Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 16: Vicdan Yükü

Ne bekliyorsun? Öldür onu.

Tarask'ın verdiği emri algılamam için zihnimin bir saniyeye ihtiyacı vardı. Elbette, daha az önce tehlikeli biriydi fakat şimdi bilinçsizdi ve yüzük de bendeyi. Kız şu anda muhtemelen ana caddeye ulaşmış olmalıydı, yani polisler yakında burada olacaktı. Yakalandığı sürece onu öldürmek için bir sebep yoktu. Daha doğrusu, bu olaya bir tanık olarak bulaşmadan önce buradan sıvışmalıydın.

İşte tam da bu yüzden onu öldürmen gerekiyor, zavallı şey. Gerçekten bu kadar aptal mısın?

Neden yine beni aşağılıyordu? Adam artık benim için bir tehlike teşkil etmiyordu. Eğer gerekseydi kavganın ortasında onu öldürebilirdim fakat bu durumdayken bana karşı koyamazdı. Onun gibi şerefsiz biri olsa da bir insanı öldürmeyi reddettim.

Gerçekten adam akıllı düşünmedin, değil mi? Eğer yüzük olmadan tutuklanırsa insanlar onu tanıyacak. Nasıl saklandığını anlamak için İYS onu sorgulayacak. Böylece, kim olduğunu bilmeseler de senden nem kapmalarına neden olacak yüzüğün varlığını öğrenecekler. İleride daha dikkatli olacaklardır.

İyi, tamam. Belki de İYS'nin yüzüğü öğrenmesi iyi olmazdı fakat yine de yüzüğün bende olduğunu bilmeyeceklerdi. İYS'nin daha temkinli olması durumunun bir sorun teşkil etmesi için bir neden de göremiyordum.

Büyük bir sorun. Hedefimizi kesintiye uğratacak her şey bir sorun teşkil ediyor. O zaman, bu tereddüt neden? O adam seni öldürmeye çalışan bir ırz düşmanı. Arkasından ağlayan olmayacak. Boğazını kes ki kimse ağzından tek kelime alamasın.

Hayır. İma ettiği şey her ne olursa olsun, ortada onu öldürmem için bir sebep yoktu. Boğazını kesemezdim, katil olamazdım!

Kendi iyiliğine karşı fazla inatçısın, zavallı şey. Bir kez daha söyleyeceğim. Öldür onu!

Yine de kıpırdamayı reddettim. Böyle bir sebepten bir insanı öldüremezdim. Verdiği tüm emirleri yerine getirerek onun kuklası olmayı da istemiyordum. Ne yazık ki, can alıcı bir gerçeği unutmuştum. Rızama hiç de ihtiyacı yoktu.

Bunu tartışacak vaktimiz yok, seni ahmak. Polisler yakında burada olur.

Vücudum yine kendi kendine hareket etmeye başladı. Hayır, kahretsin. Başından beri olduğu gibi yine boş yere direndim. Titreyen elim bıçağı kaldırdı, diğer elimse adamı saçlarından yakalayarak kafasını kaldırdı, boğazı artık açıktaydı. Hareketlerimi ne kadar engellemeye çalışsam da bir faydası yoktu.

Tam bir aptaldım. Tarask ile konuşmak, bir tür anlaşmaya varmak. Bir parçam, bunun burada meydana gelen bir tür ekip çalışması olduğuna inanmaya yönlendirilmişti. Ama o, asla böyle olmasını istememişti. Bana söyleneni yaptığım sürece, beni bu ölçüde kontrol altına almak için hiçbir nedeni yoktu. Fakat itaat etmeyi bıraktığım anda gözünü bile kırpmamıştı. Sanki bir nesneymişim gibi beni kullanmıştı. Eldeki görev için bir araç.

Kes şunu! Kes dedim, onu öldürmek istemiyorum! Dikkatini çekip, fikrini değiştirmeye çalışmak için içimden ona bağırdım. Bıçağı ince deriye sapladığında gözlerim kocaman açıldı. Hayır. Onu öldürecekti. Onu, benim ellerimle öldürecek, beni de bir katil yapacaktı.

Bana karşılık verme zahmetine bile girmedi. Bıçak, adamın boynunu yardı, kan akmaya başladı.

Kanı içmemi emretme niyeti yoktu. Vücudum, avının önünde diz çöktü, dudaklarım akmakta olan kırmızı sıvıyı alabildiğince yakalamak üzere açıldı. Yumruklarımı sıkıp, gözlerimi kapattığım sırada midemin bulandığını hissettim. Ne duygularımı umursuyordu ne de onlar için enerjisini harcıyordu. Tek yaptığı, sıcak yaşam özünü içmem için vücudumu eğmekti.

Kendimi kandırabilmeyi isterdim. Dilimdeki tat, bana güneşte unutulmuş biranın tadını hatırlatıyordu. Artık ne lezzetli ne de ferahlatıcıydı fakat birazcık tadı kalmıştı. Ne kadar istesem de kendime sıcak bira içtiğimi söyleyemedim. İçtiğimin insan kanı olduğunu biliyordum. Az önce öldürdüğüm bir insanın kanı.

Onun kötü bir adam olduğunu bilerek kendimi rahatlatabilirdim ama bu beni rahatlatmaya yardımcı olmadı. Berbat bir adam olsa da – peki ya karşılaşacağımız bir sonraki kişiye ne olacaktı? Amacına ulaşmak için beni daha çok kişiyi öldürmeye mi zorlayacaktı? Her ne kadar bunun gerekli olduğunu söylese de gerekli değildi. O adamı öldürmek zorunda değildik.

Sınırı nereye çekecekti? Herhangi bir sınırı var mıydı? Onun için tüm insanlar değersiz miydi?

Zırlamayı kes, sinir bozucu olmaya başladın. Değersiz adi herifin teki için yaygara koparmamalısın, zavallı şey. Ayağa kalk. Ne bekliyorsun? Buradan gitmemiz gerek.

Sesini duydum fakat hareket etme zahmetine girmedim. Neden zahmet etmeliydim ki? Beni kendisi hareket ettirebilirdi. Tıpkı küçük kuklasını oynatan bir kuklacı gibi. Düşüncelerime önem vermiyorsa neden bana sorma zahmetine giriyordu ki?

Ciddi misin? Gerçekten seni otele geri götürmek için enerji mi harcamak zorundayım?

Tekrar aynı duruma düşmek istemiyordum. Ayrıca, buradan olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaşmak istiyordum. Dudaklarımda kandan kurtulmak istiyordum. Neden beni kertenkeleninki gibi o adamın da kanını içmeye zorlamıştı? Sonuçta insan kanıydı! Bu düşünceyle midem tekrar bulanmaya başladı.

Çünkü fazla zayıfsın. Ve gereksiz bir savaşta, kendine zarar vermekten başka yapacak daha iyi bir şeyin yoktu. Eğer en başından beri benim yönlendirmelerime uysaydın, sen tek bir çizik almadan o adamı öldürmüş olurduk. Senin hatan.

Ciddi miydi? Benim hatam mı? Bir insanı öldürmek istemedim diye mi? Ağzından çıkan saçmalıkların farkında mıydı? İfrit olmuştum. Eğer yapabilseydim, yumruğumu yüzüne geçirirdim. Bunu yapamadığımdan, aceleyle otele geri dönerken içimden ona sövdüm.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR