Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 36: Kızışma

"İnsanların kan içmesi gereken bir yarık gezginini dostça karşılayacağını mı sanıyorsun cidden?" İç geçirdim ve başımı hayır anlamında salladım. "İçinde bulunduğum durumu kimsenin öğrenmesine izin veremem. Neyse ki buna gerek kalmayacak. Normalde sadece bir yarığa girmeye ve canavarların temizlenmesine sessizce yardım etmeye çalışırım. Burada kamera yok, bu yüzden hiçbiriniz gerçekte ne olduğuna dair herhangi bir kanıta sahip değilsiniz."

Onları yere sermelisin. Önce iki adamı, sonra da kadını. Hızlı davranırsan çok zor olmaz, diye araya girdi Tarask. Neden böyle düşündüğünü anlıyordum fakat bunu riske atamazdım. Hepsini bu ormanın ortasında baygın bırakırsam, yanlarından ayrıldığım anda öldürülebilirlerdi.

Liderleri noktaları birleştirmiş gibi görünüyordu. "Yani senin kan emici olduğunu kanıtlayamayacağımızdan dolayı, bize zarar vermek için bir nedenin olmadığını mı söylüyorsun?"

"Öyle. Elbette dışarıdaki herkese yarıkta başka bir yarık gezgini olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama siz benim kim olduğumu bilmiyorsunuz ve hükümet de bilmiyor. Yani beni açığa vurmanız konusunda endişelenmeme gerek yok. Kimse size inanmaz. Başka bir yarık gezgininin onların haberi olmadan çalışabildiğine inanmaktansa, sizin aklınızı kaçırdığınıza inanmayı tercih edeceklerdir." İddialarımın kulağa ne kadar çılgınca geldiğinin farkındaydım. Yine de işe yaramalarının nedeni buydu. Hikâyenin kendisi o kadar komikti ki, kimse bunun kendiliğinden bir yalan olarak ortaya çıkmasını beklemezdi.

"Bize anlattıklarına inandığımızı mı sanıyorsun? Bu çok aptalca. Hükümetin bilgisi olmadan bir yarık gezgininin çalışmasına imkân yok. Bunu neden yapasın ki? Bu işin dışında kalabilirdin. Hepsinin!" Adam ne yapacağından emin değildi. Şüpheleri vardı ama hikâyeme inanmaya ikna edemiyordu kendini.

"Dediğim gibi. Kana ihtiyacım var. Eğer hemcinslerime saldırmaktan kaçınmak istiyorsam, canavarlar mükemmel bir fırsat." Omuz silktim. "Bana inanmak zorunda değilsiniz. Sadece sizi temin ederim ki hiçbirinize zarar vermek için bir nedenim yok. Yani beni rahat bırakırsanız her şey yoluna girecek. Hepimiz için."

"Ona inanma, Patrick. O insan kılığına girmiş bir iblis, kafamızı karıştırmaya çalışıyor. Gardımızı düşürdüğümüz an bizi öldürecek." Kalkan taşıyıcısı benim hakkımdaki fikrini çoktan oluşturmuştu. Onun hakkında yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Arkadaki kadın çok korkmuş görünüyordu, yani o da kesinlikle mantıklı düşünmüyordu. Bu, liderlerinin kararına bağlıydı.

Adam ağzını açmak üzereyken bir hareket fark ettim. Cevabını duyacak vaktim yoktu ama onun yerine meçimi kaldırdım. Adamlar çığlık atıyordu, kalkan taşıyıcısı ve kılıç ustası bana doğru hücum ediyordu. Lanet olası şansıma lanet okuyarak iki yıldırımı serbest bıraktım. Adamlar irkildi, asla kendileri için tasarlanmamış olan bir darbeye hazırlandılar.

Kılıç saldırısını meçle tam zamanında savuşturdum ama üzerime gelen kalkandan kaçamadım. Kalkan alnıma çarpıp beni ayağımdan savururken arkadaki kadın çığlık attı. Kılıcın ucu kalbimi hedef alarak beni takip etti. Kendimi sağa doğru yuvarlamayı başardım ama zamanında yapamadım. Kılıç sırtımı deldi ve acı vücudumu sarstı. Garip bir şekilde, hayati organlarımı ıskaladı ama kılıcın ucu kendini yere gömdüğü için onlardan kaçamadım.

"Emily, iyi misin?" Adam yıldırımımın isabet etmesinden korkarak takım arkadaşına bir bakış attı. "Ne?"

"Sizi öldürmeye gelmediğimi söylemiştim." Öksürdüm ve yere biraz kan tükürdüm. Durumum düşündüğümden daha mı kötüydü?

Adam, şifacılarının yanında duran iki dev domuz leşini fark etti. Yere yığılmış cesetler şifacının dengesini bozmuş, o da leşlerin arasındaki çamura düşmüştü. Ancak kafataslarındaki iki delik yüzünden, onu delip geçme şansları olmamıştı.

"Onu sen mi kurtardın?" Başka şartlar altında olsa şaşkınlığını anlayabilirdim. Şimdi ise beni öldürmeye çalıştığı için öfkeliydim. Ona saldırmıyordum bile! Ama meçimi kaldırdığım an, bana karşı olan savlarını desteklemek için yetmişti.

"Evet, sizi aptallar. Ben yaptım. Bir iblis neden bir insanı kurtarmak için zahmet etsin ki?" Avuçlarımı yere bastırıp kendimi kurtarmaya çalıştım. Ama benimle birlikte hareket etmediği için tek yapabildiğim kılıcı daha da derine saplamak oldu. "Kahretsin! Artık kılıcını içimden çıkarabilir misin?" Acı çok şiddetliydi, nefesim kesilmişti.

Bir kez daha aptallık ettin, Duncan. Şansın varken onları yere sermeliydin. Aptallığın yüzünden az kalsın yine öldürülüyordun. Neredeyse yine öldürülüyorduk. Tarask'ın öfkesini hissettim. Eğer fırsatı olsaydı, hemen kafalarını koparırdı. Önceliklerini doğru belirlemelisin, Duncan. Herkesi kurtaramazsın. Daha fazla insanı kurtarmak istiyorsan önce kendini kurtar.

"Elbette, üzgünüm. Şiddete başvurduğunu sanmıştım." Adam kılıcın kabzasını kavradı ve kılıcı çıkarmak için elini sırtıma bastırdı. Acı verici ve uzun bir deneyimdi. Kılıç çıktıktan sonra kanım daha hızlı akmaya başladı. Tekrar ayağa kalkıp diğer domuzlara doğru yürürken başımın döndüğünü hissettim. Ben daha düşüncemi oluşturamadan Tarask kontrolü ele almıştı. Dişlerimi ölü hayvanlara sapladı ve kanlarını emdi.

Ne kadar çok pastırma tadarsam o kadar az acı hissediyordum. Kan kaybı durdu, yara yavaşça kapandı. Öksürdüm, kontrolümü yeniden kazandım ve kendimi canavar leşinin yanına bıraktım.

"Demek gerçekten de bir yarık gezginisin?" Bunu söyleyen kişi, ağzımı silmek için elindeki mendille bana doğru uzanan kadındı. Dokunulmak istemediğim halde ona engel olmadım. "Beni kurtardığın için teşekkür ederim."

Elleri titriyordu, bana gereken minnettarlığı gösterdikten hemen sonra aramıza bir kez daha mesafe koydu. Onu kurtarmış olabilirdim ama o hâlâ bende tehlikeli bir canavar görüyordu. Ve yoldaşları da öyle.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR