Zanaatkâr Teknobaz

Çevirmen: Lohengramm
Editör: Lohengramm
Cilt 1Bölüm 1: Önsöz

Zanaatkâr Teknobaz – 1. Bölüm: Önsöz

“Amacın belli değil mi? Geyiği keyfin içindeğil, hayatta kalmak için vuruyorsun.”

Yakışıklı, orta yaşlı adamın hafif sesi genççocuğun arkasında yankılandı. İkilinin kabilelerine özgü düğümlü rastalı,kapkara saçları vardı ve buz mavisi gözleri de benzerliklerini gösteriyordu.Yaprak döken bir ormanın çalılarının arkasına saklandılar, gözleri hayatınınsonuna yaklaştığına dair hiçbir fikri olmayan ak kuyruklu bir geyiğekilitlendi.

Delikanlı yayını gerdi ve ateş etmeyehazırlandı. Ancak elleri titriyor, okuve ipi sallıyordu. Orta yaşlı adam en başta çocuğun ilk kez geyik öldüreceğiiçin tereddüt ettiğini düşündü. Fakatçocuk yayı indirip başını salladığında başka bir şey hissetti.

“Baba, neden kimseye zararı olmayan bir şeyiöldürüyoruz? Bu çok yanlış. Bir kurdu veya kaplanı öldürmeyi yeğlerim.” Çocuk,babasını şaşkına çeviren sözler söyledi.

On iki yaşında vahşi hayvanlar öldürmeyidüşünmesi, buram buram aptallık kokuyordu. Ancak çocuğun ses tonundakisoğukkanlılık, büyüklerinin onu çocuk olarak görmesini engelliyordu. Sık sık buözelliğini bastırmaya çalışsa da, babasının eğitimli gözlerinden kaçamazdı.

“Kilian, hayatta kalmanın ilk kuralı, adaletinaptal işi olduğunu anlamaktır. Doğa adaletsizliklerin anasıdır," dedi adamgülümseyerek. “Bizler için etobur eti sadece yenilemez değil, aynı zamandazehirli ve gereksiz derecede tehlikelidir…” Viktor isimli adam, neden otoburetinin pazarda satıldığına dair tüm sebepleri açıklarken, Kilian’a bir anlığınagözlerini kapattırdı.

Gözlerini açtığında ne bakışlarında ne deduruşunda tereddütten iz yoktu. Yayını gerdi, okunu sıktı ve geyiği tambeyninden vurarak oracıkta öldürdü. Viktor hiç şaşırmadı. Kilian tuhaf bir gençolabilirdi, ama yetenekli bir savaşçı olduğuna şüphe yoktu.

Kabileleri savaşçılar ve çiftçiler olmak üzereikiye ayrılmıştı. Çiftçiler toprağı işliyor, savaşçılar da yakınlardaki vahşihayvanları temizliyor, yağmacıları caydırıyor ve et için avlanıp postlarınıdeşiyorlardı. Orloth Krallığı’nın bu durgun köşelerinde, böyle kabilelerinbulunması normaldi.

Babası hiç şaşırmamış olsa bile, geyiğe doğruilerleyip onu Viktor'a doğru fırlatırken Kilian iç çekmeden edemedi. Yetişkinbir erkek geyik ortalama 136 kg ağırlığındaydı, ama o böyle bir canavarı hiçterlemeden fırlatabiliyordu. Gücüne alışkın olmasına rağmen, onun gibi eskidünyalı biri için değişim şaşırtıcıydı.

Viktor haklıydı, Kilian yaşına uymuyordu,çünkü yaşının adamı değildi. Şikago'nun en karanlık köşelerinden birinde doğdu,bir çeteye katılarak sokaklarda hayatta kaldı, ancak neyse ki başka bir adamıbıçaklamadan büyüdü. On beş yaşında bir görev aracılığıyla bir benzetiressamıyla tanıştı ve bu kalpazan da bu zanaattaki şaşırtıcı yeteneğini farkedip onu daha “klas” bir suçlu hâline getirdi.

Resim kalpazanlığında ustalaşan Kilian’ın suçdünyasında adını duyurması ve üstlerinin onayını alması sadece üç yıl sürdü.Gitgide daha önemli görevleri akıl hocası yerine ona vermeye başladılar ve onuncepleri dolarken hocasına duyulan nefret arttı.

Ne yazık ki sürekli yalnız olan Kilian’ınbağlantıları yoktu ve bu yüzden korumasızdı. Kısa süre sonra kendisini kadimbir çekiç soygunundan ötürü suçladılar ve kafasına mermiyi sıktılar. Beyni vekanı yeri bulamıştı. Solucanlar tarafından gömüldü, resmen it gibi öldü.

Ancak umurunda değildi. Dünyadaki donuk veilginç olmayan hayatı özlemezdi. Bu sözde sanat koleksiyoncularını kandırmakçok sıkıcı bir mesele haline geldi. Çoğunluğu sanatçının şöhretinden faydalanmak isteyen kör eşeklerdenbaşka bir şey değildi. Bir de sanat değerlendirmesi yapmaya cesaret etmişlerdi,ha.

Ancak Kilian'ın akıl hocası, eşyalarınınarasına gizlediği çekicinin ikinci bir yaşam için bilete dönüşmesini aslabeklemezdi. Çekiç, Kilian'ın ruhunu yuttu ve onunla kayboldu. Ortaçağda birevde kundaklanmış hâlde uyandı, yanında çekiç yoktu ve çığlıkları ölüleridiriltebilirdi.

O zamanın üzerinden 12 yıl geçmişti ve Kilianyeni ortamına uyum sağlayalı çok olmuştu. Bu durgun kabile köyünde kadınlar ve erkekler günlerini köleliklegeçirseler de insanlar samimi ve destekleyiciydi. Üç yüz kişilik köyde kavgalar nadiren patlakverirdi. Şiddetli savaşçıların bol olduğu bir yer için bu rahatlatıcıydı.

Kilian'ın bu dünyaya geldiğinde fark ettiğiilk gariplik havadaki değişimdi. Havanın hiç kirli olmaması bir yana, aynızamanda damakta tatlı bir tat bırakıyordu. Buna Dra diyorlardı. Bu dünyadakiinsanlar için Dra, yaşamın kaynağı, her şeyin temeliydi. Ama daha da önemlisi,büyünün temeliydi. Kabile halkı büyüyü, aristokrasinin ellerine bırakılmasıgereken yabancı bir kavram olarak görürken, herkesin hayatınışekillendiriyordu.

Ortaçağ teknolojisine sahip bu uzak kabilede,ortalama bir insanın ömrü 85 yıldı ve bu süre, 21. yüzyılda Amerika BirleşikDevletleri’nde yaşayan birinin ömründen uzundu. Ancak Dra’nın tetiklediğifiziksel değişikliklerle karşılaştırıldığında, bu ömür pek bir şey ifadeetmiyordu.

Kilian akranlarına kıyasla bir ucubeydi,ortalama bir yetişkin avcı kolayca 250 kilogram kaldırabilirdi ve üstelikgünlerini imkânsız ağırlıklar kaldırarak geçirmiyorlardı. Keza hayvanlar da çokdaha güçlüydü. Yine de insanlar Dra’dan çok daha fazla faydalanıyorlardı.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Dra'yı kontroledebilenler dünyayı yönetiyordu. Toplum Dra kontrolü çevresinde inşa edilmiştive büyükrotlar, büyücü kralları ve soylular toprakları yönetiyordu. Büyülügelişmelerle güçlendirilmiş bu büyük şehirlerde, teknoloji seviyesi Dünya’yıutandıracak bir düzeye ulaşmıştı. DNA modifikasyonu ve genetik güçlendirmegeçmişte kalmıştı.

Ama şu anki Kilian için bunların hiçbiriönemli değildi. Bu dünya etkileyici, harikalar ve fırsatlarla dolu olabilirdi,ancak işlevsel bir evin sıcaklığını hiçbir şeye değişmezdi. Kilian her zamanTanrı'nın ona acıdığına inanıyordu. Sonuçta eğer reenkarnasyon ve büyü kurgudeğilse, Tanrı’nın veya Tanrıların varlığından nasıl şüphe edebilirdi?

Bu doğru dürüst bir hayat sürmesi, dilediğincegülmesi, birkaç çocuk yapması ve hayatını otomatik pilottaki bir kadavra yerineerkek olarak yaşama fırsatıydı—en azından böyle düşünüyordu. Kabilesininbulunduğu yerden duman bulutları çıktığında, gökyüzü alevler içinde kaldığında,Kilian on iki yıllık hayatı boyunca fazla saf olup olmadığını merak etti.

Viktor’un gözleri şaşkınlık içinde fal taşıgibi açıldı ve bir anda omzundaki geyiği yere attı, baltasını çekti ve hiçarkasını dönmeden Kilian’a “Saklanıp beni bekle, ben seni bulurum.” emriniverdi.

Bu sözlerden sonra Viktor ayağını yere vurdu vekabileye doğru koşarak kayboldu. Viktor her zaman çok güçlüydü. Gerçekbecerilerini gizlemeye çalışmasına rağmen, bir fili karıncaların arasındasaklayamazdınız. Kilian sık sık babasının soyunu merak ediyordu, ama bunu hiçsormamıştı.

Hatta nadiren ona karşı gelirdi. Ama bugünitaat edemedi.

“Kabilemiz yanıyor, annemin ne alemde olduğubelli değil, ama ormanda yürüyüşe çıkmamı mı istiyor? Tabii canım, kesinçıkarım.” diye homurdandı Kilian babasının arkasından koşarak. Aralarındaki hızfarkından ötürü, Viktor'un izini takip edemedi. Aslında köy on kilometre uzaktaolsa da, Viktor’un son hızıyla ulaşması bir dakika sürmezdi.

Ancak Kilian için durum farklıydı. UsainBolt'un en yüksek hızında koşsa bile, 15 dakika sürerdi. Bu zaman diliminde birsürü şey olabilirdi. Ama koşmaktan daha iyi bir seçeneği yoktu ve o da bunuyaptı.

Aklı karşıdaki alevlere kilitlendiğinden,adımlarının çıkardığı uyarıcı çatırtılar ve yüzüne çarpan rüzgârın akışı bilegenelde keskin olan kulaklarından kaçtı. Çaresizce koştu, ağaçları ardındabırakarak eve doğru ilerledi ve yaklaştıkça kalbi de hızlandı.

Bu büyüklükte bir yangın, harici bir sebepolmadan ortaya çıkamazdı. Kabile şüphesiz acımasız bir saldırıya maruz kalmışolmalıydı. Ama bu hiç mantıklı değildi. Düzinelerce kilometre ötedeki akıncılarkabile topraklarına adım atmaya cesaret edemezlerdi. Onları burada bekleyen tekşeyin ölüm olduğunu zaten biliyorlardı.

Ama akıncılar değilse, o zaman kim? 12 yıllıkevine giderek yaklaştıkça, Kilian umutsuzca suçluların akıncılar olmasını umdu.Onlar değildi.

Kabilenin girişine ulaştığında, bebekliğindenberi tanıdığı insanların cesetlerinin sokakları kirlettiğini gördü. Soyunudevam ettirmesi öngörülmüş düzinelerce erkek, kadın, çocuk, oyun arkadaşı vegenç kız yerlerde yatıyordu. Kan birkaç metre sıçramış, kokusu havasıbastırıyor ve Kilian'ın burun deliklerini dolduruyordu.

Akıncılar genç kadınları veya köle pazarında satabileceklerikişileri öldürmezdi. Akıncılar katledecek güçleri varsa gereksiz yere cinayetişlemezdi. Birkaç kişiyi öldürürlerdi, ama çoğunu kendileri için çalıştırmakiçin sağ bırakırlardı. Bunlar… Basit eşkıyalar değillerdi.

Fakat gözleri ölülere bakan Kilian, katillerinkim olduğunu sikine bile takmıyordu. Sadece kafalarını istiyordu.

Çatışan çeliğin sesi, kabilenin içindenyankılandı. Yanan, samandan yapılma evlerin arasında, 32 adam biriniçevrelemiş, kabilenin en iyi avcılarını alaya alacak bir hızla üstün uzunkılıçlarını ona doğru savuruyorlardı. Hız, hareket becerileri, teknik,organizasyon. Sıradan akıncılar gibi giyinmiş gibi görünseler de, bu adamlarşüphesiz eğitimli savaşçılardı.

Hayır, tapınakçılar!

Kilian kesinlikle haklıydı. Bu 32 erkekten20'si en üst düzey Küçük Tapınakçılar iken, 12'si düşük seviyeli ÖzTapınakçı’ydı. Küçük Tapınakçıların en zayıfı, 600 kilogramı zorlanmadankaldırabilirdi. Bunlar bir kabilenin karşı koyabileceği rakipler değildi. Tekibile 300 köylüyü katledebilirdi. 32 tanesine ne gerek vardı?

Ancak böylesine vahşi bir oluşum tarafındankuşatılmış olsa da, Viktor’un baltası kendisine yöneltilen bütün darbelerdenustaca kaçınıyor ve düşmanlarını vahşi bir öfkeyle biçiyordu! Balta kafatasınasaplanırken, bıçağın eti ve kemiği koparma sesi ilk tapınakçının ölümünü işaretetti.

Hemen ardından, Viktor baltasını daireselhareketlerle savurdu, tek seferde üç Küçük Tapınakçı’yı kesti!

Havaya sıçradı, Öz Tapınakçılar onun peşindenkoştu, ama kılıçları yaklaşırken Viktor havada dönerek yer çekimine meydanokudu ve çarpışan kılıçların ucuna indi!

Baltası doğrudan dört Öz Tapınakçı’nın yüzünükeserek üzerlerine yağdı ve onları incitti! Yine de, hiçbiri çığlık atmadı.Ayağa kalktılar ve Viktor da ayağa kalktı. Kilian gözlerine inanamadı ve tekraretrafa bakındı.

Nüfusun dörtte üçü çoktan öbür tarafıboylamıştı. Neyse ki, Kilian'ın annesi henüz onlara katılmamıştı. Hayatta kalandüzinelerce kişiyle birlikte kenarda yatıyor, yaşayıp yaşamayacaklarınıbelirleyecek çatışmayı izliyordu. Çocuğun kafa karışıklığı gözlerine yansıdı.

“Bu savaşçılar neden bu kabileyi hedefalırlar? Hayır, onu hedefliyorlar. İntikam için mi? İntikam için değilse, onunburada olmadığını gördüklerinde neden acizleri öldürecek kadar düştüler?” diyeakıl yürüttü Kilian.

Asosyal olması kafasını çalıştırmasına engeldeğildi ve tutarsızlıkları görebiliyordu. Tereddüt etmeden, annesine doğrukoştu ve onu almaya hazırlandı.

Viktor ve Alina oğullarının varlığını farkettiler ve gözleri korku içinde fal taşı gibi açıldı!

“Kilian, hemen git!” Viktor hayatı boyunca hiçolmadığı kadar öfkeyle hırladı. Çocuğa neden emirlerine uymadığını sormayazahmet etmedi. Şu anda bunların hiçbiri önemli değildi. Alina, Kilian’akaçmasını işaret etti. Kilian bir an durdu.

Hiç mantıklı değildi. Alina, Kilian’a kıyaslaçok yavaş olsa da Viktor tapınakçılarla ilgilenirken onu kaçırmak çok zorolmazdı. Ve kavganın şu anki gidişatına bakılırsa zafer Viktor’un olacaktı. AmaKilian gözlerinde ölüm hayaletini tüm ihtişamıyla gördü.

Hayatta kalabileceklerine inanmıyorlardı, buyüzden yalnızca onun kaçmasını umuyorlardı. Ama umurunda değildi. Kiliandurmadı ve tekrar annesinin peşinden koşarak onu bileğinden tutup çekti.Ailenin reisi savaşabilirdi.

Ne yazık ki kılıçlar hâlâ çarpışırken,alkışlar yankılandı ve Kilian bütün kaçma girişimlerinin beyhude olacağınıanladı.

“N-Neden bu kadar aptalsın?” Alina gözleriKilian’ın ellerine bakarken iç çekti. Diğerlerinin aksine, her adımı yerisarsan kapkara bir beygir süren bir adam vardı. Bu sıradan bir at değildi.Süren kişi de sıradan değildi. 1.88 boyunda, şişkin kaslı ve yüzü %80Viktor’unkine benzeyen bir yüze sahip, eşkıya gibi giyinmiş olmasına rağmen birsoylu gibi at süren bir adamdı.

Alkışlar savaşı bitirdi ve tapınakçılar askergibi durdu, adamın geçmesi için iki yana çekildiler. Sağ eliyle sakallıçenesini ovuşturdu ve soluyla da atının sırtını okşadı. Sanki konuşulmayan birdili anlıyormuş gibi durdu. Adamın gözleri Viktor, Alina ve Kilian arasındagitti ve Viktor'a dönmeden önce birkaç saniye Kilian'da kaldı.

“Onun için geldiğimiz hâlde neden gitsin ki?Görüşmeyeli uzun zaman oldu kardeşim. En azından yeteneklerin paslanmamış.Ancak gelişmemiş olması da çok yazık,” dedi von Kressner kontu ve Viktor’unabisi Wilfried von Kressner, mavi gözlerini kardeşine dikerek. Ancak bu ismibilenler için bu unvanın değeri azdı.

Çok daha korkunç bir kimliği vardı, Klaus vonKarsten’in hane muhafızı kaptanlığı. Bir soylunun unvanı ne olursa olsun başkabir soylunun muhafız kaptanlığını yapması, düşünülemezdi ve büyük bir utançtı.Ancak işin içinde von Karsten adı geçtiğinde işler değişiyordu. Annesinin nasıltitrediğini gören Kilian, durumu hafife aldığını fark etti.

Güçlü olmayabilirdi ama çelik gibi bir iradeyesahipti. Onu titretecek şeylerin sayısı çok azdı. Wilfried atından atlayıpViktor’un önüne indi. Sağ elini kılıcının başına, sol elini baldırına attı veyüzündeki tebessüm kayboldu.

“Kardeş olduğumuz için sana kendini öldürmeniçin fırsat tanıyacağım,” dedi Wilfred açık açık, bu esnada da duygusuzbakışları kardeşinin üzerindeydi. Viktor gülümsedi.

“Ne? Klaus'un sadık köpeğinin vicdan sorunlarımı var? Bunları aştığını düşünmüştüm. Bu saçmalıkları geç de ne yapıyorsanyap.” On iki yıl önce Viktor, geleceği en parlak tapınakçılardan biriydi, çoğukişi de onun abisinden daha yetenekli olduğunu düşünüyordu. Haklıydılar da.Ancak on iki yıl sonra durum farklıydı. Henüz kılıçlarını çekmemelerine rağmen,Viktor yenildiğini görebiliyordu.

Wilfried başını salladı; peşinden bir yırtılmasesi geldi ve Viktor’un kanı karnından püskürdü. Gücünü kaybederek gözleritamamen açık bir şekilde dizlerinin üstüne yığıldı. Başından sonuna kadar hiçkimse Wilfried'in kılıcını kınından çıkardığını görmedi.

“Yüksek… Tapınakçı. Sen… bir YüksekTapınakçı'sın,” dedi Viktor çok geç kalsa da.

“On iki yıl önce, yeteneğin benimkinigeçiyordu. İkimiz de yalnızca tapınakçı olsak da, gerçek büyü kullanmak içinumudumuz olmasa da, önümüzde parlak bir gelecek vardı. Ben muhafız kaptanıolarak görev yaptım sen de Ekselanslarının yardımcı kaptanı oldun. BizeOrloth’un en genç Öz Tapınakçıları dediler. Kaç tane soylu kişi bizi kıskandıve mevkimizin peşinden koştu?

Babamız erken öldü ve ikimize de bakma görevibana kaldı. Eğer Ekselanslarının koruması olmasaydı, atalarımızın topraklarınınasıl elimizde tutardık? Ancak sen bir kadın için efendine karşı geldin,karınla kaçtın ve hayatının geri kalanını soysuz bir köle gibi yaşamayı seçtin.

İşlediğin suçlardan bahsetmeyelim bile. Sırf oson yaptıklarından ötürü bile ölmek zorundasın,” dedi Wilfried duygusuz bir sestonuyla. Ancak bu sözleri duyduktan sonra Viktor, kanı kaynadığı hâldekahkahalara boğuldu.

“Ekselansları mı? Gerçekten ne kadar zarif biradam! O kadar zarif ki beni rastgele bir göreve göndermeyi, karısı olaraknişanlımı almayı uygun gördü! Onun için yanıp tutuşan o kadar kadın varken ogitti benimkine göz dikti ve sen de gelmiş bana burada ahlâkçılık mıtaslıyorsun? Wilfried, bu kadar utanmaz olduğunu bilmiyordum!” Viktor tükürdü,titreyen Alina gözlerini kapattı ve utancıyla acısını gizlemek için başınıeğdi.

Bu Kilian'ın doğum günlerinde büründüğü, nadirifadelerden biriydi. Bu ifadesini her zaman gizli tutmaya çalışırdı, amaacısını gizlemekte her zaman başarısız olurdu. Ve ona her zaman azami özengöstermiş olmasına rağmen, bazen Kilian annesinin onu doğurduğu için pişmanolup olmadığını merak etmişti.

Şimdi nedenini biliyordu. Babasının oğludeğil, von Karsten Dükünün baskısının meyvesiydi. O günlerde Viktor, o zamanlar24 yaşındaki dukünün muhafız kaptan yardımcısı olarak görev yaparken Wilfriedkaptanlık görevini elinde tuttu. O zamanlar Klaus çoktan Orloth’un en ünlübüyücüsü ve ülke tarihindeki en genç Yüksek Temsilci’ydi. Anne tarafından enyakın kuzenleri olduklarından büyük bir prestije sahip oldular.

Viktor ayağının dibinde prensesler dolaşanKlaus’un gücünü kullanarak nişanlısıyla bir gecede evleneceğini ve onu hamilebırakacağını asla düşünmezdi. Ancak, kardeşinin öfkesini gören Wilfriedküçümsemeden edemedi.

“Kalın kafalı ve ahmak embesil. Klaus vonKarsten ne zaman şehvetten gözü dönmüş bir adam oldu? Ve öyle olsaydı bileyüksek zekâsı ve eşi benzeri olmayan mevkisine rağmen neden yardımcı kaptanınınnişanlısını hedef alıp onu karısı yapacak kadar ileri gitsin ki?

Basit bir baronun kızını mı? Bu skandaldankazancı ne olurdu ki? Uyan. Hedefi o değildi; sendin.” Bu aşağılayıcı sözlerViktor’un yüzüne tokat gibi çarptı. Ne var ki imaları ruhunu paramparça etti.Kilian o anda hayatında ilk kez Kars Dükü’nün acımasızlığıyla yüzleşecekti.

“Ekselanslarının kıtanın düzenini köktendeğiştirmeyi amaçlayan, olağanüstü bir vizyonu var. Bugüne dek genç dükümüz dedahil olmak üzere yalnızca iki çocuk yaptı. Kadınlarla neden oynasın ki? O gecesana saldırdı, Alina’ya değil. Her zaman çok idealisttin, değişimin gereklerinikabul edemedin.

Senin gibi bir adam ya en sadık hizmetkar yada bir ayaklanmanın lideri olur. Ekselansları seni nasıl yanında tutabilirdi?Seni aydınlatmama izin ver.

O zamanlar bir varis istedi, ancak meteorikyükselişinin birçok düşman yarattığını biliyordu. Eğer saldırmaya hazır hâldebir sürü casus ve suikastçı barındıran Kars’ta kalsaydı, varisi güvenli birşekilde büyüyemezdi. Bu yüzden Ekselansları da onu kendi topraklarından uzaktabüyütmeyi seçti.

Aynı zamanda varisinin doğumunun casuslarıortaya çıkarmak ve Kars’ı tamamen temizlemek için kullanmak istedi. Bunun içinde aşağılayan kişi o olsa bile aşağılamaya dayanamayacak birine ihtiyacı vardı.Bu olaylarla karşı karşıya kaldığı hâlde kadınla kaçıp çocuğu içtenliklebüyütmeyi seçecek tek kişi sendin.

Bu yüzden de iyi bir adam olan seni seçti veikinizin kaçmasına gizli gizli yardım etti. Bu olay Orloth asilleriniendişelendirdi ve casuslar efendilerine resmi mektuplar gönderdi, suikastçılarda sizi yakalamaya hazırdı. Sayenizde Ekselansları üç aydan kısa bir süredeişine yaramayan herkesi topladı ve hepsinden kurtuldu. Diğerleri de ona döndü.

Şimdi kuzey kabilelerini katletmesi vevarisini Kars’a geri getirmesi gerekiyor! Sen de yoluna çıkıyorsun!” Kılıç yinehareket etmedi, ama bu cümleler Viktor’un düzinelerce parçaya bölünmesiylebitti.

Beş litre kanı et parçalarının etrafında birgölet oluşturdu, şaşkına dönmüş Kilian bu parçaların babasına ait olduğunainanamadı. Ancak Alina buna inanıyordu.

Gözleri fal taşı gibi açıldı ve vücudutitrerken bu kan gölüne doğru sürünerek ilerledi, duruma uyum sağlayamayanşaşkın Kilian’ı arkasında bıraktı. Çok kısa zamanda çok şey yaşanmıştı.

Alina çığlık atmadı, ama kızarık gözleridurmadan gözyaşlarına boğuldu ve kan ve et parçalarından geçti. Kilian da onutakip etti ve çok geçmeden ikisi boşuna da olsa parçaları bir araya getirmeyeçalıştı. Sanki bunu yaparlarsa Viktor’u geri getirebilirlerdi. Kilian kanbağını veya süt babalığını umursamıyordu. Yalnızca Viktor’un onu on iki yılboyunca kendi evladı gibi yetiştirdiğini ve ona yalnızca hayallerindegörebileceği bir sıcaklık verdiğini biliyordu.

Şimdi Viktor gitmişti. Bu mümkün değildi. Bubir yalandı! Bunu kabul edemedi! Alina da kabul edemedi, bu yüzden parçalarıadamı yeniden birleştirmek için kullanabilirlerdi. Ama bu yürek parcalayıcısahneye rağmen Wilfried hiç merhamet göstermedi. Duygusuz bakışları sertleşti,bir rüzgâr Kilian’ın yanından geçip gitti ve yüzünün soluna kan sıçradı.

Elleri durdu, tir tir titredi, kanlı bakışlarıannesinin bulunması gereken yere döndü, ancak oraya baktığında güzeller güzeli,üzgün bir orta yaşlı kadın görmek yerine yetmiş iki parça ve bir kan gölügördü.

Kilian parçaları saydı ve delirmiş gibikahkahaya boğuldu. İyice delirirken bu kahkahalar çığlıklara, sonrasında tekrarkahkahalara dönüştü. Yine de Wilfried hiçbir duygu göstermedi.

“Sakın unutma, von Karsten hanesinin varisiolarak, duygusal yükler en az ihtiyacın olan şey. Hayati kararlar vereceğinzamanlar geldiğinde, duygularının seni sarsmasına izin veremezsin,” dediWilfried ve yanında duranlar bunu göremese de kılıcı dönerek kalan yetmiş beşköylüyü parçalara ayırdı.

Ardından çıldırmış Kilian’ı atının yanınabağladı ve onu Kars’a geri götürdü. Yolda akıncı olarak gizlenmiş von Karstenadamları yirmi altı kuzey kabilesini daha yerle bir etti ve 8,000’den fazlaadamı katletti. Kilian hepsini göremedi, çünkü yol boyunca bir süreliğinebayıldı.

Bu olay Orloth’u eşi benzeri görülmemiş birkargaşanın içine sürükledi ve kuzeyliler de Peçeli Haydutlar’ın adı geçincetitreyerek acı dolu geceler geçirdi. Klaus von Karsten bu olayı hemen kralınyargı gücünün yarısını çalmak için kullandı. Kraliyetin otoritesi paramparçaolunca, kanun yaptırımını yeniden düzenledi ve niyetini nihayet belli etti.

Ertesi gün Kilian uyandı, dünyaya boş,ifadesiz gözlerle baktı. Yatağın karşısında mülayim bir adam oturuyor, Kilian’ıonunkine benzer gözlerle süzüyordu.

"Merhaba oğlum," dedi Klaus vonKarsten.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR