Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 71: Geçmişten Bir Parça

Şimdiye kadar gördüğüm onca rüyadan sonra bu rüyada bilincimi korumayı başarmıştım. Belki de Tarask'ın anılarını bana etkin bir şekilde göstermeye karar vermesi sayesindeydi, ya da sadece yöntemine alışmıştım. Her ne kadar onun bakış açısıyla, onun duygu ve düşüncelerini benimmiş gibi deneyimlesem de aradaki farkı anlayabiliyordum. Bu seferki anı, Leiaos'un gözetiminde uyandıktan kısa bir süre sonrasından başladı.

"Günaydın, Tarask." Bir başka parlak gülümseme beni karşıladı ve Coras'ın yüzünde onu parçalama isteğimi yeniden harekete geçirdi.

Ona homurdandım. "Sanki senin suratını görerek güzel bir sabaha gözlerimi açabilirmişim gibi."

Sözlerimden hiç rahatsız olmamış gibi gülümsemeye devam etti. Beni neyin daha çok kızdırdığından emin değildim. Yaptığım hiçbir şeyin ona karşı bir fark yaratamayacağı izlenimini vermesi mi, yoksa onu öldürmek için hâlâ kendimi çok zayıf hissetmem mi? Nihayet intikamımı almaya başlayacağım gün ne kadar uzaktaydı?

"Ah, hadi ama. Sabah sabah bu kadar huysuz olmana gerek yok, huysuz kedi." Kapıyı işaret ederek bana göz kırptı. "Ne de olsa sonunda yataktan çıkabileceksin."

Bu az da olsa içimi rahatlattı. İntikamımı almaya başlamadan önce onun etrafında daha fazla zaman geçirmem gerektiği gerçeğine rağmen, ki bundan nefret ediyordum, artık gördüğüm duvarlardan iz yoktu.

"Bandajlarına tekrar bakayım." Yanıma oturdu ve gömleğimi yukarı sıyırdı. Tenime dokunmasından nefret ediyordum. Parmağının değdiği her nokta, beni huzursuz edecek şekilde karıncalanmaya başlıyordu. Yemin ederim ki bazen sanki parmaklarıyla derimin altına girmek, içimde daha derin bir iz bırakmak istiyormuş gibi hissediyordum.

"Artık neredeyse hiç acımıyor," dedim. Yüzündeki ifadeden yalan söylediğimi ve acıyı küçümsediğimi anladığını fark ettim ama konuyu uzatmadı.

"Pekâlâ. O zaman seni daha fazla yatağa hapsetmeyeceğim. Hadi gidelim, sana bundan sonra nerede yaşayacağını göstereyim." Yataktan kalktı ve bana onu takip etmemi işaret etti.

Ona hırladım. Ben onun kuklası değildim. Ne kadar nazikçe isterse istesin, bir emir her zaman emir olarak kalırdı. Tek bir kelimesiyle hemen itaat edeceğimi düşünmemeliydi. Yine de yatakta daha fazla kalmaya niyetim yoktu, bu yüzden ayağa kalktım ve sonunda peşinden gitmeye karar verdim.

Neredeydik? Yandaki banyo hariç, odadan çıkmamıştım. Görünüşte normal olan odanın aslında çok daha büyük bir binanın parçası olduğunu henüz fark etmemiştim. Koridor genişti ve etkileyici duvar kaplamalarıyla süslenmiş daha da geniş koridorlara çıkıyordu. Daha önce görmediğim farklı taş, ahşap ve kristallerin bir kombinasyonuydu.

"Çok güzel, değil mi?" Coras durup bana baktı.

"Bunların herhangi biri nasıl güzel olabilir ki?" Evet, hazırlıksız yakalanmıştım ama bunu itiraf ederek onu tatmin etmesine izin veremezdim.

"Öyle diyorsan." İşte yine aynı şey olmuştu. Bana ne istersem söyleyebileceğimi söyleyen bu zekice sırıtış, düşüncelerimi çoktan anlamıştı.

Ona burada ve şu anda vurma dürtüsüne direnmek için konuyu değiştirmeye karar verdim. "Neredeyiz biz? Beni tedavi ettiğin bir tür hapishanede falan mı?"

Başını sağa doğru eğerek kıkırdadı. "Sanırım öyle de denebilir." Ne yani? Hapishane miydi, değil miydi? Bana net bir cevap veremez miydi? "İnsanlara öyle bakarsan onları ağlatırsın. Buranın benim sarayım olduğunu da söyleyebiliriz."

"Sarayın mı?" Bekle. Corasların lideriyle konuşuyor olsaydım anlardım ama konuşmuyordum. Karşımdaki adam onların hükümdarı değildi, sadece hükümdarın oğluydu. Daha doğrusu on üç oğlundan biriydi. Hizmetkârlar arasındaki dedikodulardan duyabildiğim kadarıyla en küçüğüydü. Peki, neden kendisine ait bir sarayı vardı?

"Aslında benim değildi," diye açıkladı, sanki bir kez daha zihnimi okumuş gibi. "Annemindi ama artık bizimle değil."

İçimdeki bir nebze merhamet duygusunu hemen öldürdüm. Şüphesiz, tıpkı ırkının çıkarcı şeytan olarak bilinmesi gibi, duygularımı ve içinde olduğum durumu bana karşı kullanmaya çalışıyordu. Ne yani, o da benim gibi annesini mi kaybetmişti? Dışarıda birçok insan sevdiklerini kaybediyordu. Bu bir şeyi değiştirmezdi.

"Ama şimdi benim. Tahtın varisinin bir işareti." Yine de açıklamasına devam etti. Bunu bana neden anlatıyordu? Coras krallığının varisi o muydu? Bu bana sadece gücü için onu öldürmek ve yok etmek için daha fazla sebep veriyordu.

"Bilmen gerek," dedi, "zor görevin için hazırlıklı olmadığın sürece, sevgili korumam." Gülümsemesi değişti. Bir an için içinde unutamayacağım bir yorgunluk fark ettim. Bu, istismar etmek için doğru zamanı kolladığım bir zayıflıktı.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR