gibi yapmak şaşırtıcı derecede etkili oldu.

"Genel olarak iyiydi. Dürüst olmak gerekirse biraz tedirgindim. Son suikast girişimi o kadar uzun zaman önceydi ki şüphe uyandırıyor. Bir parçam her an bir şeylerin üzerimize atlayabileceğini düşünmeye başladı." Kendisine ve bana birer fincan çay koyarken derin bir iç çekti. "Yine de sen bana göz kulak olurken endişelenecek bir şeyim yok sanırım." Dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı ama ifadesi çabucak kayboldu.

Gerginliğini benden saklamaya bile çalışmadı. Bu onun güvenini kazanmaya başladığımın bir işareti miydi, yoksa artık maske takamayacak kadar yorgun muydu? İkisini birbirinden ayırmak imkânsızdı ama onu daha kolay okumayı başardığım sürece önemli olan tek şey buydu. "Muhtemelen henüz beni etkili bir şekilde geçmenin bir yolunu bulamadılar," diye cevap verdim omuz silkerek. "İstediklerini denesinler. Yanıldıklarını memnuniyetle kanıtlarım." Özellikle de pençelerimi daha da keskinleştirmek için meşru bir sebep aradığımdan ötürü.

Kıkırdadı ve yemeğe başladık. Birkaç dakika boyunca başka bir şey konuşulmadı ama kafasında bir şeylerin döndüğünü anlamak için Coras olmaya gerek yoktu. Yağda yumurtasını bitirmesi sonsuzluk kadar uzun sürerken dalgın dalgın pencereden dışarı bakıyordu. Bana kendisinin söylemesini mi beklemeliydim?

Bu daha güvenli bir yol olabilirdi ama yine de bu sabah sabrım yoktu. "Bugün bulutlardan ne anlamlar çıkarmaya çalışıyorsun?" diye takıldım ona.

"Çok önemli bir şey değil, gerçekten," diye ısrar etti boğazını temizleyerek. Madem bu kadar önemsizdi, neden onu bir yalanın içinde yakalamışım gibi rahatsız görünüyordu? "Sadece bu sabah seni bir kez daha beslemenin ne kadar güvenli olacağını düşünüyordum."

Sağ elinin parmak uçlarıyla sol bileğini ovuşturdu. "Sana henüz söylemedim ama bugün küçük bir yolculuğa çıkacağız. Her zamankinden biraz daha uzağa. O yüzden bir şey olması ihtimaline karşı hazırlık yapmanın iyi olacağını düşünüyorum."

Tam olarak nereye gitmeyi planlıyordu? En yakın şehre doğru yola çıkacağımız zamanlarda hiç böyle davranmazdı ve beni her zaman önceden bilgilendirirdi. Peki, bu gizlilik nedendi?

"Ve tam olarak nereye gidiyoruz?" Sorunun dudaklarımdan dökülmesine engel olamadım.

"Amcamın malikanesini ziyaret edeceğiz. Orası ülkenin bambaşka bir köşesi ve bu sefer babamın askerleri tarafından kuşatılmış olmayacağız. Amcam bize eşlik etmesi için kendi askerlerinden oluşan bir heyet gönderdi ama babamın bana izin verip vermeyeceği düne kadar belli değildi."

Yani, imparatorun onayı olmadan bir akrabasının evini bile ziyaret edemiyor muydu? Sonunda gerekli izni almış olması bile şaşırtıcıydı. "Sonunda neden kabul etti?"

"Ona oradaki bazı eski kalıntıları incelemek istediğimi söyledim. Amcam uzun zaman önce ilk imparatorun yaşadığı malikanede kalıyor. Aslında, tüm krallık için ana figür haline gelmeden önce. Şüpheleri vardı ama sonunda birkaç şartla izin verdi. Yine de süreyi uzatmak için onu sonuçlarla ikna etmem gerekecek. İlk haftanın sonunda ona göstereceklerimden memnun kalmazsa, geri çağrılacağız."

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR