Zanaatkâr Teknobaz

Çevirmen: Lohengramm
Editör: Lohengramm
Cilt 1Bölüm 42: Kanlı Gül'ün Büyük Üstadı

Zanaatkâr Teknobaz – 42. Bölüm: KanlıGül'ün Büyük Üstadı

Son canavarın da evcilleştirilmesiyle Ostria huzura kavuştu. Kilianaskerlerine cesetleri toplattı ve ölülerden geriye kalanları kalenin altkatlarında sakladı. 60 bin zayiatın yalnızca 200’ü asildi. Asillerin gerikalanı bu devasa surların rahatlığında hayatta kalmayı başarmıştı. Ostrianüfusunun yarısı 24 saatte katledilmişti. Saklandıkları yerlerdençıktıklarında, katliamın boyutu en salak asilleri bile korku içinde titretti.

En başta çoğu kişi şehrin bu yenilmez canavarlara karşı nasıl galipgeldiğini merak etti. Sonrasında gizemli bir adamın fehl canavarlarını evcilleştirdiğihaberi yayıldı. Şimdi vikontun kalesinde Ostria’nın gerçek gücü ve gölgelerdekiefendisi olan “canavar lordu” ile birlikteydiler.

Emrinde üç bin tane fehl canavarı olan Kilian, şehri mutlak kontrolüaltına aldı, şehrin istihbarat kanalları ve kaynaklarını ele geçirmek için“adamları” kilit noktalara yerleştirdi. Kilian aynı zamanda Olaf’ın 3500 adamıve 42 golemine de sahip olmuştu, bunları kullanarak Cennet Bahçesi projesi içinvaroşları yok edecekti.

Bu esnada Jezebel, Kilian’ın karşısında poz veriyordu. Kanepeyeuzanmış, yanağını sağ avcuna koymuştu, Kilian’ın fırçası hızlı fakat sağlamhareket ediyor, ilahi güzelliğini kusursuz biçimde resmediyordu. Kilian’ıngözlerindeki tutkuyu gören Jezebel, gülümsemeden edemedi.

Kilian, Jezebel’i mükemmel biçimde temsil etmek için her fırçadarbesini drayla vurdu ve Vahiy Gözü ile eline rehberlik yaptı.

“Bir kontun ortalama serveti 5000 qraftadır. Ancak Olaf’ın 7000’denfazlaydı. Sahtekârlık ve dolandırıcılık konusunda Arkadya’da eline su dökebilecekpek fazla kişi yok,” diye alay etti Jezebel bu esnada Kilian da çizimine sonrötuşları yapıyordu.

“Artık serveti ve kaynakları elinde olmasına rağmen, esas planınıuygulamaya devam mı edeceksin?” diye sordu.

“Tabii ki. Ostria az önce tarihinin en karanlık anını yaşadı. Balinalarhâlâ onları eğlendirmemi bekliyor. Onları nasıl hayal kırıklığına uğratırım?Cennet Bahçesi bir gelir kaynağından çok, benim istihbarat ağım ve Orloth’unçeşitli güçlerini dolaylı olarak kontrol etme yöntemim olacak.

Ostria’nın kapılarını açıp Cennet Bahçesi’nin haberini duyurduğumuzda,yakın şehirlerdeki asiller bu yeni peri masalını yaşamak için gelecekler. Eğerreklamımızı yeterince başarılı biçimde yaparsak, bütün Orloth’a erişebiliriz.

Kim bilir, belki kraliyete bile sızarız,” dedi Kilian ve fırçasınıindirerek eserine baktı. Kızıl bir sise bürünüp kaybolan Jezebel, Kilian’ınbacağının dibinde yeniden belirdi ve tabloya onunla birlikte baktı. Bubüyüleyici manzara karşısında gözleri fal taşı gibi açıldı ve şüphe içinde gözlerinikırptı.

“Etkileyici. Çapkın yarimin elinden gerçekten her iş geliyor. Aferin!Orloth’un bir numaralı ressamı bile elini öper.” Çizimlerde ve heykellerde drakullanma sanatı, magilere özgü bir numaraydı. Halk bunu yapamadığı için hobiolarak sanat yapan büyücülerle aşık atamazlardı.

Ancak büyüyle kutsanmış sanatçılar arasında bile Kilian’ın Jezebelçizimi mucizevi olarak görülürdü. Fırça darbeleri o kadar gerçek gibiydi kibakanlar tablonun içine çekiliyordu ve bu manzaraya Kilian’ın gözlerinden ve hislerindentanıklık ediyorlardı.

“Yeteneklerim gayet sıradan. Fırçayı tutan aslında hislerim,” diyefısıldadı Kilian ve Jezebel’i dudağının sağ köşesinden öptü. Ancak onunkışkırtmalarına alışan Jezebel yalnızca şakağını indirdi.

“Bu arada Orloth’un bir numaralı ressamı bana oğlum diyor.” Bunaşaşıran Jezebel kaşlarını kaldırıp Kilian’a döndü.

“Klaus von Karsten senin baban mı?” diye sordu.

Jezebel, Ashera onu anlaşmanın bir parçası yaptığında Ağlama Denizi’ndeseyahat ediyordu ve Kilian’a yardım etmek için çağrılmıştı. Yalnızca genel bilgi almıştı ve geçmişihakkında hiçbir şey bilmiyordu. Ancak Arkadya’daki çeşitli güçler konusundaherkesten daha bilgiliydi.

“Kesinlikle. Sanırım kayınpederinden ve kaynanandan bahsetme vaktigeldi,” diye yanıt verdi Kilian.

Bu esnada İmparatorluk Şehri’nde eşi benzeri görülmemiş bir olayyaşandı. Teke tek bir savaş sonucunda, imparatorun, büyük üstatların, çeşitlikralların, prenslerin ve düklerin karşısında Klaus von Karsten, Kanlı Gül’ünBüyük Üstat’ını ezip geçti ve koltuğunu ele geçirdi.

Üç bin yıl sonra ilk defa İmparatorluk Şehri’nden olmayan biri BüyükÜstatlık koltuğunu ele geçirmişti. Kanlı Gül alt sıralardaki dört emirden biriolsa da gücü çeşitli krallıklardan fazlaydı.

Aslında Yedi Büyük Emir, von Skoll imparatorlarına hizmet eden askerigüç ve gözetleme servisiydi. Kanlı Gül düzeni Orloth Krallığı’nı denetlerdi veimparatora sadık kaldığından emin olurdu. Koltuk Orloth başkenti Ravaria’dabulunsa da büyük üstatları her zaman İmparatorluk Şehri’ndeki yüksek seviyeHükümdarlar arasından çıkmıştı.

Kimse 42 yaşına yeni basan Klaus’un üst düzey bir Hükümdâr’ıyenebileceğini beklemiyordu! Böyle gelişmeye devam ederse zirvedeki üç büyüküstadı geçmesi yalnızca zaman meselesiydi. Belki de bir gün imparator bile onadenk olmayacaktı!

Çoğu kişi böyle düşünmesine rağmen kimse bunu dile getimeye cüretedemiyordu. Kendinden önceki büyük üstadın kanıyla kaplanmış olan Klaus,stadyumun üç yüz merdivenini çıktı ve imparatorun önünde diz çöktü. Arkadya’nın13. İmparatoru, Klaus’a verilecek olan mücevherlerle süslenmiş kılıcı elindetutuyordu, Niklas von Skoll otuzlu yaşlarının başındaki sert bir adam gibi görünüyordu.

Ancak Arkadya büyücüleri arasında fiziksel özellikler gerçek yaşınadiren gösterirdi. Yüz altmış yaşındaki geniş omuzlu, etkileyici fizikliNiklas’ın boyu 1.87’ydi, Klaus’la yaklaşık aynı boydaydı, kısa siyah kıvırcıksaçları ve göğsünün altına kadar uzanan upuzun bir sakalı vardı.

Kehribar rengi gözleri, Klaus’un buz mavisi gözlerine öylesine yoğunbir şekilde baktı ki çoğu kişi Kars Dükü’nün yeni rütbesinin tadınıçıkaramayacağını düşündü. Her konuda adil ve tarafsız olmasına rağmen, Niklasvon Skoll elli yıllık hükümdarlığında bir şeyi açıkça belli etmişti: tehditlereve itaatsizliğe hiç tahammülü yoktu.

Onu gücendirdiği için kadim haneler yok edilmişti. Ve Arkadya’nın dokuzEksarh’ının en güçlüsü olarak henüz ona kafa tutabilecek biri ortayaçıkmamıştı. Ve Klaus potansiyelini gösterdiği için herkes sonunun yakındageleceğini düşünüyordu. Yine de hâlâ canlı şekilde karşılarında duruyordu.

Çoğu kişi Klaus’un artık Niklas’ın tahammül edemeyeceği bir seviyeyeulaştığını düşünürken, imparator mücevherlerle süslenmiş kılıcı elinden bıraktıve duyurdu:

“Arkadya’nın kadim yasaları üç yüz yaşından küçük yedi en güçlübüyücünün Büyük Üstatlık makamına sahip olabileceğini söyler. Klaus von Karstensen bugün Arkadya’nın elitlerinin karşısında üç nesilde hiçbir rakibininolmadığını kanıtladın.

Sana dokuzuncu mücevherlerle süslenmiş kılıcı vermek ve seni KanlıGül’ün 32. Büyük Üstadı ilan etmek bizim için bir şereftir. Umarız ki bugündenitibaren bu kılıcı topraklarımızı, halkımızı, tacımızı korumak ve kutsalırkımızın haklı hükümdarlığını tehdit eden iğrenç mahluklara karşı koymak içinkullanırsın.

Ayağa kalk Büyük Üstat ve bu makamı son nefesine dek şereflendir!”Klaus kılıcı kabul ederken Niklas duyurdu. Olay yerinde zirvedeki üç BüyükÜstat ve Klaus dışında şaşırmayan kimse yoktu.

Çoğu akranı imparatorla arasındaki ilişkinin gerçek doğasını tartışsada Klaus ellerini kılıca sardı, kanını üstüne akıttı ve kanı yere akarken cevapverdi:

“Huzurunuzda Ağlayan Deniz’i temizleyeceğime, Ölümsüz Sürü’yü mezarakoyacağıma, Yarasa Hanedanı’nı yok edeceğime ve bu kılıcı kutsal ırkımızısavunmak için taşıyacağıma yemin ederim!” Klaus kadim yemini etti ve yerdenkalktı.

Klaus ve Niklas bir anlığına göz teması kurdular, ama o bir saniyedesayısız his birbirine karıştı. Niklas arkasını dönüp olay yerinden kayboldu.

Klaus kımıldamadı. Wilfried ve heyetiyle birlikte uçan gemiye binipKars’a geri döndüler.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR