Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 5: Ayıboynuzları Sürü Halinde Avlanmaz

Yarıkta karşılaşacağınız en kötü şey ayıboynuzları değildi. Kalın postları ve derileriyle birçok saldırıya dayanabildiklerinden tehlikeliydiler elbette. Ancak sürü hâlinde avlanma eğiliminde olan diğer yaratıkların aksine ayıboynuzları, tek başına hareket ederdi.

Dikkatli davranıp onlarla tek tek vuruştuğumuz sürece herhangi bir problemle karşılaşmayacaktık. Ayıboynuzlarıyla ilgili en tehlikeli şey, isimlerini aldıkları boynuzlarıydı. Yapıları bildiğimiz ayıyı andırsa da alınlarının ortasında bir tane boynuzları vardı. Eğer bu yaratıklar, maksimum hızla saldırmayı becerebilirlerse kolayca zırh ve kalkanlarımızı un ufak edebilirlerdi.

Yani ayıboynuzu avı, temelde üç ana kuraldan oluşuyordu. İlki, onlara size saldırma şansı tanımayın. İkinci olarak, başka bir ayıboynuzu tepki verecek kadar yakın değilken onlara tek tek saldırdığınızdan emin olun. Üçüncüsü, üyelerden biri tüm ilgiliyi üzerine çektiğinde, yarık gezgini birliğinin diğer üyelerinin hızlıca saldırmak zorunda olmaları. Savaş uzayıp giderse işler çirkinleşebilir.

Bana gelince, hareket tarzım basittir. Arkadaşlarımın sağlığını garantiye alırken, canavarların saldırılarına yakalanmamak için dikkatli olmam gerek. Bir şifacının işi kolay ya da rahatlatıcı değildir fakat kendimi, yakın dövüşün içine atmak zorunda kalmıyorum.

Yani, diğer takım arkadaşları hayatta olduğu sürece nadiren asayla saldırmak ya da kendimi savunmak durumunda kalıyorum. Şifacılar nadiren saldırgan yetenekler edinirler. Uygun koşullar altında bir canavarı sersemletecek birkaç kıvılcım çağırmayı başarabilirim fakat bunun dışında tek bir saldırgan büyüm yok. Bu yüzden, tüm üyelerini kaybeden bir şifacının hayatta kalma şansı yoktur.

Greg, ayıboynuzlarının çamurlu patika üzerinde bıraktıkları izleri takip ederek ilerledi. Botlarımız çamura saplanırken, gereksiz herhangi bir ses çıkarmamaya özellikle dikkat etmemiz gerekiyordu. Hiçbir yaratık bize yaklaşmamıştı, bu sefer şans bizden yana gibiydi.

Engebeli zeminin yerini küçük çakıl taşları aldığında patika daha sağlam hâle geldi. Etrafımızdaki hava daha da soğumuştu, verdiğimiz nefeslerden küçük bulutlar oluşuyordu. Bir süre etrafta dolaşmıştık ki Greg, bize ilk yaratığı gördüğünü işaret etti.

İçinde dolaştığı mağaranın yan kolu dardı – bize büyük bir avantaj sağlıyordu. Hızlı bir şekilde saldırdığımız sürece bize saldırma fırsatı olmayacaktı.

Greg üç parmağını kaldırdı ve harekete geçmek için geri sayım yapıyormuş gibi teker teker indirdi. Geri sayım bitince, fırtına gibi mağaraya daldı ve kalkanını kaldırdı. Kışkırtılmış ayıboynuzu kükredi, pençeleri Greg'in kalkanına saplandı.

"Şimdi!" Greg bağırdı.

Tekrar etmesine gerek yoktu. Pam'in Alevtopu, ayıboynuzunun kafasına doğru uçtu ve gözlerini yakarak dikkatini dağıttı. Charles'ın kılıcı bu fırsatı bekliyordu. Canavar, hareketlerini izleyemiyorken silahını boynuna sapladı.

Ayıboynuzu hırlayarak kafasını sağa sola savurmaya başladı. Boynuzu ve pençeleri savaşçılarımızı yakalamaya çalışıyordu fakat tam konumlarını kavrayabilecek durumda değildi. Greg ağırlığını kalkanına vererek kalkanını ayıboynuzunun yüzüne geçirdi.

Pam, Charles'ın silahına odaklanmıştı, alevi kılıcın etrafında dönüyordu. Charles'ın ateş geçirmez eldivenleri sayesinde metal korlaşmaya başlamış olsa dahi kılıcı daha derine batırmakta sorun yaşamadı. Sıcaklık, silahın kas katmanları boyunca ilerleyerek sonunda yaratığın boğazına girmesine yardımcı oldu.

Ayıboynuzu çığlık atmaya çalıştı lakin artık bir sesi yoktu. Son bir ıstırap dolu uğultu ve düşmana ulaşmak için umutsuz bir girişimin ardından, büyük beden önümüze yığıldı.

Charles, kılıcı yaratığın boğazından çıkarmak için botlarıyla leşe bastırdı. Yaratığın ölümünü kutlamadık. Bunun yerine başka bir savaştan daha beraber sağ çıktığımızın farkına vararak birbirimizin gözlerine baktık.

"Rahatlamak için çok erken," Charles hatırlattı. "Keşif sırasında muhakkak onlardan daha fazlasıyla karşılaşacağız. Elimizi çabuk tutalım. Kan kokusu diğer yırtıcıları çekebilir."

Hiçbirimiz buna itiraz etmedik. Her patikayı kontrol ederek mağaranın içine doğru yürüyüşümüzü sürdürdük. Bir süre sonra başka bir mağarada, bir ayıboynuzu daha bulduk.

Burası daha genişti, bu yüzden tercihen burada çatışmaktan kaçınırdık. Kolayca sonunuzu getirebilecek bir savaşa girmenin hiçbir anlamı yoktu. Greg, henüz bizi fark etmediğinden, fark ettirmeden yanından geçmemizi işaret etti. Mümkün olduğunca sessiz hareket ederek dikkatlice küçük çakıl taşlarının üzerine bastık.

Belki de koşmak, daha iyi bir seçenek olabilirdi.

Ayıboynuzunun ardındaki karanlık patikada, parıldayan gözleri gördüğümüzde neye ait olduklarını anlayamadık. Devasa kertenkele ileri çıktı, kafası avını yutan bir yılan gibi ileri atıldı. Ayıboynuzu çenesine tam olarak sığmasa da onu öldürmesi için tek ısırık yeterliydi. Boynuzlu ayı, ölüm onu ele geçirene dek çığlık bile atamadı.

Bedenlerimiz kaskatı kesilmişti. Kertenkelenin bakışları avından ayrılmamıştı. Ayıboynuzunun leşinin üzerinden atlarken, yeşil kristaller üzerimize sıçradı. Kahretsin! Bu boyutlarda bir yaratık nasıl bu kadar hızlı hareket edebiliyordu?

Kertenkelenin devasa yapısı, belli belirsiz bir Komodo ejderini anımsatıyordu. Ama Komodo ejderlerinin aksine pençeleri, yırtıcı kuşlarınkinden bile önemli ölçüde keskin tırnaklara sahipti. Tek başına bedenlerimizi kolayca parçalarına ayırabileceği düşüncesi kanımı donduruyordu.

Greg tam zamanında refleks gösterdi, üyelerin önüne atladı ve kalkanıyla düşmanın pençelerini engelledi.

"Hepiniz arkama geçin! Pam, alevtopuyla icabına bak," diye bağırdı.

Hepimiz Greg'in arkasında güvenle saklanırken, Pam başka bir saldırı için hazırlandı. Nabzım kulaklarımda atıyordu. Bu yaratığın anında başka bir sınıftan olduğunu anlamıştım ve diğerlerinin de. Yine de kimse, karşılaşacağımız yetenek eksikliğine hazır değildi.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR