Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 32: Baskı Altında

"Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok, delikanlı." Beni geçiştirmeye çalışmasını bekliyordum. Salağa yatmak, birinin dikkatini dağıtmanın en kolay yoluydu. Eh, ona inanacak kadar aptal olduğum sürece tabii.

"Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ama neden bahsettiğimi bildiğinizin farkındayım, Bay Flinch. Beni aptal yerine koymamanızı tavsiye ederim. Tepkiniz bana zaten bilmek istediğim şeyi söyledi." Gerçekten de öyle olmuştu. Bu terimi hiç duymamış olsaydı, ifadesi bir an bile değişmezdi. Şimdi ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın görmem gereken tek şey anlık bir bakıştı.

"Peki tam olarak ne bildiğini iddia ediyorsun?" Durumu tersine çevirmeye, ne kadar bilgi topladığımı anlamaya çalışıyordu.

Bu beklediğim fırsattı. Boşa gitmesine izin vermemeliydim. "Tepkiniz bana kan kristalinin beklediğim gibi hâlâ Londra'da olduğunu söyledi. Yoksa bizim beklediğimiz gibi mi demeliydim?"

Vücudunun gerildiğini gördüm. Zihninde şu anda 'biz'i düşünüyor olmalıydı. Daha önce topladığım tüm bilgilerle, düşüncelerini istediğim yöne nasıl yönlendireceğimi çok iyi biliyordum.

"Nerede olduğu hakkında hiçbir fikrin yok. Benden daha fazla bilgi alabilmek için blöf yapmaya çalışıyorsun," diye karşılık verdi. Kaçırılmasına rağmen sakin kalabilen bir adamdan da bu beklenirdi.

"Her ne kadar sizi rahatlatmak istesem de Bay Flinch, bu konuda yanılıyorsunuz." Gerilimi bilerek yüksek tutarak kıkırdadım. "Bu kez, yerini bilmediğinizi kesin olarak biliyorum." Bu benim açımdan bir kumardı. Gerçekte yerini bilme ihtimali hâlâ vardı ama hükümet, paketi bırakan herkesi öldürecek kadar ileri gittikten sonra aklıma sadece iki seçenek geliyordu.

Ya Bay Flinch paketin nerede olduğunu bilmiyordu, bu yüzden onu öldürüp yerine başkasını koymaya gerek yoktu. Ya da onu öldürmek ve yerine başkasını koymak o kadar zahmetli olacaktı ki, tespit edilme riskini artırmasına rağmen bağışlanmıştı.

Şakağında ilk ter damlası oluşurken kasları daha da gerildi. Haklıydım! Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

"Yani zaten bildiğini mi iddia ediyorsun? Eğer durum buysa, neden beni kaçırma zahmetine katlandın?" Boşuna mı çabalıyordu yoksa durumu mantıklı bir şekilde çözmeye mi çalışıyordu? Kendini sakinleştirmesine izin vermemeliydim.

"Şey, efendim. Bilgilerimin hâlâ güncel olduğundan emin değildim. Gördüğünüz gibi onu bulmak için çok uğraşmamız gerekti. Yeri gizlemek için yeterince titiz davrandınız. Kendi adamınızın hayatı pahasına olsa bile, değil mi?"

Sözlerim karşısında irkildi. Ani bir suçluluk duygusu onu sarmıştı, bundan emindim. Üzerindeki baskı artıyor, sakinliği giderek daha fazla çatırdıyordu. "Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok."

İşte oradaydı. Gerçekliği inkâr etmeye yönelik tek bir umutsuz girişim. Tarask ve benim beklediğimiz an gelmişti. Son darbeyi vurma zamanıydı. "Elbette biliyorum, efendim. Bütün olayı sır gibi sakladığınızın farkındayım. Polis raporlarınıza halkımızdan gelen kan kristali notunu bile eklemeyecek kadar dikkatliydiniz, böylece kimse bunu ortaya çıkaramayacaktı. Ayrıca, bu nakilden sonra kimse kalmayana kadar ölen onca insan. Gerçekten kimsenin bunu anlamayacağını mı sandınız?"

Şok geçirmiş ve inkâr ediyormuş gibi görünüyordu. Yarık gezginlerini öldürme emrini o mu vermişti, yoksa sadece plandan mı haberdardı, emin değildim. Her ne ise, eski yaralar yeniden açılmış gibiydi ve anında beti benzi attı. Araba evine giden sokaklarda ilerlemeye başladığında dudaklarından başka bir karşılık çıkmadı.

"Teşekkür ederim, efendim. Kristali bulmamızda bize çok yardımcı oldunuz. Sayenizde artık doğru yolda olduğumdan eminim. İyi uykular."

Başka bir tepki vermesini beklemeden tekrar meçime dokundum. Birkaç saniye içinde adam da korumaları ve şoförü gibi bayılmıştı. Araba kapının önünde durmuştu. Normalde şoför dış kapıyı açar ve arabayı içeri sürerdi ama benim öyle bir niyetim yoktu. Bunun yerine arabadan indim, bagajı açtım ve şoför üniformasını zavallı adamın üzerine geri attım. Bagajı tekrar kapatmadım, böylece daha çabuk bulunacaktı. Bir arabanın bagajında sınırlı miktarda hava vardı ve onu ezkaza boğmak istemiyordum.

İyi işti, zavallı şey. Bir insana göre yani. Tarask'ın zihnimin içinde kıkırdadığını duydum. İlk defa, 'zavallı şey' artık bir hakaretten ziyade bir lakap gibi geliyordu. Belki de bu, sadece benim hayal gücümdü.

Umarım öyledir. Beklenmedik bir şey olmadan önce buradan gidelim.

Karma, düşüncelerimi duymuş olmalıydı. Arkamda bir silah sesi duydum.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR